Altarage – Endinghent
2016 listemde üst sıralarda yer alan, geçtiğimiz sene içerisinde dinlediğim en ezici işlerden bir tanesi olan Nihl albümüyle aklımı almayı başaran İspanyol death/black metal grubu Altarage, henüz ilk albümünün buharı tütmeye devam ederken yeni albümü Endinghent’i yayınlayarak cehennemden dünyamıza açtığı boyut kapısının çapını biraz daha genişletiyor ve ruhumuza musallat olacak iblislerin işini kolaylaştırmaya devam ediyor.
Karşı konulamaz savuruşlarıyla merkezine çekildikçe korkunç gücü karşısında çaresizlikten ne yapacağınızı bilemeyecek hale gelip akıl sağlığını yitirmeye başladığınız devasa bir girdabı andıran ve her şeyden önce muazzam prodüksiyonu ile dinleyiciyi ezip geçen Altarage, Avrupalı pek çok ekstrem metal grubu gibi kaosun hükmünü yücelten ve kaostan beslenen bir anlayışa sahip.
Yaptığı işin her yönüne hakim olan ve bu hakimiyetini sahip oldukları her şeyde hissedebileceğiniz grupları çok takdir ediyorum. Çok kötü yönetildiği son dönemi saymazsak GHOST’u bu konuda örnek gösterebilirim. Grubun imajından müziğine, albüm tasarımından konserde kimin nasıl hareket edeceğine kadar her alanda önceden belirlenmiş, bir fikrin etrafında toplanan ve şekillenen kararlar bütünüyle kendi manifestosunu nasıl da güçlü bir şekilde ortaya koyduğunu hala hatırlıyoruz. Altarage’da da buna benzer müthiş bir hakimiyet ve yönetim söz konusu olduğunu hissetmemek mümkün değil. Zira grubun profesyonellik seviyesi muazzam.
Simsiyah başlıklarının arkasında grup elemanlarının kimler olduğunu bilmiyoruz ancak her birinden yetenek, aidiyet ve beceri fışkırdığı aşikar. Yoğun, pes tonlanmış, beton gibi gitarlar ve tok bir bas-davul ikilisiyle Altarage’ın iki albümde alamet-i farikası haline getirdiği ezici atmosferi, grubun elindeki tek silah da değil üstelik. Sırtını prodüksiyona yaslamak gibi bir niyeti olmadığı Spearheaderon‘un -ortasındaki bas gitar- ilk saniyelerinden anlaşılıyor zaten. Grubun yazdığı rifler, geçiş oyunlarındaki mahareti piyasadaki pek çok ahenksiz death/black krıması gruptan ayrı bir yere koymamı sağlıyor. Tabii burada PORTAL ismini de anmadan olmaz, zira yapı itibariyle epey PORTAL çağrışımı yakalamak mümkün.
Altarage ilhamını derinlere gömse de en azından hiçliğin gücünü, karanlığın kendisinin bile saklanacak delik aramasına neden olacak gerçeküstü bir tüyler ürperticiliği dinleyiciye hissettirme konusunda diğerlerinden gelir kalır olmadığını gösteriyor yine. Üstelik bu defa Nihl’dekinden çok daha tavizsiz bir şekilde, neredeyse umursamaz bir tavırla yapıyor bunu. En masum ifadeyle içerisinde habis ruhların kol gezdiği bir albüm Endinghent.
Nihl’den farklı olarak Endinghent’de Altarage müziğine çok yakıştırdığım bir groove da söz konusu. Özellikle Rift -bu arada bu şarkının girişi gerçekten de dinleyiciye meydan okuyor, uzun süredir böyle bir şey görmedim- ve Orb Terrax gibi dehşet saçan parçalarda dahi bu groove riflere rastlamak mümkün. Albümde kimi yerlere bu tip rifler yedirilmiş olmasını eli kolu bağlı halde yattığı yatağında, sürekli krizler geçirdiği için bedeni kasılmaktan harap olmuş zavallı bir budalanın alnına ıslak bir bez parçası koyarak rahatlatmaya çalışmaya benzetiyorum. Bedenin ve aklın böylesi bir saldırıya daha fazla katlanamayacağını, ruhun, kendisine musallat olmuş iblisin kucağına düşmesini engelleyebilecek hiçbir şey yapılamayacağını bildiğiniz halde umutsuz ve çaresizce, bir anlık huzur bulmak, rahatlamak. Neler diyorum ya, ne yapıyorsun bana böyle Altarage.
Endinghent bir öcü masalı değil. Sonunda iyiliğin, ışığın kazanacağı, küçük kızların kurtulacağı bir öykü anlatmıyor. Tıpkı Nihl’de yaptığı gibi korkunç bir kaçınılmazlığın grotesk dehşetine dair tüm detayları, üstelik hiçbir anında bir duygu belirtisi göstermeden, empati ve histen yoksun bir halde anlatıyor. Avcının köşeye kıstırdığı avıyla oynadığı gibi oynuyor dinleyiciyle. Önce minik bir fiske vuruyor, sonra ufak bir sıyrıkla ilk kırmızı çizgi beliriveriyor. Ardından yavaş yavaş, her bir darbede tek bir parça koparacak şekilde indiriyor pençelerini. Sunn O))) etkisiyle devleşen Barrier ile son lokmasını, ruhun son parçasını da öğüttüğünde geriye varoluşa dair tek bir iz bile bırakmıyor.
İnanılmaz.
Bu albüm için şöyle bir benzetme yapayım. Şimdi benim en sevdigim marduk albümü plague angel. Peki panzer division marduk nasıl bir albüm? Kalitesi, gaddarlığı kusursuzluğu sorgulanabilir mi? Kendi adima söyliyim, asla sorgulanamaz…o derece görkemli 2 albüm. Başkası bana gelip hayir aga panzer daha iyi derse itiraz etmem, saygi duyarim.
Şimdi bu albümün benim açımdan olayı şu. Bu albüm=pdm , nihl=plague angel. Sonuc olarak 2 si birbirinden kusursuz, sadece kucuk detaylar kisiye gore degisecegi icin her turlu sonucada açık.
Birde altarage ilk 2 albumde boyle inanilmaz isler yapmasi, bu kadar karakteristik sound yaratmasi ayrica saygi duyulası bir detay. Daha bu albümün şokunu atlatamadan şimdiden 3. albümde neler çıkacak karşımıza diye merak etmeye başladım bile…
Güzel benzetme olmuş. Grubun potansiyeli gerçekten sınırsız gibi duruyor. Umarım aynı şekilde devam ederler de iyice kafayı yeriz oturduğumuz yerde haha.
bence çok İslami bir albüm. recm cezasına çarptırılmış insanları taşlarken fonda çalsa kimse şikayet etmez. bu hızla dinlemeye devam edersem namaza başlamam yakındır. dua ve selam ile…
hshasha m u h t e ş e m
Geri bildirim: Röportaj: Altarage – Metalperver