Kritik

Defiled – Infinite Regress

Merhaba.

Japonya’dan çıkmış en tecrübeli death metal temsilcilerinden Defiled’ın 24 Ocak’ta yayımlanan 6. stüdyo albümü Infinite Regress ile birlikteyiz bugün.

1992’de kurulan grubun teknik death metal anlayışının hala o yıllara ait olduğunu belirterek başlamak lazım sanırım. Infinite Regress, günümüzde teknik/brutal death metal denilince akla gelen o yoğun ses duvarları, katman katman synth kullanımları veya başka türden farklı yaklaşımlar yerine gayet temel kalıplar ile bilindik formüllerin yeniden düzenlemesi şeklinde özetlenebilecek, ille de kullanmak gerekirse old school death metalcilerin daha çok seveceği türden bir albüm.

Aslına bakarsanız bu old school muhabbetine biraz kıl olmaya başladım; old school diye ezberlediğimiz riflerin çeşitlendirmeleriyle, aynı pedallar ve prodüksiyon değerleriyle, aynı atmosferle, hakiki öz en birinci death metal! gibi pazarlama stratejileriyle sunulan şeylerin şuursuzca övülmesi biraz keyfimi kaçırıyor. Evet, çok iyi şeyler yapıyorlar tabii ama TOMB MOLD veya GATECREEPER‘a dünyanın en iyi grubu muamelesi yapmaya gerek yok sanki… Neyse ki Defiled’ın bunlarla alakası yok. Bu paragraf niye var ki o zaman? Ne bileyim ben. O halde buyurun devam edelim.

Infinite Regress ile ilgili en sevdiğim şeylerden biri vokaller ve vokal kaydı: Shinichiro Hamada’nın orta tempolu guttural vokali çok başarılı ve kayıtta epey geriden geriden gelerek albüm boyunca neredeyse hiç hissettirmeden genel hayvanlık düzeyini yukarı çekme görevini layığıyla sürdürüyor. Zaten bu tercih de albümü eskinin büyük death metal albümlerine yaklaştıran en önemli ekenlerden biri. Açık, ças-çus edip duran hi-hat ise albümle ilgili açık ara en sevdiğim şey galiba, haha.

Kısa, vurucu bestelerdeki değişim ve devinim gerçekten çok başarılı. Grubun kurucu gitaristi Yusuke Sumita, iyi bir fikri iki ölçüde hiç edip hemen arkasından yepyeni bir yöne kırabiliyor direksiyonu. Kopuk kopuk tabii o yüzden besteler ama zaten önemli olan pit ateşini diri tutmak ve Defiled da bunu fazlasıyla başarıyor. Slaverobot gibi şarkılarda MORBID ANGEL gibi isimler akıllara gelirken albümün genelinde ise teknik gitarların coştuğu bölümlerde VOIVOD, eski hayvanlıklara selam durulurken de IMMOLATION gibi referans noktaları kendini belli ediyor ki böyle isimlerle yola çıkıp yanlış bir yere varmak imkansız zaten. Fakat Yusuke Sumita’ya saygım sonsuz artık; özellikle Masses in Chaos ve Aftermath gibi parçalarda yardırmış resmen.

Albümdeki çeşitlilik, Infinite Regress‘in en büyük kozlarından biri. Sanki Defiled son sürat koştururken aniden bir duvara çarpıyor. Ancak dağılmak yerine hemen baka bir yöne sapıp yoluna devam ediyor. Pat! Bir duvara daha tosluyor ve hemen başka bir yöne kayıyor. Albümdeki bu kafayı çok sevdim. Davul-gitar ikilisinin uyumu müthiş bu konuda. Bir tek daha çok bas gitar duymak isterdim. Genele olumlu bir etkisi yok pek maalesef.

14 parça, 35 dakika süresiyle de niyetinin koyup geçmek olduğunu belli eden Infinite Regress için söyleyebileceklerim bu kadar sanırım. Eğer baştan sona istikrarını koruyan, geçmişin eğilimlerine daha yakın duran bir teknik, brutal death metal albümü dinlemek isterseniz yeni Defiled albümü sizleri bekliyor işte. Tam konserlikler yalnız; fırsat olsa da Invisible War çalarken oradan oraya savrulsak hep birlikte.

84/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.