SikTh – The Future in Whose Eyes?
Teknik yahut progressive core gruplarının, hatta djent gruplarının bir çoğunun oluşumundan bizzat sorumlu olan, çok fazla grup için söyleyemeyecek şekilde kendi alt türünün lokomotifi, belki yaratıcısı olan efsane bir grup SIKTH. Buna rağmen hak ettiği saygıyı görmeyi geçtim, çoğu yerde göz ardı ediliyor olmalarına anlam vermek mümkün değil. Neyse ki her yeni kayıt yayınladıklarında yeni bir dinleyici kitlesi tarafından daha tanınıyorlar da bu durum belki giderek biter nihayetinde.
Tanınırlıklarının kısıtlı kalması konusunda kendilerine pek de yardımcı olmayan uzun süreli bir ara veren grup geri döndükten sonra performansından bir şey kaybetmediğini “Opacities” EP’si ile cümle aleme göstermişti; fakat hevesle bundan sonra gelecek stüdyo albümünü bekleyen biz hayranları, uzun soluklu vokalist Justin Hill‘in gruptan ayrılması haberi ile biraz örselendik doğrusu. SIKTH’in kendine has tınısını yaratan en önemli etmenlerden birisi neredeyse iyi polis – kötü polis oynayan iki vokalist arasındaki anti uyum idi zira.
“The Future in Whose Eyes?” bu konudaki tüm şüphelerimi ilk dinleyişten süpürüp götürdü. Gruba yeni katılan vokalist Joe Rosser ve hatta albümün en iyi şarkısı diyebileceğim Golden Cufflinks‘te konuk olarak müdahil olan PERIPHERY insanı Spencer Sotelo’nun katkılarıyla vokal anlamında hiçbir eksilme olmamış denebilir alışık olduğumuz SIKTH’ten.
Eksilme değil de, değişiklik olmuş diyebileceğimiz yerler ise kesinlikle mevcut albümde. Her şarkı hala şüphe kaldırmayacak kadar SIKTH olsa da, grubun o yırtıcı teknikalitesinin dozunu biraz kıstığını düşünen yalnızca ben olamam. Janranın adına “math” kelimesini sokacak kadar çeşitli ölçülerde turlar atan delilikler kendini biraz daha olgun bir progresifliğe kaydırmış gibi gözüküyor. BETWEEN THE BURIED AND ME’nin “Coma Ecliptic”te (bilhassa gitar tonlarında) oldukça esinlendiğini düşündüğüm alışılagelmiş SIKTH tonlarının daha yumuşatılmış halini kullanması gibi, türün altında imzası olan bu grup da benzer bir yol çizmiş gibi gözüküyor bana.
Yumuşatılmış hali bile elbette ki piyasa ortalamasının çok üzerinde bir ilerlemecilik barındıran albüm aynı zamanda SIKTH’in eskisine nazaran bile daha melodik bir yaklaşım benimsediği nokta oluyor. Her zaman akılda kalıcı nakaratlar, bağırarak eşlik etmelik nefis vokal melodileri barındıran müzikleri bu defa bunlara biraz dağa ağırlık veriyor. Yeni vokalist Joe Rosser’ın da etkisiyle temiz vokalde bile eskisine nazaran daha fazla varyasyon barındırma şansı elde eden grup bunu sonuna kadar kullanmış. Core müzikte bu temiz vokallerin en fazla fark yaratan şeylerden biri olduğunu düşünen, türün gayet yüzeysel bir dinleyicisi olarak bundan zerre şikayetim yok, baya her şarkının nakaratını çığıra çığıra geziniyorum albüm çıktığından beri.
Grubun kullanmayı pek sevdiği bir başka unsur olan tamamıyla düz konuşma pasajlarından oluşan şarkıların ise bu defa biraz suyunun çıkartıldığını düşünüyorum maalesef. Bir, hadi iki tanesi albümde hoş ara geçişler görevi üstlenirken bu defa tam üç tane olmaları açıkcası biraz bayıyor. Albümün şarkı sözleri olarak teknolojinin insani getirdiği abuk noktalarla ilgili bir konsept barındırıyor olması belki bunları kimi dinleyiciler için daha ilgi çekici bir hale sokuyor olabilir; fakat bende böyle bir etkisi olmadı. Albümleri şarkı atlamadan baştan sona dinlemek konusunda takıntılı olan bendenizin eli “sonraki şarkı” butonuna gidip gidip geliyor.
Sonda değindiğim bu ufak tatsız detay dışında SIKTH’in yine beklentileri rahatça karşıladığı, hatta bu türde müzik yapacağız diye debelenen birçok grup için beklentileri bizzat kendisinin belirlediğini söyleyebilirim. Grubu yıllardır takip eden diğer dinleyiciler de sanırım bana katılacaktır, gelecekte yeni dahil olan vokalisti gittikçe daha da iyi bir şekilde kullanacak besteler yapacaklarını ve bundan daha iyi albümler yapacaklarını düşünüyorum. Elbette bu yolda teknik hakimiyetlerini gittikçe geri plana itmek gibi bir yola düşmezler. En çığır açıcı albümleri olmasa da, SIKTH’in kariyerinde zerre sırıtmayan, çok iyi bir albüm “The Future in Whose Eyes?”.
86/100