Klasik Bir Cumartesi: Ulver – Kveldssanger
Merhaba.
Mahallenin tuhaf çocuğu, Norveç black metal sahnesinin kara koyunu Ulver, daha ilk albümü Bergtatt – Et Eeventry i 5 Capitler ile göstermişti ne kadar farklı olduğunu diğerlerinden. Fakat ortamın ağır topları olan MAYHEM, DARKTHRONE, SATYRICON ve diğerlerinin gölgesinde kalıp gözardı edilmeyecek kadar da güçlüydü. Buna karşın bir kurt, sürüsüyle güçlüdür ve Ulver her zaman yalnız bir grup olarak black metal sahnesinde olduğu dönemde de, sonrasında da hak ettiği değeri göremeyen bir isim olarak kaldı.
Grubun ikinci albümü Kveldssanger, rock/metal müziğin doğasındaki gitar, bas, davul üçlüsünü bile barındırmayan, Norveç topraklarından ilham almış karanlık, kasvetli bir dark/neo folk albümü ve ruhani açıdan sahip olduğu bağ dışında black metal ile bir ilgisi yok. Buna karşın hem black metale hem de genel anlamda ekstrem metale gönül veren, bu camiada olan biteni takip eden birçok dinleyicinin mutlaka yolunun geçtiği, bildiği ve saygı duyduğu bir eser aynı zamanda. Zaten büyüklüğü de biraz buradan geliyor.
Kendi türünde değerlendirip arkasından gelen dark folk türündeki albümlerle karşılaştırınca fazlasıyla zayıf kalıyor aslında. Garm’ın da bir röportajında belirttiği gibi “toy bir çaba” olduğu anlaşılıyor hemen. Fakat Ulver’in amacı Bergtatt… ile araladıkları kapıyı ardına kadar açıp yeni bir yol göstermek ve bugün bir solukta kendi müziklerine Kveldssanger‘in ne kadar büyük bir etkisi olduğunu kendi ağzıyla söyleyen onlarca grup sayabildiğimize göre Ulver’in veya Kveldssanger‘in büyüklüğünü, etkisini tartışmak, alnına BEN CAHİLİM! diye dövme yaptırmak gibi bir şey şu noktada.
Oturup kimler bu albümden ilham almış diye rapor vermeyeceğim tabii, bilen biliyor zaten. Kaldı ki Kveldssanger‘in black metal türüne nasıl bu kadar doğrudan etki ettiğini anlamak için türe geniş bir çerçeveden bakmak, bir grup genç ve öfkeli çocuğun isyanı olarak başlayan bu müziğin günümüzde nasıl bir forma büründüğünü iyi düşünmek gerek. Kariyeri boyunca hiçbir sınır tanımadan özgürce müzik yapan bir grup olarak Ulver’in black metal gibi henüz yeni filizlenen ve bu nedenle sınırları iyice dar olan bir türü, o sıkışık kalıplar arasında icra etmeyi reddetmesi bugünden bakınca şaşırtıcı değil belki ama en büyüğü 20-21 yaşında olan birkaç çocuğun oturup klasik gitar, keman ve flüt gibi çalgılar çalarak, korolar eşliğinde ‘Biz her zaman kendi bildiğimizi okuyacağız,’ gibi bir mesaj vermesi… İşte bu gerçekten delice bir şey.
36 dakika gibi kısa süresine rağmen yıllardır hiçbir seferinde bir defa dinleyip kapatamadığım ve bunu yaşayan pek çok başka insan tanıdığım için aslında yetiyor da artıyor bile bu süre. Akıcı kompozisyonlarla farklı ruh hallerine kolayca bürünebilen besteler (Halling‘in bariz iyimserliği kalp ben) farklı çalgıların öne çıkmasıyla çeşitleniyor bir de. Naturmystikk‘in EMPYRIUM‘u anımsatan gitar-flüt kombinasyonu, Nattleite‘nin gergin yaylıları, Utreise‘in yaylıların üzerinde dans eden iki gitar vs. derken olay kopuyor zaten. İlk şarkıda çok güçlü ve kimileri için belki rahatsız edici olabilecek koro vokaller ise usulca kenara çekiliyor albümün devamında ve işi müziğin kendisine bırakıyor. Biraz da toyluktan tabii, Naturmystikk gibi genişleyip açılmaya çok müsait, epik bir şeylere dönüşebilecek parçaları da pat pat geçiyor Ulver ve arka arkaya defalarca dinlenebilecek bir şeye dönüşüyor böylece Kveldssanger.
Bazen çok iyi bildiği bir şey hakkında doğru düzgün iki cümleyi bir araya getiremiyor insan ve bu yazı için de benzer şeyler düşünüyorum. Fakat Kveldssanger o kadar kör göze parmak bir klasik ki kelimeler kifayetsiz kalıyor. Black metal tarihinde en az De Mysteriis Dom Sathanas kadar, ne bileyim Hvis Lyset Tar Oss kadar yeri var Kveldssanger‘in. Hatta eğer sınırları aşmaktan, yol göstermekten bahsediyorsak -ki Kveldssanger tamamen bununla ilgili- bu saydığım iki başyapıttan bile kıymetli belki de.
Bu albüm çıktığında lise 3’teydim. Kritiğini Hammer Enis’in henüz Enred’e evrilmemiş olan fotokopi “Mahzen” fanzininde okumuştum. Albümü çok merak edip hemen spotify’dan dinl….. hahaha.. Tabi ki İzmir Sevgi Yolundaki Yücel Abi’nin yanında soluğu alıp kasete çektirmiştim. Bu ve The 3rd And The Mortal’ın efsanevi Tears Laid In Earth albümünü. ikisini yüzlerce kez dinledim. Sonuç ne oldu? O yıl içmeye başladım. Ve üniversite sınavını kazanamadım (bebelere açıklama: lise eskiden 3 yıldı 🙂 ) . Yani gençliğin katili albümler vardır ya işte bu albüm benim gençliğimin katillerinden biri. Benzer bir hüzünle ve yine içerek dinliyorum şu an albümü. Bu albümü tekrar hatırlatıp beni hüzünlere boğan metalperver Korhan’a teessüfler ediyorum. Ne güzel Cattle ile insanlığın gelmişine geçmişine sövüyordum. 🙂 Şaka bir yana güzel kritik ve hatırlatma için teşekkürler.
Alakası olmayabilir ama 2019 süper metal yaptı falan diyoruz ama bir de o yıl çıkan albümleri şöyle bir hatırlamasak mı 🙂
Moonspell – Irreligious , Katatonia – Brave Murder Day, In Flames – The Jester Race, Amorphis – Elegy, Burzum – Filosofem, Rotting Christ – Triarchy Of The Lost Lovers, Samael – Passage, Empyrium – A Wintersunset…, Opeth – Morningrise, Anathema – Eternity, Bathory – Blood On Ice, Marduk – Heaven Shall Burn… When We Are Gathered, Orphaned Land – El Norra Alila, Pantera – The Great Southern Trendkill, Dimmu Borgir – Stormblåst
daha çok var da b*kunu çıkarmayalım. Eh böyle albümlerin çıktığı sene sınava kim girse zaten kazanamazdı 😀 😀
içerisinde kvedssang ve kledti nattens farger gibi iki mühim beste barındıran, çıktığı dönem ve müzisyenlerin yaş ortalamaları bakımında akıl durgunluğu yaratacak ağırlıkta ve olgunlukta bir albüm. Garm ın düşünceleri ise fazla mütevazı