Imperial Triumphant – Vile Luxury
Merhaba.
İsme aşina mısınız bilemiyorum ama özellikle 2015 yılında yayımlanan Abyssal Gods ile epey ses getirmeyi başarmıştı New Yorklu şirk metali üçlüsü. New York’un çılgın kozmopolit yapısından beslenen grubun müziğindeki klasik black metal anlayışı ve neoklasik tatlar, avangart bir bakış açısı ve uyumsuz bir biçimde teknik olma çabası ile birleşiyor, Imperial Triumphant için acaba Amerika’nın DEATHSPELL OMEGA’sı olabilirler mi sorusunu gündeme taşıyordu.
Yeni albümü Vile Luxury‘yi geçtiğimiz ay yayımlayan grup için 2015’ten aklımda kalanların halen geçerliliğini koruduğunu, Imperial Triumphant’ın delilik, karanlık ve müzikalite gibi kalemlerde çok homojen bulduğum bir oran tutturmayı başardığını söyleyebilirim. Gerilim yaratmayı ve aşamalı olarak bu gerilimi yıkıma, kaosa dönüştürmeyi becerebilen bir grup Imperial Triumphant ve Vile Luxury‘nin ilk notalarından itibaren albümün sonuna kadar çarpık, karanlık ve kaçışı imkansız bir dünyanın içine çekiyor dinleyiciyi.
Üç kişilik ana kadronun yanında trombon, trompet, tuba gibi enstrümanlar için albüme dahil olan konuk sanatçıların yanı sıra, son dönem New York yeraltı piyasasından birkaç farklı konuk vokalin çaresiz çığlıklarını, nefret dolu böğürtülerini ya da delilikle harmanlanmış fısıltılarını duymak mümkün. Tüm bu karmaşanın içerisinden kendine has bir düzen çıkarabilmiş olması da bence Vile Luxury‘nin en önemli başarısı.
Gerçekten klasik müzik ve caz ile dirsek temasını hiç kaybetmeyen bir black metal söz konusu. John Coltrane ya da Miles Davis gibi üflemeli enstrümanlar ile caza damga vuran isimleri akıllara getiren bölümler ile DSO kaosunu birleştiren enfes black metal patlamalarının birleşimi, Chernobyl Blues, Gotham Luxe ya da The Filth gibi şarkılarda iyice ön plana çıkıyor. Hele çok ufak ufak yükselerek ve hiçbir anında black metale dönmemesine rağmen müthiş gergin ve metal kalmayı başarabilen Mother Machine, grubun ne yapmak istediğinin en güzel özeti bence. İlk baştaki şaşırtıcı, çarpıcı ve kafa karıştırıcı etkisini albümün sonuna kadar kaybetmemesi ve heyecanla kendini dinletebiliyor olması da ayrı bir güzellik. Albümün en manyak parçalarından bir tanesi sondan bir önceki The Filth mesela. Bir de detay örnek olsun diye ilk parça Swarming Opulence‘in üçüncü dakikasına doğru giren, hakikaten çok bunaltıcı bir rif var. Olacak iş değil ya.
Açıkçası black metalde böylesine abuk bir ikilik üzerinden ilerleyen ve bu kadar kolay ısındığım başka bir grup ya da albüm yok galiba ama Imperial Triumphant hem kendini hem de dinleyiciyi germeden, zorlama hissinin açığa çıkmasına izin vermeden, sırf farklılık olsun diye değil de gerçekten yaratmak istediği atmosferi tamamlayacak birer unsur olarak kullanıyor bu farklı yaklaşımları ve bence bunu da çok, çok iyi kotarıyor. Vile Luxury yıl içinde dinlediğim en ilginç ve hatırda kalıcı albümlerden biri. Belki prodüksiyon bu kadar steril olmasaydı bu kaosun içerisinde bir şeyler yakalayabilmek mümkün olmayacaktı ama ben yine de kişisel olarak bir çıt daha keşmekeş bir prodüksiyon tercih edebilirdim. Bunun dışında ise gerçekten hiçbir kusur bulamıyorum Vile Luxury‘de ve rahatlıkla diyorum ki bu yıl içerisinde dinleyebileceğiniz en fantastik black metal albümlerinden bir tanesi budur; yumulun.
Geri bildirim: Röportaj: Imperial Triumphant – Metalperver