Ghost – Prequelle

Merhaba.

İsveçli GHOST’un son yedi-sekiz senedir metal dünyasını avuçlarının arasında tuttuğunu söylesem herhalde abartmış olmam gibi geliyor bana. Doğrusu hiçbir zaman dev hayranları, ölümüne fanboyları olmadım ama yaptıkları şeye çok büyük saygı duyuyor ve kendimce, bana yetecek kadar da seviyorum.

Opus Eponymous ile rock/metal dinleyicisine yeni bir paket sunan, bu sunumu da nihai darbeyi vurmadan evvel avıyla bir süre oynadığı sırada artık bir noktada hafifçe dudakları kıvrılan bir yırtıcının sonsuz özgüveniyle gerçekleştiren Ghost, Infestissuman ile pek çoklarına göre ilk albümünü de geçip alamet-i farikasını daha da güçlendirerek çoluğumuzu çocuğumuzu Şeytan sevici yapmayı başarmıştı.  Ekstrem müzik denildiğinde akla gelen ilk isimlerden FENRIZ‘in bile radarına girmiş, METALLICA‘nın bile hayranlığını kazanmış, yeraltı black metalcisinden senfonik power metalcisine kadar hemen hemen herkesin dikkatini bir şekilde çekmiş, sade ve kolay tüketilebilen, aşırı cazip müziğiyle kitleleri büyüsü altına almıştı. Eser miktarda Nameless Ghoul ve bir adet Papa Emiretus içeren Ghost karşısında dünya tamamen hazırlıksız yakalanmıştı ve yeni bir fenomenle karşı karşıyaydık.

Tabii böyle anlatınca biraz abartıyor gibi görünebilirim, fakat fikir aşamasından son çıktıya kadar bu projeye dahil olan her elemanın görevini kusursuz bir şekilde yerine getirdiği bir gruptu Ghost ve her ne kadar bu ekstra özen ve profesyonellik samimiyeti -en azından benim nezdimde- biraz sorgulatsa da hakikaten de uzun yıllardır görmediğim bir şeydi. Geçmiş zaman eki kullanarak daha da yıkayıp yağlamanın alemi yok, zaten anladınız; artık böyle bir grup değil Ghost. Hatta grup bile değil…

KISS‘den MERCYFUL FATE‘e, BLUE ÖYSTER CULT‘tan BATHORY‘ye (hatta Nameless Ghoul’lardan biri Elizabeth‘de Bathory’den arak yaptıklarını itiraf etmişti) kadar pek çok isimden tınılarla bezeli olan, eşlik etmesi ve ezberlemesi hem çok kolay hem de çok keyifli bir müzik yapıyor Ghost ve grubun en büyük kozlarından biri de şüphesiz bu kulak dostu olma durumu. Tabii kendi içinde sınırları pek de geniş sayılamayacak bir müzik icra ederken bir süre sonra tekrara düşmek gibi bir handikap söz konusu olduğu için grup Meliora ile kendi tarifine farklı bir şeyler eklemeye çalışmıştı ve doğruyu söylemek gerekirse bu deneyin felaketle sonuçlanmasa da sonunun iyi bitmediğini itiraf etmek gerek; Ghost’un kendi dinamikleri açısından özelliksiz, eleman değişikliklerinin (hele ki davul) işi bozduğunun açıkça görüldüğü bir albümdü Meliora. İyi miydi, kötü müydü değil burada mesele; umarım anlatabilmişimdir.

Eh, sonraki kaka fırtınası, açılan davalar, ifşalar vesaire derken Prequelle öncesinde buraya kadarmış ama olsun, iki tane mis gibi albüm verdiler en azından seviyesine indirgenmişti Ghost hakkındaki görüşlerim. Grubun yaşadığı türlü saçmalıklar, Tobias Forge denen süper yetenekli ama aynı ölçüde denyo adamın yediği naneler Ghost’un bütün büyüsünü bozdu benim için. O nedenle de Prequelle için zerre heyecanlı değildim ve hatta belki de biraz önyargılı olduğumu da itiraf etmem gerekiyordur, emin değilim.

Her şeyden önce Ghost artık heavy metalden ve farklı çeşitlendirmelerinden tamamen uzak bir müziğe kaymış. Buna karşın Ghost’a özel o hafif mizahi karanlık yerli yerinde duruyor. Fakat bu karanlık alışageldik, şeytan figürü etrafında şekillenen okült Ghost karanlığı değil, aksine aslında albüme 80’lerin parti kafası hakim. Ghost’un her zaman orada bir yerlerde olan mizahi tarafını da barındıran bu atmosfer bir grup genç tatile çıkar ve başlarına korkunç şeyler gelir, kadar cheesy olmasa da benzer bir cümle etrafında şekilleniyor ve albüme dair en sevdiğim şey bu galiba.

Bunun dışında Ghost’tan beklemediğim bir tekrar söz konusu; bu kadar tekrar nedir arkadaş. Bir-iki tamam ama bazı parçaların herhangi bir otuz saniyesini dinleseniz aslında tamamını dinlemiş olacaksınız ve bu övgüyü hak edecek bir şey değil ne yazık ki. Aynı şekilde albümün ilk yarısı ile ikinci yarısı arasında dağlar kadar fark olması da canımı sıkan bir başka konu; Faith ayarında bir şarkı da ikinci yarıya koysalardı keşke de içimiz kıyılmasaydı bu kadar. Witch Image bu görevi üstlenmiş gibi görünüyor ve fena değil ama bir şeyler eksik ne yazık ki. Albümün ilk kısmı, yani A yüzü Miasma ile bitiyor ve sonra Dance Macabre ile B yüzü açılıyor. Pro Memoria, Helvetesfonster ve Life Eternal gibi çok ağır üç şarkı barındıran bu kısım, müzikal açıdan yetersiz olmasa da aslında pek bir şey de sunmuyor ve söz tekrarları başta cazip gelse de bir süre sonra bütün anlam kaybolmaya başlıyor ne yazık ki. Tabii bir de albümün kısa süresi, o kısa süresinin de neredeyse dörtte birinin enstrümantal olması vesaire gibi başka problemler de var aslında ama tripli bir neyssse diyorum, uzatmayayım.

Hiçbir zaman enerjik sıfatıyla tanımlayamayacağımız Tobias Forge vokalleri, bu albümde de belli noktalarda müziğin çok altında kalıyor ancak bu defa Cardinal Copia olarak karşımıza çıkan Forge, en azından önceki albümlerden farklılaşarak daha romantik bir havada söylüyor ve hiç olmazsa oradan da üç-beş bir şey kazanıyor benden. Bunun dışında tek tek bazı şarkılardan keyif aldığımdan, kimi 80’ler güzellemelerinden ya da her ne kadar arkasındaki niyeti açıkça görebilsem de bazı bölümlerin yazımına nelerin, hangi büyük hitlerin ilham verdiğinden bahsedip yazıyı ilginçleştirebilirdim belki ama Ghost’un milenyum sonrası on binleri statlara doldurması beklenen o büyük grup olabileceğini ve bunu Tobas Forge’un açgözlülüğü ve aman iki hit çıkarayım da, gerisi çok da mühim değil kafası yüzünden ıskalamış olmasına karşı duyduğum hayal kırıklığı ve keyifsizlik, bu muhabbeti ve yazıyı uzatmamın önüne geçiyor.

Kötü bir albüm değil Prequelle ama iyi bir albüm de demeye dilim varmaz. Birkaç sene sonra içinden bir-iki tane şarkıyı cımbızla seçip onları dinleyeceksiniz, dinleyeceğiz ancak ve zaten Tobias Forge’un da niyeti sanırım bu. Ghost artık heyecan uyandıran bir proje değil ne yazık ki ve Prequelle bundan sonrası için hiç heyecan ya da merak uyandırmıyor; ne acı, değil mi? Hadi beş puan da kapağa desem, hmm…

66/100

Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

10 thoughts on “Ghost – Prequelle

  • 6 Haziran 2018 tarihinde, saat 12:02
    Permalink

    Kelimesine kelimesine katılıyorum yazıya neredeyse. Grubun erken günlerindeki yaratıcılıktan geriye bütün kalan “iki hit koyalım, gerisini koyverelim” ise çok yazık gerçekten.

    Yanıtla
  • 6 Haziran 2018 tarihinde, saat 12:55
    Permalink

    Valla katılıyorum grubun beyni benim, grup benim yahu diyen Papamız patladı albümde. Gitarlar olmamııış, klavyedeki gotik/böyle bize ritual duygusu veren doku gitmiş, vokal de bile çoğu yerde sesini isteyerek inceltmiş, ergen inceliğine geri dönmüş. Bunun Ghost’tan önce Subvision diye bir grubu vardı, zaten soundları çoooooook benziyor (Ghost’un az satanik indie haliydi) Ghost böyle olacaksa onu dinlerim daha iyi (hem yapmayı amaçladığı türe de daha çok uyuyor)

    uff bu arada bazı şarkıların sözleri de o kadar sığ olmuş ki, Pro Memoria ve Dance Macabre’ın sözler çöp.
    “Don’t you forget about dying
    Don’t you forget about your friend death
    Don’t you forget that you will die”

    =(

    Yanıtla
    • 6 Haziran 2018 tarihinde, saat 14:01
      Permalink

      Hahaha bu nakaratı ilk dinlediğimde “ya çok da açık seçik söylüyor ama herhalde yanlış anlıyorum, böyle olamaz sözler” diye düşündüm.

      Yanıtla
    • 6 Haziran 2018 tarihinde, saat 14:53
      Permalink

      İlk albümde olsa belki “A ne güzel yumuşacık yumuşacık ÖLECEKSİN diyor,” diye şaşırır beğenirdik belki ama aradan on sene geçtikten sonra iş biraz temcit pilavına dönüyor.

      Yanıtla
  • 6 Haziran 2018 tarihinde, saat 15:27
    Permalink

    öncelikle yazı için elinize sağlık.ghost ile iligli genel tanımlamalara katılsamda albümle ilgili eleştirilere kesinlikle katılmıyorum. bana göre albümde boş şarkı olmamakla birlikte Opus Eponymous dan sonra en iyi ve karakterli albümlerini yapmışlar. zevkler ve tatlar tartışılmaz fakat albümün 2. yarısı ilk yarısına göre çok daha iyi bana kalırsa. tobias çok iyi bir müzisyen. araklama , çiğ vokaller vs ne derseniz deyin ama bu adam yaptığı şeyi çok iyi yapıyor ve en önemlisi bu tadı başka bir gruptan alamıyorsunuz. umarım bildiklerinden şaşmadan bu yolda devam ederler. sertlik yumuşaklık konusunun tartışılması bile gereksiz ayrıca. ghost hiçbir zaman sert bir müzik vaad etmedi. albumun konsepti, müzikalite, kapak vs hepsini bir arada düşündüğümde en az 85 puan ve üstü diyorum.

    Yanıtla
    • 6 Haziran 2018 tarihinde, saat 17:52
      Permalink

      Teşekkürler. \m/
      Sert-yumuşak tartışması gibi bir şey olduğunu sanmıyorum, kritikte geçen kısım dümdüz bilgi. Yoksa ben de herhangi birinin Ghost’tan sert müzik beklediğini sanmıyorum. 🙂

      Yanıtla
  • 7 Haziran 2018 tarihinde, saat 22:11
    Permalink

    Abi kaç yıldır kritiklerini okuyorum, kaç yıldır neyi önerdiysen hastası oldum. Neyi yerden yere vurduysan bir daha dinleyemedim. Ama ilk kez senle zıt bir görüşe sahibim.
    Cardinal Copia ilk tanıtıldığı an elinde boombox ile gelmesinden anlamıştım 80’ler disco müziklerinin ayarında olacağını ve tam olarak beklediğimi buldum.
    Adam CNN’de konuşup stadyum turlayacak hale geldi. Spotify’da takipçi sayısı birkaç ay içinde 4 katına çıktı. Yapmak istediği şeyi başardığına inanıyorum ve en hoşuma giden yanı eski fanları tatmin edecek de birkaç yeni şey olması. O iki enstrümantel şarkının tamamen birbirinden farklı havaları mesela. Tadından yenmez.
    Benim hala favori albümüm Opus ve değişeceğini zannetmiyorum. Ancak Ghost’un yöneldiği yeni yol beni çok mutlu ediyor. Çok yaşa satanik Abba.

    Yanıtla
    • 8 Haziran 2018 tarihinde, saat 00:25
      Permalink

      Ahah, bazen anlaşamamak iyidir.

      Başta söylediğin her şeye teşekkürler öncelikle, canımsın. Ben de grubun ulaştığı büyüklüğün farkındayım ve işler tıkır tıkır ilerliyor, görüyorum ama böyle ucuz tercihler ve gruplar/şirketler/dinleyiciler bütününün vasata tamahkarlığı sinirlendiriyor beni. Bir yandan bütün sırları anlatılırken bir yandan da devam eden bir sihirbazlık gösterisi izliyormuş gibi hissettim albümü dinlerken. Eğer gerçekten bu bir Prequel ise ve sonraki albümde aklımızı alırlarsa bu albüm için söylediklerimin bir kısmını büyük bir keyifle yutarım ama eğer Ghost’un tercih ettiği yol buysa ben yokum galiba.

      Yanıtla
  • 7 Mart 2019 tarihinde, saat 14:26
    Permalink

    Hello Kitty’nin, muhabirlerin, talkshow sunucularının alnının ortasına sigil of lucifer bastı mı basmadı mı ben ona bakarım. Bir de Ghost’un konseptinden çok iyi mockumentary çekilir ya. Fikrimi de burada harcayayım, yaparlar ise klasik bir Türkiye’li edasıyla haykırırım: “Bu benim aklıma gelmişti bak harbiden gelmişti”.

    Yanıtla
  • Geri bildirim: 2010’ların En İyi 10 Albümü – Metalperver

Bir Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.