Yerli Pazarı: Sülfür Ensemble – II (Four Songs About Religions, Hard Rock, Binding & John Entwistle)
Merhaba, Radical Noise, UÇK Grind, Antisilence veya Nitro gruplarını biliyor musunuz?
The Human Race Must Be Destroyed albümü ile tanıdığım, Ankara SSK İş Hanı içerisindeki alçak tavanlı leş barlarda sevdiğim, “Şiddet, olumlu yönde kullanıldığında adalettir!” sloganına vurulduğum grindcore üstadı UÇK Grind, lise dönemime damgasını vuran yerli isimlerden biridir.
Hiç düz hardcore insanı olmamama rağmen Ankara’ya uğradıkça yakalamaya çalıştığım (geçen sene Heavy Stage 6‘da neler yapmışlardı öyle), kulak pasını silme ve tepinme ihtiyacını karşılama konusunda bir uzman sayılan Radical Noise da şehirde olduğunda her daim A planım (kıps) olan isimlerden biridir.
Malt gibi, Üçnoktabir gibi, Nitro ve bugünün konusu Sülfür Ensemble gibi isimlerle müziğe devam eden adamlardan oluşan, kuruluşu 1992’ye kadar uzayan Antisilence da özellikle 2000’de yayınladığı Suffer Hits ile ortalığı yıkmış, Türk ekstrem metaline şekil veren gruplardan biri şüphesiz.
Eh, böyle gruplarla haşır neşir olmuş, neredeyse yirmi-otuz senedir yeraltı metal piyasasının içerisinde olan, sürekli üreten ve heyecanını asla yitirmeyen adamlardan kurulu sludge/doom temsilcisi Sülfür Ensemble’ı sevmemek mümkün mü şimdi? Değil elbette.
Mayıs, 2016’da yayınladığı ilk EP I (Four Songs About Dystopia, Satan, Ghouls & Marilyn Monroe) ile epey ses getirdi aslında Sülfür Ensemble ve belki ana akım takipçisi metalciye ulaşmadı ama kendi küçük, karanlık ve okült piyasamız içerisinde hayli önemli bir mertebeye yükseliverdi bir anda. Zira bu dört adam, Türkiye’de pek de eşine benzerine rastlanmayacak bir türü, hatta daha ileri giderek biz yapınca eğreti durabileceğini iddia edebileceğim bir müziği taş gibi, kaya gibi yapıyor ve üstelik bunu imajıyla, sahne duruşuyla ve performansıyla da beslemeyi başarıyor. Bu cengaverleri hiç tanımayanlar için poz kesiyorlar damgasını vurmak kolay geliyor belki ama emin olun işin aslı hiç öyle değil. En azından duyduğum ve gördüğüm şeyin bana çok samimi geldiğini not düşmüş olayım.
İlk EP’deki gibi biri Türkçe, üçü İngilizce olmak üzere dört parçadan oluşan II ( Four Songs About Religions, Hard Rock, Binding & John Entwistle) için söylenebilecek çok bir şey yok aslında. Sludge/doom kırması müziğin Erdem Çapar vokalleriyle yönetildiği, ne yapmak istediğini çok iyi bilen ve bu doğrultuda hareket ederek hedefine ulaşan adamların müziği bu; ateş eden bir bas gitarın, yerlerde sürünen, çamura bulanmış gitarın, rolünü çok iyi bilen davulun ve canhıraş bir vokalin müziği. Gerçi sahnede VENOM‘dan In League With Satan cover’layan adam zaten çoğu şeyi bitimiştir kafada, ben ne desem boş aslında.
İlk EP’nin ejderhası Karaçor gibi, bu EP’de de Sertkaya öne çıkıyor. Herkesin malumu; Türkçe metal müzik için pek de uygun değil. Ancak Sülfür Ensemble iki parçada da bu işi o kadar iyi kotarmış ki, İngilizce parçalarından daha çok seviyorum bu iki Türkçe parçayı, hadi bunu da itiraf edeyim. Bunun dışında diğer favorim de kesinlikle Die Like John Entwistle oldu. THE WHO basçısı John’un Las Vegas’ta bir otelde, striptizci hanımlarla burun pudralarken tık diye gidişi kesinlikle çok Rock’n’Roll bir hadise ve hakkında bir şarkıyı sonuna kadar hak ediyor gerçekten de, ahah.
Sülfür Ensemble, son dönemde bizden çıkan en stilistik gruplardan bir tanesi ve paketin bütününe bakıldığında da eğreti duran hiçbir özelliği yok gerçekten ve en büyük övgüyü de bu noktada hak ediyor bence. Umarım üretkenliklerini aynen bu seviyede sürdürebilirler ve kaliteli yerli sludge/doom metalin nasıl olacağını göstermeye devam ederler. Alkışlarla yerlerine uğurlamıyorum, zira 8 Haziran’da beraber tepineceğiz daha Karga’da.