Kritik

Gruesome – Silent Echoes

Merhaba.

En son her death metal severin cephanesinde bulunması gerektiğine inandığı şu harika split‘te bıraktığımız Amerikalı Gruesome, DEATH‘in anısına düzenlenen Death To All konserleri sırasında tanışan EXHUMED insanı Matt Harvey ve Gus Rios ikilisinin kurduğu, tümüyle Death müziğini anma ve yaşatma amaçlı bir grup. Yola çıktıkları ilk günden beri Chuck’ın vizyonu doğrultusunda hareket ediyor, prodüksiyonundan kapağına, vokalinden gitarına kadar her şeyiyle Death estetiğini yansıtan işler çıkarıyorlar. Haziran’ın ilk haftası paylaştıkları Silent Echoes da bu geleneği bozmuyor. Bu defa Human albümünü baz aldıklarını belirtmiş ve beklenebileceği üzere albümü Chuck Schuldiner ile Sean Reinert’a adamışlar.

Bana sorarsanız bu da metal çalmak için herhangi başka bir motivasyon kadar değerli ve değersiz kabul edilebilir. İthaf ettiğimiz anlamlar, duygusallıklar bir kenara, zaten herkes başka birinin veya bir akımın peşinden koşmuyor mu sonuçta? Çığırlar açan, suyun akışını değiştiren, tümüyle özgün şeyler çalabilen grupların sayısı belliyken, atıyorum bugün bir black metal grubu İskandinav 2. dalgasını, Fransız 3. dalgasını veya USBM akımını tekrarladığında nasıl ki -amaçlanan şeyi gözardı etmesek de- esas olarak ortaya çıkardıkları esere bakıyorsak, Gruesome’ı da Death’e saygı duruşu gibi bir koruyucu kalkanın arkasından değerlendirmeyi doğru bulmuyorum. Human albümüne saygı duruşunda mı bulunmak istemişler? E bir bakalım o zaman ne kadar durabilmişler.

İlk saniyesinden itibaren bu albümün bir Death türevi olduğu, tartışmaya kapalı bir biçimde beyan edilirken konu da hızlıca Human prodüksiyonunu, Chuck’ın kimileri için çok zorlayıcı olan vokalini, 2020’de kaybettiğimiz Sean Reinert’in ilginçliklerle dolu davullarını ne kadar sevdiğinize geliyor. Açıkçası kendimi arsız bir Death hayranı olarak tanımlasam da Silent Echoes‘u defalarca dinlememe rağmen hiçbir noktada pü sizin yapacağınız işe, kolpacı köpekler gibi bir tepki çıkmadı içimden. Neredeyse boku çıkarılmış seviyede bir ilham/rehber alma durumuna karşın burada duyduğum müziği samimiyetsiz bulmadım. Bu herifler gerçekten de Death çalmak istiyorlar ve bunu da Death seviyesinde yapabilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Tüm bu mevzunun bir ekmeğini yeme durumu olmadığıysa bence konuk ettikleri isimlerden bile belli. Voice Within the Void‘de Paul Masdival solo atıyor mesela; Gruesome’ın motivasyonuna dair bir şüphesi olsa herhalde konuk olmak şöyle dursun, çıkıp “bunları dinleyen vatan hainidir, yapının adamıdır!” falan derdi.

Her bir bestenin müthiş bir özümseme ve sevginin ürünü olduğu ortada. Sayısız referans, Death riflerinden minik parçacıklar, Matt Harvey’nin Chuck’ı birebir taklit eden vokali (gerçekten, bazı kelime ve heceleri öyle vurguluyor ki insan ürperiyor) gibi detaylar, 33 dakikanın tamamını bir anma seromonisine dönüştürüyor. Death’ın bu dönemi, death metal tarihini değiştiren acayip fikirler barındırıyor ve taklit etmek bir yana, bu seviyede çalabilmek bile başlı başına bir iş. Ne var ki Dan Gonzales & Matt Harvey ikilisi, gösterişli melodileri vahşi bir saldırganlıkla birleştirme konusunda gerçekten mahir müzisyenler. A Darkened Window‘un enfes taramalarının arasındaki bas yürüyüşleri, yoktan var olup bir anda müziği ele geçiren karmaşık soloları veya Gus Ríos’nun isim parçasında ya da Voice Within the Void‘de çaldığına benzer bol zil detaylı groove davulları dinleyip de keyif almamak çok mümkün değil. Özellikle Dan Gonzales’in basları, bence Silent Echoes‘un en güçlü tarafı. Steve DiGiorgio tarzını veya genel olarak bas gitar dinlemeyi seviyorsanız, Silent Echoes‘un değeri katlanabilir sizin için.

Tüm bunlarla birlikte özellikle Human gibi death metali değiştirmiş, dönüştürmüş bir işten ilham alsa da içerisinde tek bir yaratıcı fikir bile barındırmaması, bir süre sonra Silent Echoes‘un değerini sorgulatabilecek, “neden orjinalini dinlemiyorum ki?” dedirtebilecek bir handikap yaratabiliyor. Belki Voice Within the Void ‘i biraz ayırabiliriz yaratıcılık anlamında ama onun da anası babası belli tabii aslında. Kısacası fazlasıyla akıcı, üstelik de kısa bir albüm olmasına rağmen arka arkaya iki defa dinledikten sonra Flattening of Emotions‘u açıp “oh bee!” dediğimi itiraf edeyim. Fakat sırf Human gibi albümlerin neden tekrarlanamayacağını yeniden anlamak, Chuck’ın dehasının 30 küsür yıl sonra bile ne kadar geçerli olduğunu görmek için bile birkaç defa dinlemek gerektiğini düşünüyorum. Şahsen zaten elimizde Death’e bu kadar yakın bir şey olmasından memnunum genel olarak. Gruesome biraz tartışmalı bir noktada dursa da tıpkı Silent Echoes ve bundan önceki iki albümde olduğu gibi yaptığı şeyin hakkını verdiği sürece benim için bir sorun yok. Hatta keşke daha fazla grup iti köpeği örnek alacağına Death’i örnek alsa işimize gelmez miydi, haha.

80/100


Okur puanı:

Ortalama puan 3.6 / 5. 7

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.