Deicide – Banished by Sin
Merhaba.
35 yılı aşan vefat metal kariyerinde hem zirvelere tırmanmayı hem de yerin dibine gömülmeyi defalarca becermiş, bazen azman azmanoğlu müziğiyle kendisinden sitayişle bahsetmemizi sağlarken kimi zaman da türlü ibişlikleri yüzünden antipatimizi kazanmış, her haliyle değişik bir insan Glen Benton. Deicide’ın kıymetinin farkındalığıyla birlikte ilişkim, Benton yüzünden biraz git-gellidir. Yıllar içerisinde onu havalı veya gerizekalı bulduğum anlar oldu; Legion, Once Upon the Cross veya daha yakın dönemden The Stench of Redemption gibi Deicide albümlerini -her ne kadar ayda yılda bir olsa da- hem severek hem de vay anasını be kardeşim diye takdir ederek dinlerim. Ne var ki Deicide benim gözümde güncelliğini veya heyecanını yitireli epey bir süre oluyor. Atıyorum bir CANNIBAL CORPSE veya IMMOLATION gibi hala her albüm öncesinde bakalım şimdi nasıl dövecekler diye meraklandığım, HATE ETERNAL veya MONSTROSITY gibi her daim aklımın bir köşesindeki death metal markalarından biri değil artık Deicide. Seveni hala seviyordur, sözüm yok tabii ama zaten daha çok kaçırdıkları konserlerle, Benton’ın abuk açıklamalarıyla (en son yeni nesil death metalcilerin tiplerine saydırıyordu) ve müzik dışı konularla gündeme geldikleri de aşikar.
Son albüm Overtures of Blasphemy‘nin üzerinden geçen altı yılda Deicide cephesinde yine kadro değişiklikleri yaşandı ve eski Monstrosity gitaristi Mark English’in yerine Taylor Nordberg (INHUMAN CONDITION, ex-WOMBBATH) geçti. Gitar departmanı, Hoffman kardeşlerin ayrılışından beri pek dikiş tutmuyor zaten ve Mark English’in tek albümlük katkısı da çok kayda değer değildi; haliyle bu değişikliğin çok bir etki yaratması beklenmeli mi, tartışılır. Deicide her zaman brutal, hatta günahkar bir yapı kurup melodi kırıntılarıyla avını tuzağa çeken bir grup oldu ve Banished By Sin‘de de bu durumda bir değişiklik yok. Bolca triplet tarama, tremolo saldırıları, melodik sololar, thrash vitesinde momentuma dayalı hızlı beste anlayışı aynen devam ediyor.
Açılışı yapan From Unknown Heights You Shall Fall, standart bir Deicide şarkısı olarak beklentileri karşılarken ana rifi, albümde duyacağınız en akılda kalıcı şeylerden bir tanesi. Aynı zamanda Banished by Sin‘in fazla cilalı, tertemiz prodüksiyonunu da gözler önüne seriyor. Bir Florida death metal grubundan daha çamurlu, mağara adamı death metaline yakışır bir kayıt beklerdim ama zaten kapağı yapay zekaya yaptırılmış, neredeyse ulan parodi mi bu şüphesi uyandıracak sığlıkta sözlere sahip bir albüm olduğunu düşünürsek bu sterillik tercihi daha mantıklı geliyor kulağa. Yapay zeka demişken, sadece kapak üzerinden Benton’ı yerden yere vurduğum bir yazı da olabilirdi bu ama yapmayacağım. İnsan utanır şunun üzerine adını yazmaya ya.
İnsanların sinir uçlarına dokunma konusundaki becerilerini takdir ediyorum ama yaptığı şeylerin arkasında hiçbir zeka bulunmaması, Benton’ın samimiyetini sorgulatıyor biraz. İnanç uğruna ellerinde kutsal sembollerle intihar eden insanların görüntülerinden klipler hazırlamak, “Wrath of the holy, God is no more, Satan possess me, No savior reborn, Fuck your religion!” diye bağırmak güzel ama bunca yılın ardından insan biraz da bu nefretin altındaki sebepleri görmek, rasyonel iki fikir duymak istiyor. Hayatımda denk geldiğim en kötü bir-iki kapaktan birini de ekleyince tüm bu nefret şovunun altı boş kalıyor benim nezdimde. Öznesinin ne veya kim olduğundan bağımsız, biri çıkıp 40 dakika boyunca size “Ben X’ten nefret ediyorum!” diye bağırsa “Tamam da neden kardeşim?” diye sormaz mısınız? Öyle düşünün.
Salt müziğe odaklanmaktan başka çare kalmadığından şarkılara dönelim. Neyse ki özellikle ilk dörtlü özelinde sağlam ritimler, neredeyse anlaşılmayacak kadar derin brutaller ve ona eşlik eden tiz çığlıklar (yeni gitarist Taylor Nordberg’in katkısı), blackened etiketi yapıştırılabilecek kadar karanlık tremolo gitarlar, SLAYER vari thrash kükremeleri (Faithless) derken akıyor albüm bir şekilde. 34 yıllık diskografinin ilk günlerinden aldığı fikirleri modern prodüksiyonla, daha sofistike gitarlarla sunduğu Doomed to Die (ilk albümden fırlamış gibi), Deicide seven herkese kancayı takabilecek güçte örneğin. Benton’ın brutal vokalinin altına daha tiz çığlıklar eklenmiş katmanlı vokal anları nefis.
Bununla birlikte albüm ilerledikçe besteler iç içe geçmeye başlıyor ve öngörülebilir beste yapılarının tekrarı, tecrübeli death metal tayfanın uykusunu getirecek bir fon müziği seviyesine düşürüyor Banished by Sin‘i. Burada ritim gitarı bastıran vokal ve davul yüzünden istikrarı kaybeden albüm miksine (ki ne hikmetse solo girdiğinde bir anda pırıl pırıl duyuluyor her şey) de laf atılabilir, 2. yarıdaki filler seviyesindeki üç-dört parçaya da. Grubun üç dakika civarını aşmayan beste matematiğinin övgüye değer yanları olsa da kendini çok tekrar etmesi yüzünden çok çabuk aşınıp etkisini kaybediyor, orası kesin.
Deicide’dan duyduğum en iyi veya en kötü albüm olmamakla birlikte Banished by Sin‘in 13 albümlük diskografide tekrar ziyaret etmek isteyeceğim bir durak olmasını sağlayabilecek pek bir şey de bulamadım açıkçası. Benim için felaket kapağıyla ve old school sevgimi tetikleyen bir-iki parçayla hatırlayacağım zayıf, özelliksiz bir kayıt olarak tarihe geçecek. 2024 metal adına mükemmel bir sene oluyor; AUTOPSY, NECROT, SOVEREIGN veya biraz daha modern bir şeyler isterseniz VITRIOL, JOB FOR A COWBOY gibi zamanınızı çok daha etkin geçirmenizi sağlayacak death metal işleri varken Deicide’a çok da gerek yok bence. Ha, ille de istiyorsanız ben arada size bağırırım ” Hz. İsa’nın anası şöyle böyleymiş bu arada!” diye.