Valdrin – Effigy of Nightmares
Merhaba.
Senfonik black metal, sevdiğim ve şu anki haline üzüldüğüm bir tür. Zamanında EMPEROR, DIMMU BORGIR, GRAVEWORM, CRADLE OF FILTH, LIMBONIC ART gibi fazlasıyla güçlü isimlerle, 90’ların ortasından milenyuma taşınmış önemli bir alt türken yavaş yavaş silindi maalesef. Aradan geçen onlarca yılda bu devlerin yanlarına sadece CARACH ANGREN ve ABIGAIL WILLIAMS gibi tartışmalı isimler eklenebildi ve ancak ite kaka devam ediyor senfonik black metal. Kısacası eski görkeminden hayli uzak bir noktada. O yüzden de Valdrin’i bulmuşken yapıştım yakasına; iliğine kemiğine kadar sömürdüm.
Senfonik black metal ile atmosferik black metal arasında bir yerlerde gezinen Amerikalı grup, tam da o çok sevdiğim yağmurlu, gotik, karamsar ve kasvetli ses duvarlarını yeniden üretime sokup nostalji hissiyle gönülleri fethediyor. Klavye – gitar arasındaki hassas denge, klavye tarafında ağır basıp o kara bulutları dağıtmıyor hiç ve grubun dengeli müziği, her dinleyişte beni daha da coşturuyor fark ettiğiniz ya da birazdan edeceğiniz üzere.
Effigy of Nightmares, dört kişiden oluşan ekibin 3. stüdyo albümü. Vokal, gitar ve klavye sorumluluklarıyla müziğin lideri olduğunu varsayabileceğimiz Carter Hicks’in Gates of Hospice girizgahı sonrasında patlayan Exsanguination Tunnels itibariyle “Düşkünler evinin kapıları, bu gece bizler için açıldı!” çığlıklarıyla düşmüş olan babamızın -kesilmiş olsalar da- kanatları altındaki hak edilmiş yerlerimizi almak üzere yola mı çıkıyoruz, göreceğiz şimdi… Lan gaza bak ya hshaha.
Pek çok büyük grup gibi Valdrin de kendi mitolojisine sahip. 2016’da yayımlanan Two Carrion Talismans ile başlayan bu mitolojide antik Roma zamanından kalma yeraltı tanrısı Orcus’un (Tolkien’ın Orc kelimesini yaratırken Orcus’tan etkilendiği söylenir) diyarındayız. Burada kabuslara konu olan iblislerin bile adını ağzına almaktan çekineceği korkutuculukta bir hastanenin içerisinde ufak bir tura çıkıyoruz. Bu hastanenin kanlı koridorlarından yükselen çığlıklara kulak kabartırsanız Orcus’un, diyarında kendine ve efendisine muhalefet eden düşük tanrıları, tamamen bilimsel amaçlarla olsa gerek, lobotimize edişini duyabilirsiniz…
Bu gayet eğlenceli, oldukça minnoş konseptin haricinde müzik de bir o kadar zengin ve dolu. Valdrin’in black metali agresif gitarlar, hızlı davullar ve çığlık çığlığa histerik vokallerle dolu; öz bir black metal anlayışı kısacası. Fakat bunların üzerinde bolca atmosferik synthesizer eklentisi, uçuk bir gotik hava ve söz gelimi Carach Angren’in nadiren becerebildiği o korku temasını yedirme durumu söz konusu. Haliyle özellikle yukarıda saydığım isimlerin 90’lardaki işlerinden hoşlananlar için bulunmaz nimet. EMPEROR vari manevralarından tutun da zaman zaman DISSECTION seviyesine kadar melodikleşebilen enfes gitarlar, Red Burning Candles of Hatred ve Basilisk of Light gibi parçalarda zirve noktasına ulaşıyor. Bozuk değilse tamir etmekle uğraşmadan, USBM denilince sıkça suratımızın ekşimesine neden olan hipster sulara girmeden, cayır cayır black metal yapılabileceğinin kanıtı bu parçalar. Vokalden yüksek klavye miksleyip “Risk alınacaksa böyle alınır!”ı göstermeyi de ihmal etmiyor ayrıca Valdrin; bu işi böyle yapıp altından kalkabilen tek grup Dimmu Borgir’di herhalde (2000 öncesinden bahsediyorum)…
Ulti açmış moba karakteri gibi yardıra yardıra övüyorum Valdrin’i ama maalesef Effigy of Nightmares‘in kötü olduğu tarafları yok değil. Daha doğrusu tek bir kötü noktası var: Albüm otuz dakika! Ben gerçekten anlamıyorum bazen; çat-çut tokatlayıp gitmesi gereken thrash metalciler altmış, yetmiş dakika albüm yaparken mis gibi konsept, açılıp genişlemeye müsait beste yapılarına sahip atmosferik gruplar neden yarım saat albüm yapıyor? Olmaz olsun böyle düzen. Tam bakalım daha neler olacak of çok heyecanlı, gibi bir gazdayken bitiveriyor albüm. Zaten giriş parçası Gates of Hospice ve ara faslı Serpentine Bloodhalls‘u da düşünce geriye yirmi beş dakika kalıyor… Tamam, ben defalarca dinleyip bu açığını kapatıyorum senin ama olmadı Valdring; bir sonraki albüm en az kırk beş dakika olmazsa kalbim kırılır.
Umuyorum Valdrin kendini bozmaz ve modern black metalin progresif pratiklerine kendini kaptırmadan 90’ların senfonik, atmosferik, melodik mağara adamı black metalini üretmeye devam edip türe can suyu verir. Belki peşlerinden birkaç grup daha gelir hem, belli mi olur?
87/100
Patronlarımıza sunduğumuz hoşluklardan faydalanmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreon sayfamıza göz atabilir, Metalperver’e destek olmaya başlayabilirsiniz: