Klasik Bir Cumartesi: Katatonia – Dance of December Souls
Hayatımda en çok dinlediğim gruplardan bir tanesi Katatonia. Grup dağılacak mı, yoksa içimize su serperek yoluna devam mı edecek bilmiyorum ama bundan on yıl sonra da hayatımda en çok dinlediğim gruplardan biri olmaya devam edecek, orası kesin. O nedenle elbette bu objektif bir kritik olmayacak; baştan uyarmış olayım.
Dinlediği her işte samimiyet ve ruh arayan, bu özellikleri tekniğin ve müzisyenliğin bile önüne koyan bir dinleyici olarak elbette erken dönem Katatonia’sının benim için apayrı bir yeri bulunuyor. Geçenlerde bira içip metal överken -ki dünyanın en iyi aktvitesidir bu- sorulan bir soru sonrası aklıma düşen İsveç’in tezenesi Katatonia’nın 1993 yılında yayınladığı ilk albümü Dance of December Souls, bu bağlamda hayatımda dinlediğim en iyi albümlerden biri ve bu köşede olmayı sonuna kadar hak ediyor. Sadece grubun o dönemki logosu yeter zaten.
Çoğu Katatonia dinleyicisinin ihmal ettiği, dinlemeye üşendiği veya tamamen görmezden geldiği bir döneme ait olmasının yarattığı cazibesinin dışında, Dance of December Souls‘u yazmak istememenin bir sebebi de Jonas Renske’nin, ne yazık ki yalnızca bu albüm ile sınırlı kalmış olan, akıl almaz vokal performansı. Jonas’ın sonraki işlerini beğenmediğimi ya da adamın su gibi sesine laf ettiğimi sanmayın, ancak Dance of December Souls‘da öyle şeyler yapıyor ki, onun standartına göre bile olacak iş değil bence.
Ağlamak ile fiziksel acı çeken birinin bastıramadığı çığlıkları arasında gidip gelen, buna karşın telaffuz edilen her kelimenin kolaylıkla anlaşılabildiği, gelmiş geçmiş en garip ve özel vokal performanslarından birini barındırıyor Dance of December Souls. Binlerce albüm dinledim, yüzlerce kritik yazdım ama Jonas Renske’nin performansını anlatabilecek bir dağarcığa sahip olduğumu sanmıyorum; bu da bir şeyler anlatıyordur zaten herhalde. Müziği yazan gitarist Blakkheim’e vokalinin yanı sıra dolu dolu bir davul performansı ile de eşlik eden Jonas Renske, daha ilk albümden nasıl bir metal devi olacağının işaretlerini veriyor gerçekten. Çok yükseldim, analar ne yiğitler doğuruyor be!
Henüz on sekiz yaşında olan iki gencin, İngiltere’den yükselen ikinci dalga doom metali alıp İsveç usulü bir karanlığın içerisine oturtması şeklinde özetlenebilecek bu muazzam albümün bu denli yoğun ve güçlü olmasını sağlayan bir başka sebep ise -ki pek çokları bunu bilmez- albüme kasvetli havasını veren klavyeleri çalan kişinin var olmuş metal gruplarının çoğuyla çalışmış DAN SWANÖ olması. İnsanın ilk albümüne Swanö gibi birinin destek atması da… Yani hakikaten bazılarına da yürü ya kulum deniyor kardeşim. Bu nedir artık ya… O zaman şimdi İsveç’te olmak vardı anasını satayım, diyor ve buradan sevgili Emel Müftüoğlu‘na da sevgilerimizi yolluyoruz. Kafa gitti yine.
Aynı anda hem romantik, hem nefret dolu, hem isyankar hem de melankolik bir albüm Dance of December Souls. Elbette her şey çok çiğ ve şarkı içerisindeki geçişlerde bazı aksaklıklar, fazla uzayan bölümler, atılabilir fikirler ve grubun henüz amatör olduğuna işaret eden birçok farklı unsuru da barındırıyor bünyesinde. Fakat tüm bunlar o kadar içten gelen, öylesine yoğun ve güçlü bir inanmışlık hissiyle sunuyor ki, Katatonia sanki daha ilk günden beri ne yapacağını çok iyi biliyormuş gibi davranıyor. Albümle ilgili hiçbir şey yazasım yok zaten gördüğünüz üzere ama sadece şu kadarını söyleyeyim; ON SEKİZ YAŞINDA WITHOUT GOD YAZMAK NEDİR?! Haydi bir an oldu, ruhun atalarınla buluştu ve yazdın diyelim, bugün bile birçok profesyonel isim uzun, epik doom metal parçaları yazmaya çalışırken eline yüzüne bulaştırıp saçmalıyorken siz tanesi on üç dakikadan Velvet Thorns (Of Drynwhyl) ile Tomb of Insomnia gibi iki şaheseri nasıl yazdınız, hadi bana bunu anlatın hele ya. Siz gelin de bana bunu bir anlatın hadi.
Mesai isteyecek, talepkar ve yaşlı bir albüm olduğunu ben de biliyorum; müzikal açıdan grubun en dolu ve doyurucu albümü olmadığının farkındayım ve özellikle bazı dinleyicilerin Gateways of Bereavement’ı dahi bitiremeyeceğine adım gibi eminim. Fakat zaten ben onlara yazmadım bu kritiği, kendime yazdım. Dance of December Souls’u ne kadar çok sevdiğimi hatırladığım bir anda, çevremde albümü konuşacak birini bulamadığım için yazdım. Çünkü Katatonia’nın en çok sevdiğim iki albümünden biri Dance of December Souls ve doom metalin gösterişli ve ağırbaşlı yıkılma halini kişisel acı ve amatör ruh ile kusursuzca birleştirdiği için bence Katatonia’nın en iyi iki albümünden de biri aynı zamanda. Ne olur dağılmayın olum ya. Lütfen lan.
Dance Of December Souls hakkında böyle bir yazı yazılması beni çok mutlu etti. Kısacık Elohim Meth bile o kadar güzel ki… ellerinize sağlık, dediklerinize tamamen katılıyorum.
Çok teşekkürler. \m/