Ghost Bath – Starmourner
“Bana tek faydası Çinli BE PERSECUTED’ın “I.I” albümünü ne kadar sevdiğimi hatırlatması oldu. Açayım da onu dinleyeyim hatta ya deli miyim ben.”
Bu cümle 2 yıl önce Ghost Bath’in “Moonlover” albümü için yazdığım kritikten bir cümle. Albüm ve grup hakkındaki görüşlerimi bir hayli özetlediği için buraya da eklemek istedim. Çinli görünümlü Amerikalı depresif/post-black metal grubu Ghost Bath, geçtiğimiz günlerde 3. albümü Starmourner’ı yayınladı ve yine çarşı pazar karıştı.
Öyle büyük bir “hater” değilimdir ve genellikle de bir şeyleri yermekten çok övmeyi tercih ederim. Yani vaktimin bir kısmını sanal ortamlarda bir şeyleri ne kadar beğenmediğimi ve ben beğenmediğim için tüm dünyanın da elbette ki beğenmemesi gerektiğini savunarak geçirmiyorum. Fakat özellikle bazı şeyler var ki istesem de kendimi sakınmayı başaramıyor ve bir noktada sinirlerime hakim olamıyorum. Ghost Bath de bunlardan bir tanesi.
Grubun yeni DEAFHEAVEN olarak pompalanması ve bunun tam bir felaketle sonuçlanmış olması, grup elemanlarının Çinli olduklarını iddia etmelerinden kısa bir süre sonra bir röportajda Amerikalı olduklarını ağızlarından kaçırmaları, rastgele çığlıklardan oluşan saçma sapan vokaller ve türlü başka harikalıklar nedeniyle metal dünyasında er bezi oğlanı muamelesi görmeleri bir yana, ben de büyük ihtimalle arada başka şeylerden bahsedip duracağım ama yine de mümkün olduğunca işin müzik tarafında kalmaya çalışacağım.
Ghost Bath depresif bir black metal grubu. Her tür müzik için geçerli olacak şekilde depresif black metalin ne olabileceğini ve nasıl bir yıkım gücüne sahip olduğunu yıllar içerisinde pek çok farklı isimden ve gruptan (SILENCER, BETTLEHEM, SHINING, LIFELOVER ve daha neler neler) öğrendikten, en iyi örneklerini tükettikten sonra piyasada haliyle belirli bir standart oluşması normal. Ghost Bath ise bu seviyenin yanına bile yaklaşamıyor.
Kontrast ve karmaşa üzerinden bir düzen yaratma isteğini anlayabilirim. Bir noktaya kadar pozitif imgeler yaratan bölümlerle parçayı tırmandırarak devamında çok daha yüksek bir mesafeden düşürme niyetini ise oldukça mantıklı bulabilirim. Buna karşın tamamen bu mantıkla yazıldığı ilk dinleyişte fark edilen “Ambrosial” gibi şarkı trafiği/tempo düzenlemesinde de akılda kalıcı ve/veya yakıp yıkıcı melodi konusunda da yerlerde sürünen, her parçası aynı atmosferde, aynı süreci takip eden şarkılarla bir yere varmak mümkün değil.
Tüm bu hedef kitlesi çok belli ve sinir bozucu işleri bir noktaya kadar gözardı edebilirim, kabul. Fakat albümün sonu gelmez sorunlarından bir tanesi de pozitif bir hava yaratması hedeflenen bölümlerin albümün karanlık tarafına çok baskın çıkıyor olması. Zira albümün karanlık tarafı diye bir şey yok zaten. Pozitif taraflar da bilgisayar oyunu müziği tadında, birbirinden felaket melodilerle kurgulanmaya çalışılınca ortaya iyice abuk subuk bir şey çıkmış. İş bir noktada, tıpkı “Ethereal”da olduğu gibi, gitaristin amaçsız bir biçimde kendi kendine klavyede dolandığı, bunun üzerine rastgele çığlıklar atılan bir şeye dönüşüyor. Bir de çok yoğun, çok katmanlı, efendime söyleyeyim insanı sarsan bölümler geçilmiş gibi bu saçmalıkların peşine elektronik, atmosfer kasmacalı bomboş kısımlar gelince artık iyice canından beziyor insan.
Zulüm gibi bir 70 dakikalık çalma süresine sahip Starmourner’da nereye baksanız ya tremelo riflerle nereye gittiği belli olmayan bir blast-beat, ya hüzünlü olması amaçlanıp başarısız olmuş, kimliksiz bir interlüd, ya da akla çeşit çeşit anime getirmekten başka hiçbir işe yaramayan, hakikaten çok kötü bir solo ile karşılaşıyorsunuz. Bunlardan farklı bir bölümle karşılaşan olursa lütfen beni de aydınlatsın. Bak 70 dakika diyorum. Bu da can.
Hasbelkader çok genç ve henüz metal hakkında sınırlı bilgiye sahipseniz ve bu nedenle, tamamen daha iyisini ve aslında nasıl olması gerektiğini bilmemekten kaynaklı olarak Ghost Bath’i sevdiyseniz (çünkü başka niye sever bir insan bunları, gerçekten aklım almıyor) Starmourner’da da şimdiye kadar sevdiğiniz Ghost Bath’in biraz daha yumuşamış bir halini bulacak ve muhtemelen albümü beğeneceksiniz. Ha, şimdiye kadar biraz Ghost Bath dinlemiş ve “Lan bu ne böyle? Ah! Kulaklarım!” demiş taraftaysanız Starmourner’a da büyük ihtimalle 3-4 dakika ancak katlanacaksınız.
Yazdıkça daha da yazasım geliyor ama herhalde ana fikir çoktan ortaya çıkmıştır zaten, o yüzden kendime de daha fazla zulmetmeden ve karanlık tarafa geçmeden bitireyim. Yoksa sırf şu Seraphic klibi için bile bir bu kadar daha yazasım var, haha. Bir önceki albüm için müziğe 50, gruba 0 vermiştim. Bu sefer de benzer bir şekilde değerlendirip kapatıyorum.
Genç arkadaşlarım, siz de ne olur yapmayın, etmeyin.
30/100
sevmediğim şeylerin üzerine gitmeyi, olmayacak olanı fazlasıyla zorlamayı ve bunları dile getirmeyi pek seven bir dinleyici değilim ama Nuclear Blast gibi bir şirketin şu grubu ölümüne gazlayıp önümüze koymasından dolayı iki kelam etmemin bir sakıncası olmasa gerek. adamların yaptığı “şey” neresinden tutsan elinde kalıyor. albümde öyle tuhaf kısımlar, melodiler var ki hüzünlü müzik yapmaya çalışırken yanlışlıkla çizgi film müziği yapmışlar. Suicide Silence – Suicide Silence ile birlikte uzun zamandır dinlediğim en kötü “şey”. 2017 senesi boktan albümler konusunda çığır açıyor resmen.
işin daha da komik kısmı, bu arkadaşların DECAPITATED ve THY ART IS MURDER’la turnesi var. yaşlılarımız der ya hani “Allah çirkin talihi versin evladım.” aynen o hesap hahahaha.
“Ne var işte, değişik olmuş tamam var sorunlar ama akıyor,” vs. tayfası yüzünden 15-20 seneye metal kalmayacak, filan gibi dede muhabbetleri yapmak istemiyorum fakat ana akımla yeraltı arasında gerçekten epey bir kalite farkı olacak ileride galiba. Böyle keko keko şeyler ayı gibi pazarlanır oldu. Ghost Bath de bu tavrın en büyük örneği olduğundan zerre katlanamıyorum.
”DEPRESSİVE K-POP” olmuş bu…
Zuhahahahaahaah