Ulcerate – Shrines of Paralysis
ULCERATE’in attığı her adım, her görseli, bastığı her nota, ortaya koyduğu her şey takipçileri için bir test adeta. Tüm karamsarlığın, tüm eziciliğin, tüm pisliğin içindeki güzelliği görebilenler için metal müzik tarihindeki en değerli hazinelerden biri olabilecek bir grup ULCERATE; fakat bu testten geçebilmek için müziğe yalnız müzik gözüyle bakmamak gerekiyor.
Yeni Zelandalı bu üçlü, başyapıt üzerine başyapıt ortaya koymaktan kendini alamıyor sanıyorum artık. Evet mükemmeli yakalamışlar dediğimiz “Everything is Fire”dan sonra belki de ondan daha iyi “Destroyers of All”u yaptılar; bir albümü dinlerken daha fazla aşağılanamazdık derken hayatımda içine girmekte belki de en çok zorlandığım albüm olan “Vermis”i yaptılar, ve şimdi de yazısını yazarken daha hala nasıl notlandıracağımı bilmediğim “Shrines of Paralysis”le karşımıza çıktılar.
Kendinden önceki albümlerle bir nebze kıyaslamaya çalışacak olursam, “Shrines of Paralysis”in “Vermis”ten bir seviye daha kolay sindirebilir bir albüm olduğuyla başlayabilirim. Tabii bunun karşımızda radyo dostu bir albüm olduğu anlamına gelmediğini, daha önce birkaç saniye bile ULCERATE dinlemişliği olanların anlaması zor olmayacaktır. “Everything is Fire”ın o kaotik düzensizliğinin izlerini burada görmek daha olası. Tıpkı diğer albümler gibi yine oldukça basık bir prodüksiyon olması sound’da çok büyük bir değişikliğe gitmedikleri anlamına gelirken, güzel bir yenilik olarak aynı zamanda vokalleri de üstlenen Paul Kelland’ın baslarının bir nebze daha duyulabilir olmasını gösterebilirim. Vokallerde de biraz daha geniş bir repertuar sergilemeye çalışmış Kelland; fakat aşağı yukarı önceki albümlerdeki standartta bir performans sergilediğini söylemek yanlış olmaz.
Aynı zamanda, kulağa belki garip gelecek ama önceye nazaran, elbette ki ULCERATE standartlarında, daha melodik bir albüm var karşımızda. Bu elbette demek olmuyor ki grup melodik death metale doğru kaymış. Melodiler birbirini takip eden notalarda değil; daha ziyade peş peşe gelen riflere dağıtılmış bir şekilde kendilerini gösteriyorlar. Tam olarak bunu nasıl açıklayabileceğimden emin değilim; ama örneğin albüme de adını veren parçanın dördüncü dakikasından itibaren dinlemeye başlarsanız neden söz ettiğim biraz kendini belli edecektir diye düşünüyorum.
Patlayan bir volkan, yıkıcı bir deprem veya ortalığı darmaduman eden bir kasırga ne kadar güzelse, ULCERATE de aslında o kadar güzel, o kadar ahenkli. Bu güzelliğin tadını çıkartmanın; hatta yalnızca tadını çıkartmaya çabalamanın dahi insandan alıp götürdüğü birçok şey olması ise yazının başında bahsettiğim testin ne kadar zorlayıcı olduğunun bir göstergesi. Yaklaşık bir saatlik süresinin her saniyesinde “Shrines of Paralysis” sizden bir şeyler alıp götürecek. Uzuvlarınızı yakacak, evinizi başınıza yıkacak, sevdiğiniz eşyalarınızı gözlerinizin önünde kıracak; ama siz onun ihtişamını izlemekten bunlara fazla dikkat etmeyeceksiniz.
Netice itibariyle “Shrines of Paralysis” keyif alacağınız bir albüm değil. “Shrines of Paralysis” dinlerken sinirleneceksiniz, çünkü müziği takip edemeyeceksiniz; hırpalanacaksınız, çünkü Jamie Saint-Merat davula her vurduğunda karın boşluğunuzda o darbeyi hissedeceksiniz; yumruklarınızı sıkacaksınız, çünkü gitarların her bir kazımasında damarlarınızda akan kanın kaynamaya başladığını hissedeceksiniz. Ve en sonunda “Shrines of Paralysis” dinlerken kendinizi sorgulamaya başlayacaksınız, çünkü sizi bu denli rahatsız eden bir albümü tekrar tekrar dinlemeyi neden bu kadar çok istediğinize anlam veremeyeceksiniz. Teknik death metalde bu albümden daha iyisini dinlemeyeceksiniz diyemememin tek sebebi ise, ULCERATE’in hala varlığını sürdürüyor olması.
97/100
Bu ara okula giderken sürekli dinliyorum inanılmaz bir gerçekten ya akıl almaz. Vasat bir şekilde yapılması bile takdiri hakeden bir müzikte bu kadar ustalaşmalarını ağzım açık seyrediyorum inanılmaz.
Vermisi dinlerken aldığım zevki çok az şeyden alıyorum. Lütfen yeni albüm üzmesin ya.
Ahah, harika zamanlama: https://ulcerate.bandcamp.com/album/stare-into-death-and-be-still
Hahaha kalbim temiz.
Spoiler düşmanı olduğum için singleları dinlemiyorum. Bakalım nasıl bir şey gelecek 24 Nisanda.