SYSTEM OF A DOWN – Steal This Album!
Bu kritik 5 Mayıs 2015’de kaleme alınmıştır.
Çıktığı günden itibaren iyi sahne performansı ve akıldan çıkmayan kaliteli şarkıları sayesinde sürekli adından söz ettiren SOAD, Toxicity ile ismini çok geniş kitlelere yaymasının ardından çok kritik bir adımın eşiğindeydi. Aslında grup atacağı adımın önemini pek düşünmüyordu, çünkü bir sonraki adım belliydi, öyle ki çıkacak albümün şarkılarının demosu çoktan kaydedilmişti. Fakat bu durumun onların aleyhine olduğundan ne yazık ki habersizdiler.
Toxicity için stüdyoya girildiğinde, yalnızca albüm şarkıları değil, toplam 40a yakın şarkı kaydedilmişti. Bunlar arasında “Chic ‘n’ Stu” gibi 1997’den beri konserlerde çalınan ancak ilk iki albümde yer bulamayan şarkılar da, “Roulette” gibi daha grubun ismi SOIL iken yazılmaya başlanan ancak bir türlü adam edilemeyen şarkılar da mevcuttu. Kısacası ellerindeki bütün materyallerle kayıt işine dalmışlardı. Ancak nasıl olduysa (ki hakkında dönen bir sürü teori mevcut) “Toxicity” çıktıktan ortalama 2-3 ay sonra “Fuck the System,” “Ego Brain,” “Roulette,” ve “Innervision” şarkıları dışındaki bütün şarkılar “Toxicity II” adıyla ortamlara sızdırıldı. Grup da bu durumdan sonra albümün ismini “Steal This Album!” koydu. Peki bu talihsiz olay onların yükselişini etkiledi mi? Elbette kocaman bir hayır.
Bu adamların bana kalırsa en büyük özelliği; hem çok basit hem de çok orijinal olabilmeleri. Serj’in mükemmel vokaline elbette laf yok ama bu söylediğim basitlik ve orijinallik durumunun en büyük etkeni grubun çılgın gitaristi Daron Malakian. Bu deli herif hakkında ne denilebilir ki? Metal müziği hayatım haline getirdiğim dönemlerde, metal tarihine yön vermiş şarkıları dinlerken, nasıl olur da Daron gibi basit riffler yazan bir adam “Dünya’nın en önemli gitaristleri” listelerinde üst sıralarda yer alır diye düşünür, “hadi ordan be!” derdim (küfür de ederdim elbette). Fakat asıl zor olanın basit ve güzel olanı başkalarına benzemeden yapabilmek olduğunu öğrenince, Daron’un ne kadar büyük bir müzisyen olduğunun ibretle farkına vardım.
Kötü şarkısı olmayan bir grubun hangi şarkısının diğerinden daha hit olduğunu söylemek gerçekten zor oluyor. Türk dinleyicisinin bir dönem herkesin bilgisayarında olan “son mp3ler” dizininde bulunan “Fuck The System” şarkısından ötürü, Türkiye’de “Chop Suey”, “Toxicity”, “Aerials”, “Spiders” dörtlüsünden sonra SOAD’ın en çok bilinen şarkısı “Fuck The System” olabilir. Tabi bu şarkının oldukça düz mantık sözlerle, kolay eşlik edilebilir olması, o dönemler “Fuck”ı yeni öğrenmiş aykırı takılan kitleye daha kolay geldiği için de olabilir. Bununla birlikte albüm çıkmadan önce sızdırılan şarkı isimlerinin, normallerinden daha fazla bilinmesi de üzerinde durulması gereken ayrı bir üzücü durum, nice SOAD tişörtlü adam gördüm “I-E-A-I-A-I-O”nun ismini “Why?” zanneden, bir de öyle özgüvenle söylüyorlardı ki, düzeltemedim hiçbirini.
SOAD müziği hemen her şarkıda aslında birçok ortak noktaya sahip; koca SOAD diskografisinde üç dört şarkıda solo olması, mükemmele yakın vokal melodileri, şarkı sürelerinin 4 dakikayı zor bulması ve hiçbir şarkının ifade sıkıntısı yaşamaması ortak noktalardan bazıları. Bu ve bunun gibi bir sürü ortak noktaya rağmen hiçbirinin birbirine benzememesi, hemen hepsinin farklı renklerin bambaşka tonları gibi olması, bana kalırsa SOAD’ı ölümsüz kılan özelliklerinden en önemlisi. İfade konusunun altını hususiyetle çizmek istiyorum, bu grup her şarkısında hedefi 12’den vuruyor. Mr. Jack’in nefret kusan bir şarkı olduğu ilk saniyelerinden anlaşılıyor. Bu dediğim özellikle “Steal This Album!”de zirve yapmış durumda. Şarkı sözlerini bilmeyen biri bile “I-E-A-I-A-I-O”nun geyik halini, “A.D.D”nin “Boom!”un protesto yüklü tavırlarını ilk saniyelerinden anlayabilir.
Tabi bir de “Roulette” gerçeği var. Bugünden sonra tek bir şarkı dışında hiçbir SOAD şarkısı dinlemeyeceksin deseler, bir saniye bile düşünmeden “Roulette” diyebilecek kadar çok seviyorum. Bu şarkının bana hissettirdiklerini yazmak isterdim ama kritiği 10-15 sayfa daha uzatıp, sayfalarca bol virgüllü ruhsal betimlemeler yazarak canınızı sıkmak istemiyorum. Özetleyeyim diyeceğim, ona da edebiyatım yetmez. En iyisi şuraya dinleme linkini koyup bırakmak. Gerisi size kalmış.
Sözlerimin sonuna gelirken, SOAD’ın şu kötü şöhreti olmasaydı, Türkiye’de Metallica’yı bile aşabilecek bir dinleyici kitlesine sahip olan ve senede iki defa stadyum dolduran bir grup olabilirdi. Her konserlerinde yıkar geçerlerdi ve eminim çok Türk dinleyicilerini severlerdi. Fakat hal böyle olunca onları buralarda görmenin hayali bile imkânsız. Olsun, hiç olmazsa bir dönem fazlaca yayılmış Anti-SOAD’çılık artık pek revaçta değil, bu bile güzel bir gelişme.
91/100