KritikMakale

Havukruunu – Tavastland ya da: Endişelenmeyi Bırakıp Bombayı Sevmeyi Nasıl Öğrendim? (4)

Merhaba.

Kariyerinde hiç boş iş olmayan, aktif gruplar içerisinde pagan/folk tabanlı black metali MOONSORROW ile birlikte en iyi çalan grup Havukruunu. İki Fin grubun mücadelesinde Moonsorrow’un 2016’dan beri bir şey yapmadığını düşünürsek, tepeye bile yazabiliriz Havukruunu’yu. Melodi, paganlık, epiklik ve black metal denildiğinde 2017’deki Kelle Surut Soi‘den beri benim de ilk aklıma gelen gruplardan biri konumundalar ve yakın gelecekte de bu durum değişecekmiş gibi görünmüyor. Pandemi ortasında çıkan son albümleri Uinuos Syömein Sota, 4 kişilik yenilenmiş kadrosu (önceden 2 kişilerdi) ve temiz/koro vokaller, güçlenen prodüksiyon ve arttırılmış epiklik oranıyla epey yüksek bir noktada bırakmıştı; Tavastland ise o seviyeyi korumak şöyle dursun, çıtayı biraz daha yükseltiyor.

Gelin öncelikle grubun kurucusu Stefa’nın ağzından, Tavastland ne anlatıyor ona bakalım. Grubun kurulduğu Hausjärvi, Kanta-Häme bölgesini de içine alan tarihi Tavastland coğrafyasında yaşanan birtakım din karşıtı mevzular işleniyor albümde. Tüm albüm Fince olduğundan, en azından bir fikrimiz olması adına bu kısmı paylaşmak istedim:

“Tavastland, 1237’de Tavastianların kiliseye karşı nasıl ayaklandığını ve din adamlarını çırılçıplak bir şekilde donarak ölmeye nasıl zorladıklarını anlatır. Tavastland, babalarımızın asırlardır işlediği günahları ve onlara söylenmiş teselli yalanlarını ortaya çıkarır. Tavastland, evinin tutsağı haline gelmiş, orman diyarından uzaklaşmış ve artık etrafında tüm ışıklar açık, akıllı cihazlarıyla çevrili bir halde yaşadığı için karanlıktan korkan insanlardan bahseder. Tavastland, kaybettiğimiz özgürlükten bahseder. Tavastland, dinleyicisini mezara kadar rahatsız eder ve ben şahsen o mezarı karanlık bir gecede açacağım ve ebedi ruhunuzun solan ışığını çalacağım.”

Özellikle son kısımdaki musallat olma, peşini bırakmama kısmına dikkat çekeceğim çünkü Tavastland, 6 Ocak’ta posta kutuma promosu düştüğünden beri yakamı bırakmıyor. Grubun beyni konumundaki Stefa’nın besteciliğindeki kıvrak zeka, akılda kalıcı melodiler bulma yeteneğiyle birleşiyor ve gün içerisinde sık sık kendimi Yönsynty’nin, Unissakävijä’nın melodilerini mırıldanırken yakalıyorum. İster dişlerim sıkılı halde kurcaladığım X’te önüme düşen, gencecik çocukların tutuklanma haberlerini okurken olsun, ister cin olmadan adam çarpmaya çalışan gerizekalı yandaş ajansların boykotlanan markaları kurtarmak adına, içleri boş bardaklarla çektikleri kahveci videolarına götümle gülerken olsun, bu ara hep Tavastland‘dan bir şeyler dönüyor aklımda.

Bir de Stefa’nın bu tanımlamasını okuyunca bir gün bu topraklardan bir metal grubu çıkıp 2025’te Z kuşağı önderliğinde halkın otokrasiye karşı nasıl ayaklandığını, hadi çırılçıplak donmaya zorlamak artık zor da, ülkeyi bu hale getirenlerin doğru dürüst yargılanıp kendilerine karşı çıkan herkesi tıktıkları o meşhur cezaevine yollanışlarını anlatan bir albüm yapar mı acaba diye düşünmeden edemedim. Düşünsenize bir açıyorum posta kutumu, albümün tanıtım metninde “Saraçland albümü uzun bir süre boyunca kaybettiğimiz ama sonunda geri kazandığımız özgürlüğümüzü anlatıyor,” yazıyor. Hayali bile güzel.

Bu konuya girmeyecektim güya ama uzaklaşmaya çalıştıkça önüme yeni bir rezaletin daha haberi düşüyor ve ister istemez içeri çekiliyorum. Kaçmalı mıyız zaten gündemden onu da bilmiyorum açıkçası. Politika gram sevmem ve konuşmam ama hayat siyasettir görüşüne sahip biri olarak 80’ler sonundan itibaren doğmuş herkesin, fakat özellikle de Z kuşağı dediğimiz daha genç vatandaşlarımızın ömürlerini mahvetmiş bu adaletsiz düzene daha fazla dayanamama halini, örümcek ağı bağlamış zihinlerin, koltuk sevdası bir türlü geçmeyen birtakım zombilerin ülkenin geleceği olan gençlerin umutlarını çalışlarını uzaktan izlemek diye bir şey olamaz bence. Zamanında içerisine siyasi güçler dahil edilemediği için düzgün organize edilemeyen boykot tarafının bu defa daha güçlü, daha kararlı bir biçimde uygulanabileceğine dair inanç tohumları da ekiliyor günlerdir yüreğime. Bu bile, uzun süredir içi ölü olan biri olarak biraz olsun umutlanmamı, tünelin sonunda cılız da olsa bir ışık görmemi sağlıyor. Kimsenin bir kişi, parti veya ideoloji uğruna değil de -maruz görün- EBESİ SİKİLMİŞ durumdaki hayatı için sokağa çıkışını görmek umut veriyor. Geleceği, hayalleri olmayan birini korkutamaz, yıldıramazsınız ve galiba artık bu nesil için iş bu noktaya geldi. Umarım bu defa, her ne şekilde olacaksa, kanserli hücrelerinden kurtarmayı başarabiliriz ülkemizi.

Neyse, Tavastland bir pagan zaferini haykırıyor kısaca. Black metal sınıflandırması yerine bir heavy metal grubu olarak lanse edilmeyi daha doğru bulduğunu ifade eden grubun bu tavrını onaylarcasına içerisinde black metalin dışında pek çok farklı unsuru, fikri, görüşü barındırmasıyla da kapsayıcılık puanlarını topluyor (ulan bu cümle adım adım gene niye siyasi bir şeye evrildi ya). Birbirinden keyifli sololar, Finlandiya’nın kendine has soğuk melodilerinin baskın çıktığı anlar, folklorik ve atmosferik pasajlar derken her bir parça, devinimi hiç bozmadan akıp gidiyor. Buradaki esas hüner ise bence Moonsorrow’un (ilk kıyaslandıkları ve tek referans verebileceğimiz grup olduğu için Moonsorrow) aksine klavye veya fantastik folk enstrümanlarına başvurmadan, gitar odağında kalarak bu zengin paleti sunabilmesinde. Stefa hem BATHORY temelli bu pagan black metal işlerini yalamış yutmuş hem de şarkı trafiğini dinleyiciye devamlı taze bir şeyler verebilecek şekilde ayarlayacak kadar güçlü bir besteci.

Tavastland, -türün biraz kısır olması da etken tabii- kendi türünde zaten son yılların açık ara en iyisi. 53-54 dakikasının hiçbir anında tekrara düşmeden, melodi terazisinde dengeyi kaçırıp cıvıklaşmadan, epiklik yapacağım derken heavy/power triplerine girmeden çok görkemli bir iş çıkarmış Havukruunu. 2025’te de birçok listede kendine yer bulacağına eminim. Belki hak ettiği detaycılıkta bir inceleme değil bu ama bu şartlarda ancak bu kadar oldu. İlk defa bu tarz bir yazıya denk geldiyseniz bu Metalperver için bir ilk değil, maalesef son da olmaz herhalde. İşinize gelmiyorsa her yer rock-metal sayfası dolu, yallah.

90/100


Okur puanı:

Ortalama puan 5 / 5. 8

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.