Klasik Bir Cumartesi: Enslaved – Vikingligr veldi
Merhaba.
Geçen gün Metalperver Discord‘unda açılan bir muhabbet üzerine fark ettim ki Enslaved diskografisinde 2004 çıkışlı (ilk dinlediğim albümleridir aynı zamanda) Isa’ya orta nokta olarak kabul ettiğimde, Isa ve öncesinde çıkan işleri grubun daha progresif ve black metalden uzaklaştığı yakın dönem eserlerine tercih ediyormuşum. Bunun ardındansa Norveçli efsanenin erken dönem şahikalarından hiçbirinin kritiğinin olmadığını fark ettim sitede. Ne biçim site lan bu, diye sinirlenip oturdum hemen bilgisayarın başına.
Tabii bahsettiğim dönemde sekiz albüm yayımlamış bir çınardan söz ediyoruz. Üstelik bu sekiz albümün dört-beş tanesi, rahat rahat bu köşenin konusu olabilecek kıymete sahip. Eld, Frost, Below the Lights, Isa… Bu durumda seçim yapmak da hiç kolay olmadı tahmin edersiniz ki. En iyisi baştan başlamak diye düşününce Vikinglir veldi seçeneği daha bir cazip görünmeye başladı. Grup ismini IMMORTAL demosundaki Enslaved in Rot parçasından ilhamla seçen, 1991’de kurulmuş bir black/viking metal devinin ilk albümünü konuşacağız bugün; en trve ve kvlt tavrınınızı takının şimdiden.
Euronymous‘a ithaf edilen Vikingligr veldi, Helvete adındaki o habis dükkanı bilen her black metal heveslisi grup gibi BURZUM – MAYHEM odağında, hem müziğinde hem de ruhunda o dönemi fazlasıyla hissedebileceğiniz bir yapıt olmakla birlikte, Enslaved’in kendine has viking epikliği ve özgüvenli besteleriyle öne çıkıyor. Burzum’dan çok daha saldırgan ve brutal, Mayhem’den de çok daha düzenli ve atmosferik; Vikingligr veldi, genel resimde bu dev isimlere yakın, ancak detaylarda farklı bir şeyler arayan dinleyiciler için kusursuz ve enfes bir debut.
Tekrara dayalı tercihlerde sıkıcı ve öngörülebilir beste olasılıkları da yükseliyor. Vikingligr veldi ise sadece beş parça ile 50 dakikayı aşmasına rağmen parça içerisinde nadiren tempo değiştiriyor. Tam dozunda bir agresiflik, arkasından gelecekler için rehber sunan geçiş matematikleri ve hep karşındaki biraz daha fazlasını isterken durabilmek, gibi erotik taraflara çekilebilecek şeyleri aklıma getiren bir kontrol ve yönetme hali sayesinde ise asla sıkıcılaşmamayı beceriyor. Grutle Kjellson ile birlikte ilk grubunu kurduğunda 13, Enslaved dönüşümü ve Vikingligr veldi esnasında ise sadece 17’sindeki Ivar Bjørnson’a vahiy mi geldi, bilmeden bir mantar hüpletip atalarının konaklarındaki ziyafet sofralarında bu işin nasıl yapılacağına dair tüyolar mı aldı, ne bok yedi bilmiyorum ama Enslaved’in sadece üç kişiyle bu kadar güçlü ve hacimli bir ses duvarını nasıl inşa edebildiğini düşünürken insan çıldıracak gibi oluyor.
Satanist ideoloji ile bağ kuramayan Grutle & Ivar ikilisi, ortak bir payda olarak İskandinav mitolojisini bulunca Enslaved’in karakteri de kendiliğinden belirlenmiş durumda. Orta Çağ İzlandacası ve Eski Norveççe dilinde yazılan sözler, Norveç topraklarına sinmiş mitoloji havasıyla yoğrulmuş bir hikayecilik kimliğiyle birleşiyor; bu kimliğin kendini gösterme şekli ise Ivar’ın piyanosu ve synth. düzenlemeleri. Zaten Burzum benzerlikleri de bu noktalarda açığa çıkıyor. Norvegr (Norveç) gibi şarkıları dinlerken daha katmanlı, daha progresif bir Burzum dinliyormuş gibi hissetmemek çok zor.
Tiz, jilet inceliğinde ve keskinliğinde gitarlara, bassızlığa, reverb ile yıkanmış kontrolsüz prodüksiyonlara alışık olduğumuz bir dönemde çıkmasına rağmen enfes bir prodüksiyona sahip Vikingligr veldi. Hellhammer gibi, İskandinav topraklarındaki hangi uzun saçlı, siyah tişörtlü insana sorsanız tanıyacağı Pytten gibi önemli isimler el atmış bu kayda ama yine aslında Enslaved’in vizyonuna gidiyor aslan payı. Mikste biraz gömülü kalmış vokaller dışında her enstrümanı rahatlıkla izole edebileceğiniz, çıkış tarihi ve eğilimleri düşününce neredeyse progresif denilebilecek bir kaydı var albümün. Grutle, her albümde bas gitarının sesini biraz daha açtıracak zaten ve burada da Heimdallr ile Norvegr gibi parçalarda, kısa süreler için de olsa direksiyonu ele almaktan çekinmiyor. Klavye, bas gitar ve klasik tremolo gitarcılığı arasındaki alışverişler ise albümü tekdüzelikten sıyrılıyor.
Bugünlerde Enslaved’den ayrıldıktan sonra (1995) geçtiği EMPEROR ile takılan Tyrm’in hız ve kontrol bakımından üst düzey davulculuğu da yine Vikingligr veldi‘yi muadillerinin bir adım önüne taşıyor. Açılış parçası Lifandi Lif Undir Hamri‘deki geçişleri ve özellikle bölüp hızlandırdığı hi-hat vuruşları, sonradan Emperor’da da sık sık gördüğümüz numaraları olmakla birlikte özellikle Yggdrasil demosundan albüme taşınan Heimdallr‘ın orta bölümündeki gibi veya akıllara MOONSORROW‘un Tuleen Ajettu Maa‘sının 13. dakikasındaki o efsanevi blast-beat‘i getiren Vetranott blast-beat‘i gibi ateşin harlandığı dakikalarda 90’ların ilk yarısındaki hem en coşkulu hem de en net black metal davulculuklarından bazılarına imza atıyor Tyrm.
2. dalga black metal estetiklerini koruyarak işin içine Viking kültürünü, mitolojisini ve atmosferini bu kadar iyi yediren albüm sayısı pek fazla değil. Vikingligr veldi, Enslaved’in bugününü anlatmıyor belki ama her şeyin daha kalıba uygun, kontrollü ve sınırlı olduğu bir dönemde bile yaratıcılığının ışıltısıyla nasıl parladığını gösteriyor. Black metal estetiğinin tepe noktası, benim için bu dönemde yapılan işlerle belirleniyor ve Vikingligr veldi o önemli işlerden biri. Şimdiye kadar denk gelmediyseniz, merak etmediyseniz ve WINDIR‘den Moonsorrow‘a uzanan bir skaladaki black/viking metale ilgi duyuyorsanız, bu mevzuların çıkış noktalarından birini öğrenmek için Vikingligr veldi‘ye mutlaka bir göz atın.
97/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON’da aramıza katılabilirsiniz: