Katla. – Allt þetta helvítis myrkur
Çok fazla kopyala yapıştır yapacağım ve yapıştırdığım o kelimelerin birçoğunu tam olarak okumadan geçeceğiniz bir kritikten merhaba.
2017 yılında KATLA. “Móðurástin“i çıkarttığında grubun ortaya çıkmasının bir nebze de olsa sebebi olan SÓLSTAFIR‘den ayrı bir kimlik ortaya koymasından ne kadar memnun olduğumu yazmıştım. Bu defa 2020’de çoğumuz için havaların soğumaya başladığı, İzlanda’da ise çoktan soğumuş olduğu bir dönemde çıkan “Allt þetta helvítis myrkur”da bu kimlik iyiden iyiye belirginleşmiş. Aşağı yukarı “Tüm bu kahrolası karanlık” olarak çevrilebilecek albüm ismi (ki bunun “Anne sevgisi” adındaki ilk albümden biraz keskin bir değişim olduğunu söylesek yanlış olmaz herhalde, haha.), bu belirginleşen kimliğin en önemli unsurunu önümüze atıyor zaten: karanlık.
Her ne kadar aynı yolda devam edip metalden çok “post” kimliğini öne çıkartmaya devam etse de, KATLA. müziği içindeki karanlığı, soğuğu iyiden iyiye keskinleştirmiş. Izdırap içindeki vokaller de bunu pekiştiriyor; SHINING gibi içeriden dışarıya, zihinden bedene vuran bir ızdırabı değil de soğuğun, göz gözü görmezliğin bedene verdiği acıyı tattırıyor Einar Eldur Thorberg Guðmundsson‘un vokalleri. Sálarsvefn‘in iki buçuğuncu dakikasında ilk defa giren ve sonradan benzerlerinin birkaç defa daha kendini gösterdiği pasajı dinlerken ne demek istediğim biraz daha ortaya çıkıyordur belki; gecenin bir yarısında bir kar fırtınasının ortasında kalmanın acısı yansıyor KATLA.’nın müziğine.
“Móðurástin” kritiğinde bolca başvurduğum İzlanda doğası benzetmelerine bu defa çok girmek istemiyorum; ancak diğer yandan da sanki o albüme göre bile daha derinlemesine girmişler ülkelerinin amansız şartlarını müziklerine yedirmeye. Ambient tabir edilebilecek, yahut drone’a doğru göz kırpan kısımların miktarı artmış. Bir de müziğin geri kalanından beklenmeyecek bir şekilde fazlaca gitar solosu müziğe entegre edilmiş. Normalde bu ikincisi kolayca şikayet edilebilecek bir hâl alabilecekken, sololar şaşırtıcı bir şekilde temposu çoğu zaman ağır ve karanlık olan bu albüme oldukça iyi entegre edilmiş.
Albümle ilgili en büyük şikayetim ise 65 dakikanın üzerindeki süresi. Bir yandan grubun yaratmaya çalıştığı (ve büyük oranda başardığı) atmosferi fazlasıyla takdir etsem de, diğer taraftan da bazen “e hadi ama bir şey olsun artık” diye düşündüğümü itiraf etmem gerek. 55 dakikalık “Móðurástin” bile zaman zaman yorarken bu albümün o fazladan binen 10 dakikası işleri iyice zorlaştırıyor. Bir çift makasla albümün tekrar dinlenilebilirliği oldukça arttırılabilirmiş diye düşünüyorum.
Çok da uzatmayayım. “Allt þetta helvítis myrkur” KATLA.’nın ileriye doğru attığı bir adım. Fakat bu adımın büyüklüğünden o kadar emin değilim. “Móðurástin”i sevenler bunu daha da çok seveceklerdir diye tahmin ediyorum; ve ancak onun kadar çok dinlemeyeceklerini de. Dinlemesi kolay, her an açılıp döndürülecek bir müzik ya da eser yok karşımızda maalesef ve her Cuma rahatça erişebileceğimiz en az yarımşar düzine albüm içinde kaldığımız zamanlarda bu KATLA.’nın belli bir kitleden dışarıya çıkamayacak, o kitlenin de tahminen belli ruh hallerindeyken dinlemeyi tercih edeceği bir grup olarak kalmasına sebep olacak. Bunun kötü bir şey olduğunu iddia etmeyeceğim; ancak pek ideal olmadığı da aşikâr sanırım.
83/100
