Psychotic Waltz – The God-Shaped Void
Merhaba.
Devon Graves’in hayatımda onun hiç bilmediği bir yeri var. Bundan yaklaşık on sene kadar önce, kaleme aldığım ilk kritik yazısı DEADSOUL TRIBE‘ın A Murder of Crows albümü içindi. Psychotic Waltz dağılmış, Buddy Lackey Avusturya’ya taşınıp adını değiştirmiş ve Deadsoul Tribe’ı kurmuş, gönlünce şarkı söylüyordu ve ben de buna çok coşmuştum. Hala da çok severim Deadsoul Tribe’ı.
Haliyle Deadsoul Tribe’ın dağılması, Psychotic Waltz’ın yeniden birleşmesi ve on sene sürmüş olsa da (nedir bu on sene muhabbeti?) nihayet yeni bir albüm yapmış olması benim için büyük bir olay. Gerçi bu kadar kişiselleştirmeye gerek de yok; Psychotic Waltz pek çok progresif metal severin bildiği, saygı duyduğu bir isim ve 24 yıl sonra yeni albüm yapmaları eminim birçokları için de büyük bir hadise.
Reise, Reise gibi girerek şaşırtan Devils and Angels, kısa girizgahının ardından sert gitarların ve sakin Buddy Lackey vokallerinin devreye girmesiyle tanıdık Psychotic Waltz havasını estirmeye başlıyor birden ve bu hissi çok özlediğimi fark ettim daha nakarata bile gelmeden. Zaten çok klasik bir Buddy Lackey melodisiyle, özellikle Deadsoul Tribe’dan bildiğimiz o katmanlı, neredeyse koro vari vokalleriyle nakarat, uzun zamandır görmediğim çok sevdiğim bir arkadaşımla buluşmuşum gibi hissettirdi.
Bleeding‘in hemen sonrasında yayımlanmış gibi tınlıyor albüm ve iki albümü arasında yüzyıl geçişi olmuş bir grup için bu istikrar, hayret verici. Beste anlayışı biraz daha sadeleşmiş ve progresif açıları törpülenip yumuşamış gibi ama yine de Psychotic Waltz’ın kaldığı yerden devam ettiğini görmek ilginç gerçekten. Tabii bu tekrar birleşme işinin kurucularından birinin yanına aldığı birkaç genç müzisyenle değil, grubun özgün kadrosuyla, eksiksiz bir biçimde gerçekleşmiş olması da önemli bir etken eminim.
Bazı kreşendo anları dışında ani tempo değişimleri barındırmayan, çoğunlukla melankolik bir atmosferi besleyici orta/düşük tempo melodiler üzerinden ilerleyen The God-Shaped Void, iyi müzik için yüz takla atmaya gerek olmadığını çok iyi gösteriyor bazı anlarda. Devils and Angels‘taki, Season of the Swarm‘daki ve diğer bazı şarkılardaki çoğu rifi daha önce binlerce defa duymuşsunuzdur ama iyi düzenlemeler, güçlü bir vokal ve belirgin bir atmosfer çatısıyla sonuç oldukça başarılı. Tabii progresif çılgınlıklar bekleyenleri hayal kırıklığına uğratabilir bu basitleştirilmiş yaklaşımlar, o da ayrı.
The God-Shaped Void ile ilgili en büyük eksiklik grubun önceki albümlerinde yer alan ve insanı şaşırtan, heyecanlandıran, albümün büyülü bir hal almasını sağlayan o eksantrik havaya sahip olmaması. Belki aradan geçen yıllar, belki grubun çok da merkezinden uzaklaşmak istememesi bu durumu ortaya çıkardı ama Psychotic Waltz dinlerken hissettiğim o otantik hissi pek bulamıyorum The God-Shaped Void‘de. O yüzden de çok beğensem, çok takdir etsem de içsel bir coşum, bir yükselme olmuyor o kadar da. Önceki albümlerdeki kadar sert, deneysel veya rahatsız değil Psychotic Waltz; aksine gayet kolay dinlenebilecek, herkese hitap edebilecek bir albüm The God-Shaped Void.
Buna karşın Pull the String ve Demystified‘da yeniden Buddy’nin flütünü veya Stranded‘ın enfes solosunu dinlerken grubun kusursuz performansıyla aradan 24 yıl geçtiğine hayret ediyor insan. Gerçekten sanki bir-iki sene ara vermişler gibi ve nereden baksanız acayip bir şey bu. Hele Buddy Lackey’in vokalleri (Back to Black) nasıl böyle sabit kalmış, aklım almadı hala tam.
Kısacası belki en iyi Psychotic Waltz albümü değil The God-Shaped Void ve güvenli, sakin ve sade haliyle biraz hayal kırıklığı hatta ama albümün 24 yıl aradan sonra geldiğini düşününce bunların bir önemi kalmıyor. Hatta öncekilerle rahatlıkla kıyaslayabileceğim kadar onlara yakın duran bir albüm olması, The God-Shaped Void‘in ne kadar başarılı olduğunu anlatmak için yeterli sayılmalı. Üzerlerindeki pası attılar artık; şimdi bir an önce yeniden stüdyoya girip aklımızı alacak yeni bir albüm yaparlar umarım. Hoşgeldin Psychotic Waltz! Özlemişiz.