Godthrymm – Reflections
Merhaba.
Artık eskisi kadar sık dinlemesem de sene içerisinde yeni albümü çıkacak MY DYING BRIDE, çok uzun bir süre boyunca en sevdiğim gruplar arasında yer almış, büyük saygı duyduğum bir isim ve 2000-2014 yıllarında grupta pena sallamış gitarist Hamish Glencross, hem doom metal anlayışı hem de korku sinemasına düşkünlüğüyle, sonradan da VALLENFYRE ile yaptıklarıyla açık ara en sevdiğim MDB gitaristi sanırım. MDB davul stilinin oturmasında büyük payı olan, ayrıca ANATHEMA‘nın Alternative 4 albümünde de çalmış usta davulcu Shaun-Taylor Steels de yine çok sevdiğim bir müzisyen. Eh, böyle bir ikili yeni doom grubu kurar da Metalperver buna kayıtsız kalır mı? Bunun hukukta yeri var mı? Böyle bir şey olabilir mi?
Olamaz tabii. Haliyle promo kutuma düştüğü günden beri günde en az bir defa çeviriyorum Reflections‘ı. Yanına bascı Bob Crolla’yı alıp üç bacaklı bir doom makinesine dönüşen Godthrymm, aslında kadrosundaki dev isimlerin işaret ettiğinin aksine, daha geleneksel bir pencereden bakıyor doom metale. Elbette 90’lar Peaceville Üçlüsü’nün etkisi yoğun bir şekilde gözlemlenebilir hala, ancak Godthrymm doom metalinin temel malzemesi çok daha geçmişten, köklerden uzanıyor günümüze.
Grubun ilk ürünü olan A Grand Reclamation EP’sindeki sadeliğin aksine, Hamish ve dadaşlar çok daha şaşalı, dramatik ve güçlü bir anlayış benimsemişler. Nokta atışı bu kararın yanı sıra Hamish’in parçalanmış ama yıkılmamış, inatla duruş sergilemeye çalışan vokalleri de Reflections‘taki genel havayı adamlar yenildiler ama çok da iyi savaştılar yahu, gibi bir seviyeye çekiyor.
Tabii müzikal açıdan birçok referans yakalamak mümkün. Özellikle önden yayımlanan Among the Exalted‘daki kimi gitar fikirleri rahatlıkla MDB’da kendine yer bulabilecek türden; Shaun-Steels’in yüksek tuşeli, ağır davulları ve aniden hızlanan atakları da bu etkiyi iyice ayyuka çıkarıyor. Yıllarca beraber çalmış iki müzisyenin uyumu göz kamaştırıyor tabii ve önceki gruplarından bir şeyler taşımaları kadar doğal bir şey olamaz elbette. Ancak Godthrymm’i daha da güzelleştiren, bu ikilinin (ya basçı Bob’ı hiç adam yerine koymadım bu yazıda ama kusura bakmasın artık) doom metalin diğer taraflarından aldığı ilham ve farklı doom kafalarını tek potada eritebilme becerileri zaten.

Örneğin We Are the Dead, baştan sona hiç durmayan ana gitarının sürüncemeleri melodileri eşliğinde ilerlerken üst üste bindirilmiş temiz vokal performansı, o ana kadar görmediğimiz türden bir katman atıyor albüme. Hamish’in temiz ile brutal arasında bir yerdeki kirli, hırıltılı vokallerinin aksine resmen epik, geleneksel doom metal vokalleri hakim bu şarkıya ve gitar da saniye durmuyor gerçekten. Hemen arkasından The Light of You girdiğinde aradaki farkı daha da iyi anlayacaksınız mutlaka. O da kısa vokal patlamaları ve neredeyse atmosferik bir şekilde ilerleyen yapısını bir anda kırıp betonarme bir kafaya ulaşıyor bu arada son iki dakikasında. Favori anlarımdan birinin de bas-davul ikilisinin kesik oyunları üzerinde kendinden geçen Hamish’in çılgın attığı The Grand Reclamation‘ın verse bölümleri olduğunu da belirtip kapatayım ıncık cıncık işlerini. Hah! Bob’ı övecek yer buldum ya, haha. Neyse, kısacası standart, bir bakış açısına odaklı bir doom metal albümüne kıyasla doom metalin farklı unsurlarını tek potada eriten, gayet dinamik bir iş çıkarmış Godthrymm.
Daha çok erken ama yılın en iyi doom albümlerinden biri çıktı bile. Daha doğrusu yarın, yani 14 Şubat’ta çıkacak… Tarih manidar tabii. Sizi bilmem ama ben hiç değilse bile en azından ilk albümünü yapan doom grupları arasındaki en iyisi gibi tamamen ardımdan uydurduğum bir kategori bulur, yine de yılın en iyileri arasında gösteririm Reflections‘ı bir şekilde. Açıkçası elemanlar yüzünden beklentim büyüktü zaten ama çok büyük ölçüde de karşıladı bu beklentileri Godthrymm. Her grup böyle olsa keşke.
88/100

Metalperver’i desteklemek için:
“Among the Exalted”ı Paradise Lost’un Gothic albümüne koysak pek de sırıtmayacağı yönünde kuvvetli düşüncelerim var. (İyi yönde tabii.)
Albümün tamamı şuradan dinlenebiliyor bu arada: https://youtu.be/5qBOTf6cMT8
Doğru, Paradise Lost’un 90’lar başından da çok şey almışlar. Bu arada albümü Academy Studios’ta kaydetmişler zaten. Paradise Lost, MDB, Anathema falan komple oradan. İlk günden belliymiş nasıl bir şey çıkacağı aslında hdshaha.
Ben de başta öyle düşündüm, ama sonra “iki doom albümünü kıyaslayamayacaksak…” düşüncesi galebe çaldı! 🙂
Yalnız Dawn Of Solace tam Türkiye metalci profiline uygun grup aslında. Arada kaynadı sanki.
Aslında insanların yeni albüm dinleme alışkanlığı o kadar yüksek değil sanırım ve 20-30 metal manyağı herkesi kendimiz gibi sanıyoruz. 🙂 Zamanla keşfedilir.
Bu albümü de sevdim, ama bana kalırsa Dawn Of Solace – Waves bundan çok daha iyi.
Elma armut kıyaslaması ama bu biraz. Çok farklı yaklaşımlar.
Geri bildirim: Black Curse – Endless Wound – Metalperver