Angel Witch – Angel of Light
Merhaba.
NWOBHM akımının önemli isimlerinden ve metal tarihine geçen önemli isimlerin (Dave Mustaine, Chuck Schuldiner vb.) gençlik yıllarında doğrudan beslendiği kaynaklardan biri konumunda olsa da da istikrarsız kariyerinde hiçbir zaman elit kategoriye çıkıp v.i.p. platinyum bir gruba dönüşemeyen İngiliz Angel Witch, ilk albümünün üzerinden geçen 39 yılın ardından, 5. stüdyo albümüyle karşımızda.
Açık söyleyeyim, bir Angel Witch hayranı değilim ve grup hakkında bilgim de genel müzik kültürüme katkısı olacağını düşündüğüm kadar. İlk albümleri Angel Witch‘i sevsem de diskografilerine hakim değilim kısacası. 2019 da amma dede yaptı kardeşim, dur bir bakayım şuna da hadi madem, diyerek açtığım Angel of Light‘ı incelemeye karar vermemin tek sebebi de araya biraz çeşitlilik katmak ve başka albümlerin incelemelerini bekleyenlerin sabrını sınamak. İki sebebim varmış, ben de şu an öğrendim.
Elbette IRON MAIDEN, SAXON gibi isimlerle birlikte yükselen, onlarla beraber yeni bir akım doğuran Angel Witch’in genlerine işlenmiş müzik anlayışı, geçmişte neler olup bittiği hakkında fikir sahibi olan herhangi bir heavy metal dinleyicisini cezbedebilecek türden tanıdık şeylerle dolu ve Angel of Light daha ilk saniyelerinden itibaren biraz yaşını hissettirse de form geçicidir, klas kalıcıdır, gibi klişe tabirleri haklı çıkarıyor.
NWOBHM akımının tatlı nostaljisi bir yana, Angel Witch’in son bir-iki seneye hakim olan reunion dalgasında kendi payını kovalayan bir isim olmadığını görmek güzel. İlk iki şarkıyı çok güçlü bulmasam da We Are Damned itibariyle gitarlar seviye atlayıp 80’ler İngiliz heavy metalinin olmazsa olmazı rif bombardımanına başlıyor. Keza The Night is Calling veya Window of Despair gibi şarkılar da zengin işçilikleriyle öne çıkan güçlü parçalar.
Albüm genelinde geçmişten birçok farklı ize rastlamak mümkün ve kendi adıma bu özelliğin Angel of Light‘ı daha dinlenebilir kıldığını söyleyebilirim. Iron Maiden benzerlikleri yakalanmayacak gibi değil zaten ama onun dışında The Night is Calling veya Condemned‘de CANDLEMASS‘ı (ki sonradan öğrendiğim kadarıyla Leif Edling’in en sevdiği birkaç albümden biriymiş ilk Angel Witch albümü) duymamak, I Am Infamy‘de BLACK SABBATH selamını almamak zor gibi. Zaten albümün kapağından genel atmosferine kadar hafif bir doom metal etkisi, melankolik bir tarafı da var.
Çok geri planda olduğundan başta alışamadığım vokal kaydı ve performansı dışında biraz eski kafalı olsa da enerjisi yüksek, güçlü şarkılardan oluşan bir albüm Angel of Light. Tabii Amerika yeniden keşfedilmiyor ve böylesi bir üretim/tüketim çarkının içindeyken Angel Witch’in yaptığı müziğe biraz hakimseniz kısa bir süre sonra bayıp eskinin güvenli, verdiğiniz zamanı daha çok hak edecek albümlerine dönmeniz olası.
Grubun geri dönüşünün ilk meyvesi, 2020 çıkışlı As Above, So Below‘u dinlemedim henüz ama bu albümden sonra ona da bakacak kadar gazlandım doğrusu. Angel of Light sınırlı bir kitleye hitap etse de iyi bir albüm. Doom atmosferiyle ağırbaşlı, yoğun gitarlarıyla güçlü ve geleneksel kafasıyla da rahatlıkla tüketilebilen bir eser. 40 yıl sonra hala bu tip şeyler çıkarabiliyor olmak ise gerçekten iş bana kalırsa; saygılar Kevin Heybourne dedem, ver öpeyim mübarek elini.
Angel Witch tüm zamanların en önemli albümlerinden biri. Angel Of Light’ın önemi ise, grubun ilk albümün devamı gibi duran bir işe imza atmayı 39 yıl gibi absürt bir süre sonra ilk defa başarmış olması. Angel Witch isminin tarihsel önemini bilenler için bu çok büyük ve etkileyici bir şey. Ama bence sen grubun bir önceki albümünü daha çok seversin.
Bir defa dinledim daha ve benzer işler gibi duruyor ama prodüksiyon açısından bariz farklı As Above, So Below. Birkaç tur daha atacağım zaman buldukça mutlaka.