Saor – Forgotten Paths
Merhaba.
Buraya ancak geçen sene ve güncellenmiş bir versiyonunu eklemiş olsam da aslında yıllar evvel yazdığım, henüz Arsaidh adı altında çıkardığı Roots albümünün kritiği sayesinde memleket metalcisinin tanımasına ön ayak olduğumu düşünmekten keyif aldığım Andy Marshall ve tek kişilik atmosferik black metal kalesi Saor, uzun yıllardır takip ettiğim ve keyifle dinlediğim bir proje.
Metal ve folk unsurlarını dengeli bir şekilde birleştirip İskoçya’nın kültürel mirasından/coğrafyasından beslenerek kurguladığı atmosferini black metalde sıkça görmeye başladığımız üflemeli/yaylı enstrümanlardan yayılan akılda kalıcı melodilerle süsleyen Andy Marshall, bu bağlamda arkadaşının stüdyosunda birbirinin ya da herhangi bir BURZUM albümünün aynısı albümler kaydedip kvlt atmosferik black metalci diye geçinen kalabalıktan sıyrılmayı başardı kısa sürede. Zaten son on yıl içerisinde yaptığı dört albüme gelen yorumlar ve bu süreçte SAOR isminin yaşadığı gelişim, Andy’nin maharetini ve başarısını gözler önüne seriyor yeterince.
Geçtiğimiz haftalarda Metalperver’e verdiği röportajda hakkında epey heyecanlı olduğu belliydi ve ben de Forgotten Paths‘i merakla bekliyordum. Nasıl bir şey geleceğini kestiremediğimden değil tabii; folk ezgileriyle bezeli, güçlü bir atmosfere sahip, orta tempolu melodik black metal yapıyor Andy ve son on yılda bu konuda pek bir değişiklik olmadı. Ancak Andy’nin de üstüne basarak belirttiği gibi albümde pek çok farklı müzisyenle çalışmış olması ve çoğu tek kişilik black metal projesinin aksine başka sanatçıların fikirlerine açık olması, beni daha da heyecanlandırmıştı.
Kişinin kendini toplumdan izole etmesi, el değmemiş uçsuz bucaksız toprakların karşısında insanın küçüklüğü ve devasa coğrafi şekillerin üzerine düşen gölgelerin yarattığı büyülü dünya ile ilgili üç şiirden yolan çıkan Andy, albümünü ağır ve derin fikirler etrafında kurgulamasına rağmen aslında Forgotten Paths, Saor’dan şimdiye kadar duyduğum en direkt bestelerden bazılarını barındırıyor. Dolambaçsız, en kestirme şekilde zirveye çıkmayı hedeflemiş Andy ve besteler tepe noktalarına ilerlerken asla oyalanmıyorlar gerçekten. Açılışta dinleyiciyi ALCEST insanı Neige’nin karşılıyor olması ise nefis bir detay.
Tabii dört parça ile otuz sekiz dakikaya ulaşan bir albümden bahsederken direkt olma kısmı biraz göreceli bir hale geliyor. Doğrudan kendi cümlesiyle sekiz dakikanın altında beste yapmayı beceremeyen bir adam olarak Andy’nin yolu yine uzun ama bu defa sanki bu uzun yolu daha hızlı adımlarla aşmaya çalışıyor. Bu değişikliği sevdim, çünkü bazen Saor dinlemek için hatırı sayılır bir süre ayırıp o zaman diliminde de kafayı biraz boşaltmak gerekebiliyordu. Forgotten Paths bu anlamda pozitif bir istisna kesinlikle. Tabii bu görece aceleci tavır, eski albümlerdeki o ağırbaşlı, tabiri caizse ermiş havayı da aratmıyor değil arada.
İkinci parça Monadh, albümdeki açık ara en zengin anları barındırıyor. Saor müziğinde vokal her anlamda epey geri plandadır ama devreye girdiği kısa aralıklarda da mutlaka müziğe olumlu bir etkisi olur; Andy’nin boğuk, kalın çığlıkları, daha sonra solo gitarı destekleyen temiz vokalleri, şarkı genelinde öne çıkan yaylılar (şarkının sonlarında kaç kadeh kırılıyor sarhoş gönüllerde belli değil) ve Saor’a dair en çok sevdiğim şeylerden biri olan o burukluk ve melankoli hissi, Monadh‘ı albümün tepe noktası haline getirmiş. Hemen arkasındaki Bròn ise bu defa üflemelilerin ve yumuşak bir kadın vokalin devreye girmesiyle Monadh ile tamamen alakasız, farklı bir Saor tecrübesi sunuyor. Tabii sonlara doğru yine Andy sazı eline alıp yardırmayı ihmal etmemiş.
Yazım sürecine Andy’nin pek katkısı olmadığını bildiğim için ayrıksı durabileceğini düşünerek temkinli yaklaştığım kapanış şarkısı Exile ise daha ilk dinlemeden beni Glorya Lyr hayranı etti. Kendisi bir arp sanatçısı ve dalga sesleriyle perçinlenen atmosfer dahilinde sadece arp ezgilerinden oluşan enstrümantal bir kapanış parçası yazmış albüme. Herhalde başka bir şey söylemeye gerek yok. Mis gibi.
Açıkçası ilk bir-iki dinlemenin ardından müzikal açıdan Guardians‘a yakın olsa da atmosfer ve o epik, ağır kimlik açısından bir tık zayıf bulmuştum Forgotten Paths‘i ama sonraki süreçte özellikle melankoli hissinin öne çıktığı anlar sayesinde aldı yürüdü. Tabii albümün otuz sekiz dakika olması ve gerçek anlamda yalnızca üç Saor bestesi barındırıyor olması dinleme süresini kısaltsa da içine girmeyi zorlaştırıyor. Buna karşın gaydadan flüte, piyanodan arpa, kemandan kadın vokallere kadar bir çeşitlilik ve zenginlik söz konusu olduğu için defalarca sıkılmadan dinlenebilecek bir iş olmuş Forgotten Paths. Coşkulu, metal ağırlıklı kısımlar sanki biraz geri planda kalmış olsa da yılın en çok beklediğim albümlerinden birinde gram hayal kırıklığına uğramamış olmanın verdiği coşku bana yetti. Tebrikler Saor, teşekkürler Andy; benim için yılın albümlerinden biri belli oldu bile.