Marduk – Viktoria
MARDUK gelmiş geçmiş en istikrarlı, en hakiki, en tutarlı black metal gruplarından biridir ve bu bir iddia değil, salt gerçekliğin ta kendisidir. Merhaba.
Morgan Hakansson ve kurmaylarının açtığı MARDUK cephesinden bir kez daha dumanlar yükseliyor. Onlar hakkında şimdiye kadar söylemediğim, yeni bir şey söyleyebilmem çok zor, çünkü yeni bir MARDUK albümü yayımlanan senelerde -istediğiniz kadar görmezden de gelseniz- yaratılan yıkım her şeyi yeterince açıklıyor ve benim ek bir şeyler söylememe en ihtiyaç duymayacak gruplardan biri herhalde MARDUK. 1992’de piyasaya sürülen Dark Endless’tan beri kendi çizgisinden sapmadan, eşine rastlanmayacak türden bir istikrar, adanmışlık ve güç ile saldırmaya devam ediyorlar ve aradan geçen yaklaşık otuz yıla rağmen sönmeyen bu alev, grubun on dördüncü stüdyo albümü Viktoria’da da hala tüm evleri sarıp yaşamları yok edecek kadar güçlü bir şekilde yayılmaya devam ediyor.
Dark Endless ve Panzer Division Marduk albümlerinin ardından grubun kariyerindeki en kısa üçüncü albüm özelliği taşıyan Viktoria, yarım saatin biraz üzerindeki çalma süresiyle kısa sayılabilecek bir albüm. Buna karşın grubun sıkışık aralıklara neler sığdırabildiğini bilenler için bu bir handikap değil elbette. Albüm öncesinde de ilk yayımlanan single çalışması olan Werwolf ile yapılan iki dakikalık açılıştan da rahatlıkla anlaşılıyor ki Viktoria, bir önceki unutulmaz yıkım seansı Frontschwein‘ın kaldığı yerden devam eden, o ekolden bir albüm değil. İyi ki de değil.
Tam puan verdiğim bir albümün devamını neden istemediğim ise aslında bence çok basit; zamanında grubun norsecore gibi saçma sapan bir tabirle sınıflandırılmasına neden olacak, çok sevsem de grubun kimliğini çok yanlış tanıttığını ve insanların algısını olumsuz anlamda bozduğunu düşündüğüm Panzer Division Marduk ekolünden devam eden Frontschwein, benim için MARDUK özünü barındırmasına karşın gruptan tam olarak, daha doğrusu devamlı olarak beklediğim şey olduğunu söyleyemeyeceğim bir albüm. Grubu bilmeyenler onlardan her zaman Panzer Division Marduk 2 gibi bir şeyler beklemeye devam edip o güne kadar çıkacak MARDUK albümlerine burun kıvırmakta özgürler elbette ama benim sevdiğim, benim bildiğim ve içselleştirdiğim MARDUK‘un Viktoria’sında aradığımı bulmuş olmak beni epey mutlu etti. Daha az Mortuus, daha az FUNERAL MIST ve daha çok MARDUK. Tabii yanlış da anlaşılmasın, II. Dünya Savaşı konsepti ve militarizme bulanmış vahşi, saldırgan bir black metal icra etmeye devam ediyor MARDUK ve bu açıdan bakıldığında Viktoria‘nın Frontschwein ile taban tabana zıt olduğunu söylemek zor elbette.
Bir grubun kendi tınısına bağlı olması pek çok açıdan önemli bir özellik. Elbette bir parça yenilik, biraz farklılık herkese iyi gelir. Ne var ki özüne tutunmak, hele ki black metal gibi bir konuda şahsen kıymetli bulduğum bir tavır. Viktoria‘da grubun son on dört yıldır yaptığı her şeyden biraz var. Rom:512 dönemindeki orta-tempo bölümleri ve ağır, hantal olmasına karşın bir kez ateşlendiğinde karşısında durulamayan fütüristik silahları anımsatan öldürücü rifler, grubun her daim içinde bir yerlerde sakladığı, ancak 90’lara ait olma ile açıklanabilen o serkeş hal, başka hiçbir grupta rastlayamayacağınız türden bir inanç ve özellikle Hakansson’un sıklıkla ifade ettiği ve benim de çok değer verdiğim, söz ile müziğin birbiriyle kusursuz uyumu, oyuncu okurların anlayacağını umduğum, süperi dolmuş gibi hissettiren hızlı, ani patlama anları ve MARDUK markasına dair bilinen her şey bir şekilde yer bulmuş kendisine Viktoria‘da. Belki ilk albümlerdeki o kaotik, okült ve fantastik karanlık yok ama zaten dünyanın en azılı üç-beş MARDUK hayranından biri olarak ben bile beklemiyorum gruptan öyle şeyler.
Tüm bu tanıdık özelliklerin yanı sıra Viktoria‘da grubun neredeyse doom metale göz kırptığı kimi anlar var ve bu özellikle ilk defa dinlerken beni epey şaşırttı. Narva‘nın ortasında, The Last Fallen‘da ve Silent Night‘da yer alan bazı rifler, MARDUK‘tan daha önce hiç duymadığım şeyler. Fakat yukarıda da belirttiğim şekilde söz ile müziğin uyumu ile açıklanabilecek bu riflerin sırıttığını veya ayrıksı durduğunu düşünmüyorum. Olsa olsa albümün yüksek temposunu bir nebze düşürüyorlar denebilir en fazla ve aslında bu da şöyle bir durup nefes almak adına olumlu bir etki bence. Hele ki kapanış parçası Silent Night…
Madem detaylara girdik, bari birkaç zirve anını öne çıkarıp birkaç küçük belirteç koyalım; gecenin bir yarısında, hiç beklenmedik bir anda gökyüzünü aydınlatarak merhametsiz bir bombardımanın startını veren enfes June 44 ve arkada dönen rifi tekrar ederek böğüren, bu noktada kelimelerin kifayetsiz kaldığı eşek adam (bu ne artık ya cidden) Mortuus, ismini tarihin sayılı burjuva devrimcilerinden birinden alan 8. SS Florian Geyer Süvari Birliği üzerinden, dev küheylanların toynakları altında ezilme hissini sonuna kadar yaşatan harika Equestrian Bloodlust, melodik MARDUK ile dur durak bilmeyen terbiyesiz MARDUK karışımı, grubun besteciliğinin ne yüksek bir seviyede olduğunu da açıkça gösteren harikulade Viktoria, gruba 2014’te dahil olan davulcu Fredrik Widigs’in kısa esler ile nefesini toparlayıp namluyu soğuttuktan sonra elindeki bütün cephaneyi boşaltarak ortalığı kasıp kavuran davulları, bas ve gitarın, özellikle de Tiger I ve Narva gibi parçalarda sık sık birbirinden rol çalması, neredeyse atmosferik diyeceğim kapanış parçası Silent Night‘ta Mortuus adına yine, yeni bir zirve anı yaşanması ve birkaç ufak detay daha; onlar da bana kalsın artık.
Eminim gruptan daha hızlı, daha saldırgan, (sözde) daha güçlü bir şeyler bekleyenler ve bu nedenle albüme burun kıvıranlar olacaktır, ancak grubun ciğerini bildiğini iddia edebilecek bir adam olarak Viktoria‘nın MARDUK‘a dair her şey olduğunu ve hatta aslında pek de MARDUK olmayan, nitekim hiç de sakil durmayan yeni bazı şeyler de barındırdığını söyleyebilirim rahatlıkla. Kusursuz bir albüm olduğunu iddia edemem, zira MARDUK potansiyelinin bundan bir seviye yukarıya ulaşabileceğini iyi biliyorum. Fakat Viktoria çok, çok iyi bir albüm ve yılın en iyi albümlerinden biri.
Grubu bir-iki albümle veya yüzeysel olarak bilen, beklentisi ve algısı bu yüzeysel ilişkiyle sınırlı olanların zihinlerinden geçecek düşüncelerin hepsini tahmin edebiliyorum. Bu noktada söyleyebileceğim tek bir şey var: Her zaman için en çok, çok sevdiğim şeyleri eleştiririm ve iyi tanıdığım, potansiyelini bildiğim grupların, insanların kendilerine, müziklerine ihanet etmelerine pek katlanamam. Hatta bu nedenle genelgeçer değeri ortada olan bazı şeyleri fazla yerden yere vurduğumun da farkındayım. Fakat Viktoria pek çok açıdan beni çok tatmin etti ve MARDUK ile pek çoklarından çok daha derin bir ilişkim olduğu için ben tatmin olduktan sonrası açıkçası teferruat biraz.
Bambaşkasın MARDUK.
Galiba ilk defa bir grup konusunda kendimi otorite ilan ettim, ahah. Brutal Assault vakti bir an önce gelse de Mortuus ağzıma yüzüme bağırsa şöyle.
Bu da burda dursun; Werwolf çaldım davulda. \m/
https://twitter.com/koranoid/status/1010163641256239105
Sanırım başka hiç bir kara metal grubu şu Ankara sıcağında dışarı çıkarken yanıma headset aldıramazdı. Büyüksün Marduk!
Birer hafta ara ile funeral mist ve marduk yeni albümlerini dinleyip bira ve viskiye abanmak…bu 2018 haziranini torunlarima anlatacam, eger onlarda bu tarz isler yapmazsa hepsini reddedicem. Yarak yesinler aq. Simdiden öfkemi kusayım. İste marduk böyle şeyler yazdirir….aq yaaaaa
Şimdiye kadar sitede okuduğum en iyi yorumlardan biri. İçip içip gaza gelerek kritik altına yorum döşemede bir dünya markası; all hail P L A G U E.
Hahahahahahaha 🙂 eyw
Morgan dünyanın en iyi gitaristi…
Tiger I 03:23 sebebi neydi ki????
Plague Angel en sevdiğim Marduk albümü. Sonra Rom 5:12 ve Wormwood geliyor. O dönemin hastasıyım ben. Viktoriadan biraz ümitsizdim o açıdan ama ağzımı tokatladı. Werwolfdaki çocuk çığlıkları, Viktoriadaki terbiyesiz riff, Tiger Idaki çıldırma anı, June 44teki OOOOOooooOOOOOlar… Çok uzatmaya gerek yok, Marduk siker.
Daha yeni düşen Graspop 2018 performanslarını izliyordum şunu yazmak geldi içimden: Marduk dünyanın en güçlü grubu. Adamları gördükten sonra her şey çocukça geliyor.
İşte beklediğim yorumlar bunlar. \m/
Gelin lan bi tur övelim;
The devil’s song abartı güzel değil mi ya? Favori seçemiyorum aq albümünde. Çok yücesin marduk, aq marduk…
The devil’s song benim de favori şarkım oldu. Diğer şarkılar gibi direkt fakat epik bir havası da var.