Mekong Delta – The Principle of Doubt
Yeniden merhaba. Son dönemde bir dünya albüm çıktı ve kritikler gecikiyor, biliyorum ama eğer hazırsanız epeydir tanıtmak istediğim bu dinozor metalcilerle ilgili laf laf bir şeyler anlatacağım.
Mekong Delta, Almanya’nın kuzeyinde bir yerlerde kurulmuş teknik thrash metal ile iştigal eden bir grup. Alman ve thrash sözcüklerini yan yana görünce size de böyle bir ferahlık, böyle bir güven hissi gelmiyor mu? İnsan bu birleşimden dandik bir şey çıkamayacağına hemen ikna oluyor gibi değil mi? Hem Almanlar hem de thrash yapıyorlar. Aslında başka söze gerek yok ama ben biraz daha konuşayım müsaadenizle.
Artık grup elemanları küçükken Vietnam’ın güneybatısında bir yerlerdeki Mekong ırmağına beyaz pamuklu donlarla yüzmeye mi gidiyorlardı, yoksa thrash grubu oldukları için Vietnam savaşına göndermede bulunalım mı beyler, ‘Anlayana, qıps ;)’ gibi olur hem! diyerek aralarında değişik bir sinerji mi yaratmak istemişler ne bok yemişlerse ben de tam bilemiyorum gördüğünüz gibi bazı şeyleri. Niye bu konuya girdiysem.
1985’de kurulan grup, faaliyetlerine günümüzde de devam ederek örnek alınası bir metalcilik faaliyetinde bulunuyor. Kariyerine 2014’de yayınladığı son albümü In A Mirror Darkly ile beraber tam bir değil, üç değil, dört hiç değil, on bir albüm sığdırmayı başaran grubun üçüncü albümü The Principle of Doubt, özellikle bu albümden sonra grupta yaşanan vokal değişikliği beni tarlası yanmış çiftçi gibi mahzun kıldığı için bence grubun en müthişli albümlerinden biri.
Mekong Delta’nın en büyük handikabı vokalistlerden yana pek yüzünün gülmemesi. Aslında gruba dahil olan vokalistlerin hepsi de şahane adamlardır herhalde; birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde şimdi kimseyi de kimseye düşman etmek istemiyorum tabii ama tüm vokalistlerin enteresan ve alışması oldukça zor, birbirine de benzeyen abuk bir tarzı var. The Principle of Doubt’daki performansı ile Wolfgang Borgmann (Alman kere Alman olmak), ya da gruptaki takma adıyla ‘Keil’ (ismi WOLFGANG olan bir insan niye takma isim kullanır) bu vokalistler içerisinde kulağımı en az tırmalayan isim. Ancak yine de çoğu zaman feryat figan eden ve hatta zılgıtlar atan, grubun ilk üç albümünde yer alan Wolfgang biraderime alışmak gerçekten de zor.
Açılış parçası A Question of Trust, thrash sever birçok dinleyiciye daha ilk saniyeden gazı verecek, güçlü bir şarkı. Dönemi göz önünde bulundurduğumuzda hemen hemen tüm şarkılarda yenilikçi bir yaklaşıma rastlamak mümkün. Mesela The Principle of Doubt şarkısını 1989 yılında bana dinletselerdi herhalde çok şaşırır, hayretler içerisinde kalırdım. Bir yaşında sabiye thrash metal mi dinletilir, diyerek dile bile gelirdim belki.
Genel anlamda müzik neye benziyor peki? Senfonik soslarla tatlandırılmış, progresif açılımlarla baharatlandırılmış, thrash fırınında pişirilmiş bir müzik var efendim elimizde. Örneğin yer yer timpaniler eşliğinde coşmak ziyadesiyle mümkün. Vokalin farklı teknikler kullanarak attığı çığlıklar ve belirli bir düzeni takip etmeyen beste yapıları sayesinde zengin bir dinleti sunuyor The Principle of Doubt.
Fakat prodüksiyon günümüzde alıştığımızın aksine biraz daha kirli olduğu için şarkıların derinliklerinde neler olup bittiğini anlamak için biraz dikkat kesilmek ve zaman harcamak gerekiyor. Özellikle iyi bir kulaklık yahut ses sisteminde dinlenildiğinde albümdeki çılgın atan basları dinlemek oldukça keyifli. Dönemin diğer thrash/heavy metal gruplarıyla karşılaştırıldığında çok daha ön planda. Ayrıca özellikle çift gitar melodilerinin olduğu bölümler de zamanının oldukça ötesinde.
Shades of Doom gibi, A Question of Trust gibi, turfanda thrash bestelerinin yanı sıra Curse of Reality gibi, El Colibri gibi, hatta Twilight Zone gibi parçalar, Mekong Delta’nın neden türdeşlerine nazaran ilginç ve dikkate değer bir grup olduğunu gösterir nitelikte. 20. yüzyılın mühim gitar bestecilerinden biri olan Julio Salvador Sargeras‘ın özgün bestesinden uyarlanan El Colibri, 1959-1964 yıllarında yayınlanan efsanevi Twilight Zone‘un tema müziğinin hoş bir uyarlaması derken The Principle of Doubt thrash albümü kimliğinden bir parça sıyrılıp yoğun atmosferli enteresan bir albüm haline geliyor.
Korku ve kaos temalarını işleyen melodilerin üzerine bir de kişisel kararlılığımızın sorgulandığı, felsefi dahi sayılabilecek özenli sözler eklenince tadından yenmez bir hal alıyor albüm.
The Principle of Doubt kesinlikle Mekong Delta’nın en iyi birkaç işinden beri. Umarım eski kirli kayıtlara ve prodüksiyonlara karşı bir ön yargınız yoktur. Her ne kadar gruba ve albüme ısınmak biraz zaman istese de The Principle of Doubt’un barındırdıkları bu sabrı sonuna dek hak ediyor. En azından bir şekilde edinin, arada ne olduğunu hatırlamak için aça aça, bir şekilde alışırsınız zamanla.
87/100