Kritik

Blut Aus Nord – Ethereal Horizons

Merhaba.

90’ların ortasından itibaren black metali avangart ve endüstriyel unsurlarla birleştirerek atmosferini eşsizleştirmek, black metalin yoğun atmosferini monolitik bir yapıya dönüştürmek için uğraşan Fransız topluluk Blut Aus Nord (BAN), sadece bu vizyonerliği sayesinde bile black metal dünyasının en benzersiz, en özel isimlerinden biri. Kabul, black metal denilince akla gelen o eski görkemli grupların arasında adı anılmıyor belki, fakat 3. dalgayı temsil eden özgürlükçü, tuhaf black metali derinden etkilemiş, ilham vermiş isimlerden biri olarak fazlasıyla kıymetli.

Bu kıymeti yaratan esas adam Vindsval, başına buyruk sıfatını sonuna kadar hak eden bir deli ve dahi. Hatta son 2 yılda en çok dinlediğim 5 black metal albümünden biri olan Disharmonium – Nahab kritiğinin başında belirttiğim gibi bize iki ayrı BAN sunacak kadar da şizofren. Bu kendine has arkadaş, BAN’ın son döneminde Lovecraft’ın tuhaf, tekinsiz dünyasında fazlaca vakit geçirtmişti bizlere; ahenksiz notaların baş döndürücü uyumsuzluğu, insanı sarhoş eden psişik darbelerle kendine has, atonal bir kasvet sunuyordu. Serinin ilk albümü Disharmonium – Undreamable Abysses ve Nahab ikilisi, Lovecraft ve atonal black metal seven beni can evimden vuran işlerdi. Haliyle yeni albümde Hallucinogen‘i hala BAN evrenine tam oturtamamış biri olarak 777 serisinde olduğu gibi belki üçlemeyi tamamlar, Memoria Votusta üçlemesi gibi bizi 18 yıllık bir maceraya koşmaz belki diyordum… Grubu bilmeyenler ne diyor bu diyecek ama yani kardeşim, biz BAN diskografisinde neler neler yaşadık bir bilseniz.

“Yıllar içinde şunu öğrendim ki kendi müzikal yaratıcılığım söz konusu olduğunda, bugünün gerçeği nadiren yarının gerçeği oluyor.”

Bu sözü eden biri, devamlı bir dönüşüm içerisinde demektir ve Vindsval da Disharmonium serisine bir ara verip başka şeyler yazmak istemiş belli ki; Ethereal Horizons, maddesiz ufukları keşfederken müzikal tarafta da kendine has birtakım özellikler barındırıyor. Gölgelerden uzanan eller, insanı boğan gaz kütleleri, korkunç vantuzlar veya baktıkça derinleşen kapkaranlık boşluklar beklemiyor parçaların detaylarında. O dipsiz karanlık, yerini çok daha rahat nefes alınabilen bir atmosfere bırakmış durumda hatta. Uzun yıllardır vokali sadece destekleyici bir yan unsur olarak kullanan Vindsval’in bu defa kimi anlarda ciddi ciddi direksiyonu vokale bıraktığını, gitar tarafında düpedüz catchy denilebilecek melodilere yer verdiğini, hiç ısırmayan, neredeyse shoegaze/post-rock çizgisindeki gitarlar yazdığını duyduğumda yaşadığım duygusal facepalm‘ı bir süre unutamayacağım sanırım. Tamam, elbette pozitif bir havadan bahsedemeyiz, sonuçta BAN bu, ama gerçekten kafasını göğe kaldırmış, ışıkların arasından bulutları görmeye çalışan bir hali var gibi biraz. Hallucinogen‘den psikedelikleri çıkaralım, yerine çok daha ruhani, hatta biraz arınmacı bir tavır ekleyelim…

THE CURE vari bir temiz vokal pasajıyla şaşırtan Shadows Breathe First, aslında karakter olarak son üç albümden pek uzak konumlanmasa da (açılışı bayağı Hallucinogen‘den fırlamış gibi) mevzubahis temiz vokal, sonrasındaki rifler ve OPETH vari progresif rock hareketler, özellikle ilk dinlemede bayağı şaşırtıcı. The Ordeal‘ın son bölümünde adeta bir blackgaze grubu gibi tınlarken The Fall Opens the Sky‘da bir davul-bas solosu dahi yer almış. Albümün herhangi başka bir anında bas gitar duymak mümkün değil bu arada, haha.

Parçalar ilerledikçe albümün bir katmanlar bütününden ziyade enstrümanlar tarafından yönlendirildiğini fark ediyoruz. Daha çok tekrar, tek bir enstrümanın öne çıktığı daha çok an, daha çok vokal ve toplamda adeta içindeki deliliği susturmuş, daha huzurlu ve Zen bir BAN dinliyoruz. Hırıltılı, histerik black metal vokallerinin mikste geride bırakıldığını, yutulduğunu da düşünürsek bu bir rastlantı değil tabii.

What Burns Now Listens‘da olduğu gibi melodiyi tümden kaybetmese de alttan alta rahatsızlığı, ahenksizliği verdiği anlar ve Hallucinogen‘e kıyasla çok daha net, izole edilmiş black metal patlamaları dolayısıyla Ethereal Horizons, hala ekstrem sınırların da sonuna yaklaşmış bir grubun elinden çıkma olduğunu hissettiriyor. The Fall Opens the Sky, ortasındaki ilginç davul/bas pasajı ve sonraki lead gitarlı bölüm de dahil olmak üzere, atmosferik black metalin hakkını fazlasıyla veriyor mesela.

Açıkçası git-gelli bir haldeyim hala ama şunu biliyorum ki kişisel beklentiler ve beğeniler doğrultusunda Blut Aus Nord değerlendirmek pek de akıl karı bir hareket değil. En azından rahatça şunu söyleyebilirim ki pek çok insan tarafından grubun son dönem en iyi işi olarak gösterilen Hallucinogen‘i sevenleri daha çok tatmin edecek, her zamanki gibi hipnotize edici ama biraz da uçucu, soyut bir albüm Ethereal Horizons. Ben daha baskın karakterli, ezici, yıpratıcı ve o kozmik atmosferin arkasında büyük dehşetler gizleyen Blut Aus Nord’u daha çok sevdiğimden benim için biraz meh kaldı. Eh, zaten Hallucionegen‘e de kaç verdiğim belli, o yüzden en güzeli gideyim de bir kez daha The Endless Multitude dinleyeyim.

70/100


Okur puanı:

Ortalama puan 3 / 5. 4

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.