Röportaj: Cytotoxin
Merhaba.
Son yıllarda favori teknik/brutal death metal gruplarımdan birine dönüşen Alman topluluk CYTOTOXIN, bu yıl içerisinde yayımlanan Biographyte albümüyle kalbimdeki yerini daha da sağlamlaştırmışken artık ilişkimizi bir sonraki seviyeye geçirme vakti geldiğini düşünerek elemanlara ulaştım. Son albümün gelişim sürecini, grubun kendine has temasını ve çok daha fazlasını konuştuğumuz keyifli bir röportaj çıktı ortaya. Radyasyonlu çaylarınızı, kahvelerinizi koyduysanız Cytotoxin’in nükleer felaketlerle dolu dünyasına dalalım bakalım:
Korhan: Türkiye’den selamlar Cytotoxin! Umarım her şey yolundadır. Öncelikle yeni albümünüz Biographyte’ı tebrik etmek istiyorum. Nasılsınız? Şu ana kadar albüme gelen tepkilerden memnun musunuz?
-Merhaba Korhan, bizi ağırladığın için çok teşekkür ederiz! Nazik sözlerin için de ayrıca minnettarız. Şu ana kadar gelen tepkiler kesinlikle harika. Metal dünyasından gelen desteği gerçekten hissediyoruz ve harika eleştiriler aldık. Bu yüzden çok mutluyuz!
Korhan: Biographyte’ın, Gammageddon‘ın acımasız brutalitesi ile Nuklearth‘ün daha atmosferik yaklaşımının bir birleşimi olduğunu hissediyorum. Biographyte albümünün arkasındaki ana fikir neydi?
-Tamamen haklısın! Elbette, şarkılarımızı ve genel tarzımızı sürekli geliştirmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda, Nuklearth‘ü yayımladıktan sonra Gammageddon ve Radiophobia‘ya tekrar yaklaşacağımız bir adım atmak istedik. Nuklearth çok dengeli ve bizim standartlarımıza göre oldukça armonik sayılabilecek bir albüm. Bu nedenle Biographyte‘da kendimize farklı şeyler yapma konusunda meydan okuduk diyebiliriz.
Korhan: Nuklearth ve Biographyte arasında 5 yıllık bir boşluk var ve ayrıca her şeyi etkileyen, Nuklearth turnesi de dahil olmak üzere pek çok turnenin yarım kalmasına neden olan büyük bir pandemi durumu yaşandı. Bu dönem grubu ve eğer etkilediyse yeni albümün yazım sürecini nasıl etkiledi?
-Canlı performanslarımıza bir süre ara vermek zorunda kalmamız büyük bir hayal kırıklığıydı elbette. Nuklearth‘ü 2020’de yeni yayımlamıştık ve birçok yeni yerde sahneye çıkma planları yaparken bir anda tüm hayatı durdurmak zorunda kaldık. Albüm çıktıktan sonraki ilk konserlerimizi 2022’de verdik ve o döenmde bir sonraki albüm için şarkı yazmaya başlamıştık bile. Yine de biz her zaman olduğu gibi aceleyle hareket etmektense bir işe gereken zamanı ayırmayı severiz. Biographyte için daha fazla deneme yapmak istedik. Prova odasında vokalleri kendimiz kaydetmek için zaman ayırdık. Aradaki farklı net bir biçimde duyabilirsiniz! Ayrıca, daha fazla synth ve koro dahil etmeye çalıştık. Daha iyi yapılar ve özgün riflere odaklandık. Tüm bunlar ne yazık ki zaman alıyor. Sonucun harcadığımız zamana ve çabaya değdiğini düşünüyoruz!
Korhan: Grubu tanımayanlar için Cytotoxin, Çernobil ve nükleer felaketlerle ilgili bir grup. Bu temayı seçmenizin altında yatan temelleri öğrenmek isterim. Grup üyelerinin hayatları veya meslekleriyle mi ilgili bir şey, yoksa sadece farklı ve diğerlerinden ayrılabilir olmaya mı çalışıyordunuz?
-Çoğumuzun bilimle iç içe bir geçmişi olduğu için teknik süreçlere ve endüstriyel tesislere, ayrıca radyasyon veya nükleer serpinti temalarına ilgi duyan bir ekibiz. Ayrıca, çoğumuz Çernobil felaketinden kısa bir süre sonra, görece yakın çevrelerde doğduk ve ebeveynlerimizin veya büyükanne ve büyükbabalarımızın bize anlattığı hikayelerden bir şekilde etkilendik. Bu, nihayetinde grubun temasına ve çaldığımız şeye yol açtı. Ayrıca, elbette farklı olmak da istedik. Kendi temamıza sahip olmak istedik ama aynı zamanda rahatsız edici, tedirgin edici veya huzursuz edici bir müzik yazabileceğimizi de fark ettik. Tüm tema, death metal ile iyi bir şekilde birleştirilebilecek bir şey olan radyasyon korkusu üzerinden şekillendi.

Korhan: Temalar bazen sınırlayıcı olabilir. Asla şikayetçi değilim ve bdm/tbdm veya ana hatlarıyla death metal ile nükleer felaketlerin mükemmel bir ikili olduğunu düşünüyorum ama gelecekte tematik olarak farklı bir yola gitmek için üyeler arasında herhangi bir plan veya görüşme var mı?
– Nuklearth ile, özellikle Harrisburg veya Fukuşima gibi diğer olayları konu alan Atomb veya Coast of Lies gibi şarkılar yazarak orijinal Çernobil temasının biraz dışına çıktık bile. Oldukça açığız ve kendimizi sadece tek bir temayla sınırlamak istemiyoruz. Farklı reaktör tipleri veya diğer ekolojik temalar gibi başka alanlara da yönelebileceğimizi hayal edebiliyorum. Geleceğin ne getireceğini birlikte göreceğiz!
Korhan: YouTube kanalınızda bir Yapım Aşaması seriniz var ve bir grubun sanatına ne kadar bağlı olabileceğini izlemek -en azından kendi adıma- çok ilgi çekici. Profesyonel aktörler ve işinin ehli insanlarla çalışmak, tutarlı bir anlatı oluşturmak, müziğin dışındaki her küçük ayrıntıya dikkat etmek… Tüm bunlar, yeni kurulan çoğu grubun, grup algısını nasıl etkilediğini fark edemediği konular. Kendi elinizle ürettiğiniz tehlikeli atık varillerinden tutun da bayağı detaylı, profesyonel klipler çekmeye kadar, Cytotoxin’ın sanatsal yolları ve duruşu hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?
– Ya çok teşekkürler, sağ ol! Evet, müziği sadece tek başına bir ürün olarak görmemeye çalışıyoruz. Cytotoxin’da her zaman daha fazlası vardı; temaya uygun müzik videoları ve özellikle canlı şovlar özelinde bahsettiğin variller, doğru ışık kullanımı ve yeşil sis gibi detaylar bizim için çok önemli. Cytotoxin, özellikle konser ortamında bütün bir deneyim olmalı. Kalabalıkla özel anlar yaratmak, dinleyiciler için akılda kalacak çarpıcı anılar ve genel anlamda iyi hatırlanan bir zaman dilimi yaşatmak istiyoruz. Ayrıca Çernobil’deki trajik olayı hatırlamak ve sonuçlarını yaşayan insanlara saygımızı sunmak da istiyoruz. Kısacası Cytotoxin’de müzikten çok daha fazlası var, orası kesin!
Korhan: Gruba hayran olmamın ana nedenlerinden biri, diğer hızlı çalmaya odaklanmış tbdm gruplarıyla karşılaştırıldığında mekanik değil, organik hissettirmesi. Teknik/brutal death metalin asıl sorununun iyi çalmaktan çok iyi beste yapmak olduğunu düşünüyorum. Her ayrıntı iki kez düşünülmeli, yoksa aslında bütünde bir anlam ifade edemeyen kalabalık bir nota yığınından başka bir şey olmuyor. Death metali organik/anlamlı tutmanın bir formülü olduğuna inanıyor musunuz?
-Müziği organik tutmanın birçok yolu olduğunu düşünüyorum. Her şeyden önce sese, prodüksiyona ciddi zaman ayırmalısınız. Müziğinizi nasıl kaydettiğiniz ve sonrasında miks & mastering için ne kadar zaman ayırdığınız çok önemli. Ayrıca her zaman gerçek davullar kullanmayı tercih ediyoruz ve her enstrüman üzerinde tonlarca efekt olmasını doğru bulmuyoruz. Bunun dışında, her türlü farklı tür ve müziği dinlemeye çalışıyoruz. İlham almak, müziğimize yeni teknikler ve etkileşimler dahil etmek istiyoruz. Dediğin çok doğru, detaylara ve şarkı yapılarına dikkat etmeye çalışıyoruz. Bir parçayı yazarken fikirler ne kadar ilgi çekici olursa olsun, temelde tüm notaları, rifleri ve akışı sorgulayıp bir süzgeçten geçiriyoruz.
Korhan: Bu talepkar bir müzik ve siz de her bir saniyeyi mümkün olabildiğince dolu tutmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Kayda girmeden önce defalarca prova yapmanız gerektiği ortada zaten ama merak ettiğim şey şu: Kayıt sırasında doğaçlama yapıyor musunuz yoksa her zaman orijinal olarak yazılana mı bağlı kalıyorsunuz?
-Stüdyoya girdiğimizde, temel olarak daha önce yazdığımız şeylere bağlı kalmaya çalışıyoruz. Gitarlar için genellikle çok fazla değişiklik yapmıyoruz. İstisnalar, bazen stüdyoda veya kayıt seanslarımızdan sonra yazdığımız sololar şeklinde ortaya çıkıyor. Sonradan eklenecek sample kısımlar, doğru ilhamı yakalamak için genellikle stüdyoya sakladığımız bir konu. Davullar içinse gerçekten çok zaman ayırıyoruz. Farklı farklı ekipmanlar deniyor, sürekli deney yapıyor, birbirinden farklı kayıtlar alarak hepsini karşılaştırıyoruz ki hangisinin en iyi uyduğuna karar verelim. Yani yazdığımız şey saf haliyle orada olsa da stüdyo sihri de fazlasıyla mevcut. Aynı şeyi vokaller için de söyleyebilirim. Vokaller ile stüdyoda istediğimiz ölçüde değişiklik yapabiliyoruz çünkü bu kolayca değiştirilebilen, üzerinde oynayabildiğimiz bir şey.
Korhan: Maximilian Panzer 2023’te davul koltuğuna oturdu ve o, Cytotoxin’ın 5. albümündeki 3. davulcu. Sende bu departmandaki istikrarsızlık, grup elemanları arasındaki fikir farklılıkları mı yoksa Cytotoxin davullarının fiziksel olarak zorlayıcı doğasıyla mı ilgili? Ve Panzer ile ilgili, onun çalma tarzı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
-Öncelikle Panzer’ı bulduğumuz için çok mutluyuz! Kendisinden önceki davulcularımızı iş veya aile öncelikleri nedeniyle “kaybettik”. Öte yandan Cytotoxin davullarının gerçekten çok zorlayıcı olduğunu kabul etmemiz lazım. Fakat daha da büyük bir zorluk var: zaman! Aktif, devamlı turlayan bir metal grubunda çalmak için gerçekten kendinizi buna adamanız lazım. Kısacası birden fazla sebep var bazen elden bir şey gelmeyebiliyor.
Açıkçası Panzer’ın tarzını seviyoruz. Oldukça doğrudan bir stili var ve çok gürültülü çalıyor! Herif kesinlikle gerçek bir metalci; bunu blast-beat’lerinde hissedebiliyor, ataklarındaki enerjiyi duyabiliyoruz! Panzer ile çok iyi bir uyum yakaladık, umarım uzun süre birlikte çalabiliriz.
Korhan: Grup hakkında bir başka ilginç konu da veganlık, alkol/uyuşturucu karşıtı duruşunuz. Festivallerde, özellikle Obscene Extreme gibi yerlerde ayık kalmak zor olmalı, haha. Çernobil iklim değişikliği ile kolayca bağlantılı olabilir, bu yüzden bitki bazlı (plant-based) beslenme tamamen mantıklı ama bu motivasyon hakkında ve grubun bu yaşam tarzını nasıl benimsediği hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Not: Bu soruda benim plant-based diet diyerek kestiğim ortaya “What, you mean power-plant based diet?” diye cevap vererek yapıştırıyorlar golü ve bir süreliğine dağılıyoruz.
-Hahaha, dur dur tamam düzgün cevap verelim. Çernobil’in doğa ve ekolojik sistem üzerinde büyük etkisi oldu. Nükleer enerjinin yarattığı etkileri görüyoruz ve gezegenle uyum içinde yaşamak istiyoruz. Bu yüzden Çernobil gibi bir temaya sahipken vegan olmak ve doğaya saygılı bir şekilde yaşamaya çalışmak verilmesi basit bir karardı diyebiliriz.
Korhan: Pekala, son soruma geçiyorum o zaman. Röportaj yaptığım her gruba bunu soruyorum: Cytotoxin’dan daha önce tek bir nota bile duymamış bir dinleyiciye önereceğiniz üç şarkı ne olurdu?
Oha, bu bayağı iyi bir soruymış ama cevaplaması kolay değil, biraz düşünelim. Öncelikle Chernopolis mutlaka orada olmalı çünkü senelerdir konser setimizdeki son şarkımız. Bir başka önce çıkan seçim Nuklearth parçası olabilir çünkü normalde çaldığımız şeylerden çok daha farklı bir beste. Son olarak da bir klasik seçelim: Radiatus Generis! Hem hızlı hem de slam kısımları var – yani, bu her zaman işe yarar, değil mi haha.
Korhan: Haha, kesinlikle yarar. Sanırım benden bu kadar. Zamanınız ve cevaplarınız için teşekkürler, sizi Metalperver’de ağırlamak bir zevkti. Eklemek istediğiniz başka bir şey veya Türkiye’deki hayranlarınıza herhangi bir mesajınız var mı?
-Tekrar bize zaman ayırdığın için teşekkürler ve umarım yakında görüşürüz! Bir gün Türkiye’de çalmayı çok isteriz, bu bizim için bir zevk olur. Bunun dışında, yeni albümümüz Biographyte‘ı dinlerseniz seviniriz ve death metali, konserleri destekleyin! Sosyal medyadan bizimle iletişim kurabilirsiniz, röportaj için tekrar teşekkürler!
Power-plant based diet iyiymiş abi sdfkjsdf eline sağlık.