Inter Arma – New Heaven
Merhaba.
Sulphur English‘in yarattığı heyecan dalgası sonrası çok daha aktif ve hızlı olmasını beklediğim Amerikalı Inter Arma, önceki dört yıla üç albüm sığdırmışken belki de en çok övüldüğü, ticari ve manevi açıdan en yüksek başarıya ulaştığı albümü sonrası dört yıl bekletti bizi. Ağırdan almak ve eldeki materyalin demlenmesini beklemek bir yandan fazlasıyla takdire değer olsa da öte yandan ben, acaba Sulphur English altında eziliyorlar mı diye düşünmeden edemedim doğrusu. Tabii araya pandemi ve grup elemanlarının kişisel meseleleri de girmedi değil; fakat New Heaven‘a biraz temkinli yaklaştığımı ve incelemek için de bu yüzden biraz beklediğimi belirtmiş olayım.
2024’ün en fantastik parçalarından biri olarak not aldığım isim şarkıyısla açılan albüm, yanlış bir imaj çizerek dissonant death metal atmosferinde başlıyor. Kıvrılarak kulağınızdan beyninize doğru ilerleyen etobur bir solucanı andıran ahenksiz gitarlar, gruba 2022’de dahil olan yeni bas gitarist Joel Moore’un marifetleriyle iyice sinir bozucu bir hal alıyor. Grubun bu zamana kadar kaydettiği en gaddar, en hayvani şarkılardan biri New Heaven; GORGUTS, PORTAL, ALTARAGE gibi grupları sevenler eminim kafayı yiyerek dinleyecekler.
Paradise Gallows dönemindeki o azman death metal havasını koruyarak ilerleyen parçalar hızlı, boğuk ve çoğunlukla death metal sınırlarında takılırken ancak enfes bas sololu, kısa, enstrümantal Endless Gray ara faslından sonra alıştığımız Inter Arma kimliğine kavuşuyoruz. Bu noktadan itibaren albüm, Inter Arma’nın abuk fikirlerinin daha rahat kendine alan bulabildiği, türlerin biraz daha iç içe geçmeye başladığı deneysel bir hal alıyor. Gardens in the Dark tümüyle temiz vokalin hakimiyetinde geçilirken psikedeli, southern rock, post-punk gibi farklı ilham kaynakları kendini belli etmeye başlıyor. Tj Childers’ın mikste önde tutulmuş, lokomotif görevi üstlenmiş davulları (grup canlıda da davul ağırlıklı takılıyor hep) sayesinde hangi türü kurcalarlarsa kurcalasınlar, kulağınıza çalınan şeyin yoğunluğu pek değişmiyor.
Vokalist Mike Paparo ise albümün bir diğer öne çıkan elemanı. İlk yarıda ağırlıklı olarak derin, boğuk death metal kükreyişleriyle yoğunluğu arttırırken The Children the Bombs Overlooked gibi daha ağırbaşlı parçalarda gotik sayılabilecek, bazen Nick Cave gibi isimleri anımsatan temiz vokalinin yanına dişlerinin arasından yaptığı hırıltılı vokali ekleyerek Inter Arma’dan alıştığımız doom atmosferini daha karanlık noktalara çekiyor. Bu parçada Childers & Paparo ikilisi şov yapmışlar zaten biraz.
Psikedelik etkisindeymiş gibi hissettiren halüsinatif prodüksiyon, albümün iki yarısının birbirinden net bir şekilde ayrışması ve Sulphur English‘in o yekpare, bütüncül duruşu nedeniyle New Heaven‘a karşı farklı yorumlar gelebileceği aşikar. Inter Arma’nın bu yıl, 2019’da olduğu kadar büyük bir sükse yapamayacağı da albümün çıkış zamanından bugüne geçen sürede belli oldu bile. Fakat New Heaven, birkaç farklı türü birbirine çok iyi uyumlandıran ve kafa bulandıran prodüksiyonuyla bunu tekil, insanın hafızasına kazınan bir tecrübeye dönüştürebilmiş. Bir yandan uyumsuzluklarla dolu dayakşör bir death metal, diğer taraftan beton gibi bir sludge/post-metal ağırlığı, öbür yandan da Nick Cave vari ilginçlikler dinleme fikri biraz zorlayıcı olabilir ortalama dinleyici için; ancak eminim New Heaven‘ı baş tacı edecek bir kitle de orada bir yerde, bu yazıyı bekliyordu haha. Bir şans verin.