Varathron – The Crimson Temple
Merhaba.
Birincinin çok belli, ikincinin kim olduğuysa pek umursanmayan bir alt tür Helenistik black metal. ROTTING CHRIST gibi bir devin gölgesi altında pek çok grup yetişti aslında ama ona yaklaşabilen biri çıkmadı pek ve zaman içerisinde gördük ki piyasa da bu türde bir başka büyük gruba ihtiyaç duymuyor. Ben hem görece daha klasik bir yaklaşıma sahip olduğundan hem de yakın coğrafyaların ortak melodik karakterlerini yansıttığından çok sever, tüm temsilcilerini takip etmeye çalışırım ve bence Varathron, bu anlamda Yunanistan’ın ve Helenistik black metalin en değerli gruplarından biri.
Sık kadro değişiklikleri, buna bağlı bir istikrarsızlık (35 yıl/7 albüm) ve belki bir-iki başka sebepten dolayı (ilk albümlerdeki drum-machine bunlardan biri olabilir mesela) birlikte birçok dinleyici için denizdeki bir diğer balık Varathron. Oysa ki özellikle 2014’teki Untrodden Corridors of Hades ve onu takip eden 2018 çıkışlı Patriarchs of Evil, biraz geç kalındıysa da Stefan ve kurmaylarının olgun, rafine bir tarz yakalayıp Varahtron markasını hak ettiği seviyeye getirmesi açısından güçlü albümlerdi. Okültse okült, karanlıksa karanlık, melodiyse melodi, rifse rif; hele ki asla katlanamadığım ruhsuz bir şeye dönüşmüş Rotting Christ’tın yaşattığı hayal kırıklıklarını Stefan’ın sıcacık cübbesine sarılarak atlattığımı itiraf etmem lazım.
Geleneksel beste yapısıyla, atmosfer veya yenilik uğruna iskeleti değiştirmeye çalışmadan net bir black metal estetiği yaratıyor Varathron. Yeni albüm The Crimson Temple‘da da bu bakış açısının devam ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bununla birlikte hem gitar yazımı hem de prodüksiyon anlamında boğucu, ezici bir black metal beklememek gerek. Patriarchs of Evil‘dan bile raha uçucu, rahat dinlenebilen, tabiri caizse çerezlik bir havası var The Crimson Temple‘ın. Farklı türlerden alınan ilhamla birlikte melodik, akıcı besteler en agresif anlarında bile yormayan bir dinleti sağlıyor.
Kişiden kişiye pozitif veya negatife kayabilecek bu özelliğin haricinde en güçlü parçaların ilk yarıya toplandığını, çok güçlü açılan albümün ilk üç parçadan sonra kan kaybetmeye başladığını söylemek gerek. Hegemony of Chaos, hem o yormama halini hem de Varathron’un markalaşmış yaklaşımını görmek adına iyi bir açılış şarkısı. En coşkulu tremolo / blast-beat kombinasyonlarında bile kasıtlı bir drama, buna bağlı olarak da bir yumuşaklık var. Steffan’ın tutkulu, hafif de teatral vokalinin sürüklediği orta tempolu ritmik dörtlükler enfes; üzerine de 2:00 civarındaki o müthiş akılda kalıcı melodi gelince ister istemez kapılıp gidiyor insan şarkıya. Gerçekten sitar mı kullanmışlar yoksa synth. ustalığı mı bu bilmiyorum ama bu tarz melodiler çok yakışıyor Varathron’a.
Kısa süresine rağmen heavy metalin klasik nakarat odağıyla, dramatik synth. desteğiyle öne çıkan Crypts in the Mist ve habis atmosferiyle, hiç kaybolmayan momentumuyla Cimmerian Priesthood, ilk üç parça itibariyle sene sonu listemi dahi zorlayan bir kalite sunarken 17-18. dakikalardan itibaren bir odak ve netlik kaybıyla birlikte flu, ne olduğu tam seçilemeyen besteler yüzünden dağılıyor albüm. Sinners of the Crimson Temple, 90’lar gotik Rotting Christ’ına fazla yakınsayıp grubun otantikliğini yıpratırken Patriarchs of Evil zamanından kalma gibi görünen thrash temelli Immortalis Regnum Diaboli de bütünlüğü bozuyor. Efsane kapanışlarıyla bilinen bir grup olarak 7:34 süresini görünce iyice heyecanlandığım epik Constellation of the Archons bile ucuz koro düzenlemeleri ve birbirinden kopuk geçişleriyle (3:00 – 5:10 arası ne oluyor biri bana anlatsın) daha ilk dinlemeden bayıyor. Bir tek kapanışa doğru giren Shrouds of the Miasmic Winds‘i ayrı tutabilirim belki ama o da sıralamadaki konumu itibariyle arada kaynadı gitti.
İyiyken kusursuza yakın, doom vari bir atmosfere, daha maceracı bestelere kaymaya çalıştığındaysa ancak vasatta kalabilen bir albüm The Crimson Temple. Beklentim çok daha yüksekti ve net olarak hayal kırıklığına uğradığımı söylemem lazım ama yine de Varathron Varathron’dur ve beş yılın sonunda bana uzun süre dinleyeceğim birkaç şarkı verdikleri içim memnumum. Keşke daha üretken bir grup olabilselerdi ama bu da onların kaderiymiş diyelim. Stefan artık 60’ına doğru yaklaşıyor, o yüzden bundan sonra ne olur bilemiyorum ama umarım 4-5 yıl sonra yeni bir Varathron albümü daha dinleyebiliriz. Bu hikaye böyle bitmemeli.