Kritik

On Thorns I Lay – On Thorns I Lay

Merhaba.

Ege’nin karşı kıyısında metal adına farklı türlerden birbirinden kaliteli gruplar çıkıyor. Dünyada daha çok ROTTING CHRIST, SEPTICFLESH, SUICIDAL ANGELS gibi isimler biliniyor elbette ama örneğin bugün konuşacağımız On Thorns I Lay de hayli köklü ve tecrübeli. Belki saydığım diğer isimler kadar meşhur değil ama Peaceville’in üç titanı sayesinde şahlanan gotik metal ve death/doom metal sınırları içerisinde ufak da olsa kendine ait bir kitleye sahip olduğu bir gerçek. Kimi uzun boşlukluklara (13 sene kadar), ilk günlerden bir tek kurucu gitarist Christos Dragamestianos’un kalmasına rağmen kaba bir hesapla 30. yılını kutluyor bu sene On Thorns I Lay. Hal böyleyken bu kadar önemli bir yılda, grubun adını taşıyan iddialı bir albümün çıkışı çok da şaşırtıcı olmasa gerek.

10. stüdyo albümü özelliğindeki On Thorns I Lay, grubun yeni anlaşma imzaladığı dev şirket Season of Mist‘in etiketiyle çıktı. 90’ların gotik furyasına kapılıp biraz ortalama altı kaldıkları dönemin aksine, 2018’de yayımlanan Aegean Sorrow‘dan beri çok daha kasvetli, kuvvetli rüzgarlarla aşınmış, donuk bir death/doom icra ediyorlardı zaten; fakat ne yalan söyleyeyim, bu kadar olgun ve dolgun bir albüm yapabileceklerini düşünmezdim.

Aslına bakarsanız grubu tanımak açısından biraz yanıltıcı olabilir, zira diskografinin kalanından net biçimde ayrılıyor On Thorns I Lay. Müzikal açıdan zengin ve dinamik, folk ve gotik ilhamın hafif meltemleriyle sert death/doom rüzgarlarının kırıldığı, zeki geçişler ve gruptan beklemediğim kırılmalarla dolu. Bu bağlamda tekdüze ve hatta demode kalmakla eleştirdiğim bir önceki Threnos‘u hızla sollayıp beklentilerimi aşmayı başardı. Direkt 90’ları şiar almış, hızlı bayatlayabilecek bir death/doom anlayışı yerine daha kapsayıcı, modern ve güncel bestelerle kariyerinin -1997 çıkışlı Orama dahil- en kaliteli işine imzasını atmış Christos, peşinen belirtmiş olayım.

Fallen From Grace itibariyle ilk fark edeceğiniz şeylerden biri vokalist Peter Miliadis’in derin, topraksı vokali. Bu türdeki işlerde vokal ne kadar pes tonlarda, ne kadar hacimli ve brutal olursa müziğin etkisi de o kadar artıyor bence; Miliadis müziğe perişan bir canavar ambiyansı katmakla kalmıyor, vitesin yükseldiği anlarda death metal hissiyatının havada kalmasını önlüyor. Avrupalı gruplar bazen doom atmosferine fazla kaptırıp yıkıklığın suyunu çıkarabiliyor ama bu anlamda Miliadis ve On Thorns I Lay’in Amerikan death/doom gruplarının brutallik çizgisine yakın durduğunu söyleyebilirim.

Doom, death ve hatta kıyısından köşesinden black metal harmanı ile açılan albüm, Newborn Skies sayesinde grubun genlerinde yer alan epik, gotik tınılar ile devam ediyor. Kısa, çok uzatmayan yapısı ve sert vokallere rağmen Christos’un melodik gitarlarının verdiği gotik havası, şarkıyı farklı bir noktada tutuyor. 7 dakikayı aşan ortalamanın aksine Newborn Skies, beş dakikayı bile bulmayan süresiyle albümün en kısa parçası ve bence bu tip daha retro, daha sade bir beste için ideal. Elemanların bu farkındalığı ve çok uzatmamaları da takdir edilesi.

Folk ve bizim buralar hissini körükleyecek şekilde açılan Crestfallen, orta bölümünde de epey melankolik bir enstrümantal ve akabindeki soloyla ışıkları karartıyor. Christos, melodik veya epik doom soloları yazma konusunda güçlü bir isim ve albüm boyunca pek çok soloyla perişan etmeye çalışıyor dinleyicisini. Keza Among the Wolves da neredeyse CANDLEMASS ayarında bir epiklikte, canavar bir doom rifiyle girip ışıkları iyice karartıyor. Tabii sonra farklı bir şeye evriliyor ve biraz da tempolanarak kendi yolunu buluyor.

Raising Empires ise Newborn Skies‘da övdüğüm her şeyin zıttı gibi. Cilalı, hafif modernize edilmiş retro beste yapısı ve melodik gitarlar Raising Empires‘da biraz uzatılarak tekrar karşımıza çıkıyor. Enfes, epik kapanış Thorns of Fire öncesi bir filler parçaya denk gelmek tadımı kaçırmadı desem yalan olur. Yine de bu parça haricinde 35 dakikalık -ki bence ideal bir süre- harika bir death/doom albümü kalıyor geriye ve o da bana fazlasıyla yetiyor.

On Thorns I Lay, çok gecikmiş bir yükselme devrinde. Christos Dragamestianos ve yardımcıları bugünün talep ettiği dinamizmi, kapsayıcılığı yakalamış görünüyorlar ve gotik mi olalım, dooma mı abanalım kararsızlığı da artık geçmişte kalmış gibi duruyor. On Thorns I Lay, bu türü seven herkesi tatmin edecek düzeyde ve klavyenin, folk manevraların eklediği katmanlarla derinleşen güçlü bir anlatıya sahip. Bir grubun en iyi işinin kariyerinin sonlarına doğru gelmesi pek sık rastlanır bir durum değil ama en azından Season of Mist desteği sayesinde hak ettiği ilgiyi görecektir bu albüm. Iskalamayınız.

85/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 5 / 5. 1

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.