Fires in the Distance – Air Not Meant for Us
Merhaba.
İlk albümünü Covid-19 buhranının ortasında çıkaran Amerikalı melodik doom/death metal topluluğu Fires in the Distance, hem dönemin depresif atmosferi hem de o atmosfere cuk oturan kaliteli müziği sayesinde kısa sürede kitlesini bulmuş, Prosthetic Records çatısı altında yavaş yavaş serpilmeye başlamış bir isim. AMORPHIS‘ten BE’LAKOR‘a, INSOMNIUM‘dan SWALLOW THE SUN‘a kadar birçok gruptan ilham parçacıkları barındırsa da bestelerin doom/death dengesinde, vokal tercihlerinde ve güçlü düzenlemelerde Fires in the Distance’a has bir şeyler duymak mümkün.
Nisan ayının son günlerinde yayımlanan Air Not Meant for Us dinamik ve güçlü yapısıyla ilk albümün başarısının tesadüf olmadığını kanıtlıyor. Bu defa yaylılardan oluşan ufak bir orkestranın desteğini de arkasına alan grup hem daha melankolik hem de daha bütüncül tınlayan bir albüm yazarak tür içerisindeki konumunu sağlamlaştırmış durumda. Piyano, solo gitar ve yaylılar arasında daimi bir alışveriş halindeki melodik yapı, Kristian Grimaldi’in topraksı, derinlerden gelen vokaliyle birleşince ortaya uzun zamandır dinlediğim en keyifli, en saf melodik doom/death albümlerinden birini çıkarmış.
6 parçayla 50 dakikaya uzanan, uzun sayılabilecek süresine rağmen sıkmıyor Air Not Meant for Us. Atmosfer veya yıkıklı basmak uğruna tempoyu ayaklar altına almamış, hatta aksine mümkün olduğunca ritmik ve çatır çutur metal tınlayan beste anlayışı sayesinde süresini o kadar da hissettirmiyor. Elbette doom ağırlıklı bir albüm olarak belirgin bir ağırlığa sahip; akıl sağlığı ve varoluş temaları üzerinden kişisel fikirlerle faniliğe vurgu yapan sözleri de eklediğinizde güle oynaya dinlenecek bir yapıt olmaktan çıkıyor hatta. Neyse ki çoğu şarkı ah be abi, diye bir kenara kıvrılmaktansa neyse ne ulan! gibi bir coşkuyla silkinip ayağa kalkıyor ve hem tematik hem de müzikal açıdan insan azmi, umutsuluğa geçit vermiyor pek.
Hele ki böylesine akışkan, akışkanlığından güç alan bir albümün ortasına 6 dakikalık bir enstrümantal koymak, kendi ayağının altına mayın döşemek gibi gelebilir ama belki de grubun kendi melodi karakterine, atmosferine, trafiğine duyduğu özgüveni görebilmek adına en net örnek Adrift, Beneath the Listless Waves parçası. Kabaran bir dalganın özgür köpükleri gibi etrafa saçılan piyano vuruşlarının hakimiyetindeki parça, bu türde dinleyebileceğiniz enstrümantal besteler arasında herhalde en hareketlilerinden biri. Özellikle şarkının 2. yarısında devreye girip coştukça coşan solo gitara dikkat.
Kompozisyon vurgusunu kaybetmeden verilen duygusallık gibisi yok bence ve doom/death türünde en sevdiğim grubun her zaman spiraller çizerek yükselip alçalan, pasajları birbirine dans ettirerek bağlayan MY DYING BRIDE olması, Fires in the Distance’ı neden bu kadar rahat benimsediğimi açıklıyor bence. Bir tek Idiopathic Despair‘in tekrarlarını biraz gereksiz buldum ama o da artık ameliyet masasına yatırıp neşteri elime alınca gördüğüm bir pürüz. Bir de prodüksiyon tarafında hafif bir boğukluk, her şeyin bir bas tülü altına gizlenmiş olması durumu var. Bunlar dışında Grimaldi’nin zaman zaman Nick Holmes‘u anımsatan hırıltılı, derin vokalinden tutun da Jordan Rippe’nin sıklıkla iki bas pedalı kullanan davulculuğuna, albüm boyunca bir an olsun susmayan piyano/klavyenin zarif melodilerine kadar her şeyini çok sevdim. Air Not Meant For Us, hızla yükselen Fires in the Distance’ın bugüne kadar yaptığı en iyi iş. Melodik death metalin orta tempolu melankolik taraflarına, yazıda bahsi geçen isimlere ve genel olarak doom/death türüne ilginiz varsa eminim sene sonu listenizde yer alacaktır.
Ilk albümü bu yılın başlarında dinlemişdim,sonra yeni albümlerinin yolda olduğunu görüp baya mutlu oldum,sürprizi kaçmasın diye singleları dinlemedim,sonuç olarak çıkdığı gün beni vuran muhteşem bir albüm,yıl sonu listemde kafadan ilk 10-a girecek.
Genel olarak beğendim gerek beste karakteri gerekse enstürman tonları olsun. Türün oldukça karakteristik kalıplarını kullandıklarından olsa gerek ben bu şarkıyı daha önce dinlememiş miydim düşüncesi oluştu ara ara. Bir de hafif rahatsız edici bir unsur olarak şarkıların ana melodilerini fazla tekrar ediyor oluşu var. Sevenini üzmez tabii.