Kritik

Mordkaul – Feeding the Machine, Pt.1

Merhaba.

2020 yılında debut albümünü çıkarıp ortamlara girişini yapan Belçikalı Mordkaul, Belçikalılığını sorgulatacak düzeyde İsveç menşeli bir death metal anlayışına sahip. Göteborg taraflarından aldığı melodiyi Stockholm’ün groove‘uyla birleştiriyor Mordkaul. Hatta Florida taraflarına da şöyle bir arkadaşa bakıp çıkacak seviyede uğrayıp oralardan ilham almayı da ihmal etmiyor. Lafı dolandırmayayım; bu mevzuların olağan şüphelisi AT THE GATES‘i seviyorsanız, mutlaka okumaya devam edin.

Spesifik stil tercihleri ve uygulamadaki maharetiyle kısa sürede kemik kitlesini oluşturan Mordkaul, piyasada da ses getirmeyi başardı. Öyle ki bu yıl içerisinde çıkmasını beklediğimiz Feeding the Machine albümünü miksleyen isim Dan Swanö‘den başkası değil. Aslında albüm çıktığında yazmak daha mantıklıydı ama hem son dönemde dinlediğim en kaliteli isveç melodik death metal klonlarından biri olduğu için hem de deprem gündeminde uzun uzadıya müziğe vakit ayırmak mümkün olmadığı için sefaletimize 23 dakikalık kısa bir mola vermek adına bir EP şeklinde yayımlanan ilk kısmı masaya yatırmak, tanıtmak istedim.

Tam bir ATG şarkısı gibi giren ve vokalinden Adrian Erlandsson imzalı blast-beat davul numaralarına, gitar tonundan solosuna kadar her şeyiyle bu hissi koruyan Crown of Worms, Mordkaul’un niyetini çok iyi gösteriyor. Bir şeylere çok benzetilmek gibi bir dertleri olduğunu hiç sanmıyorum, çünkü ne yapmak istedikleri açıkça ortada zaten. Peşi sıra gelen orta tempolu In Dead Eyes ise tempoyu düşürüp atmosferi yükseltirken Stockholm ritimciliğini, orta temponun o daha tehlikeli ve tekinsiz doğasını açığa çıkarmanın peşinde. EP’nin (ya da albümün ilk yarısının diyelim) yıldızı ve konseptine göndermede bulunan For I Am Machine, neden groove yerine ritim yazıp geçemediğimizi kanıtlayacak ölçüde groove dolu. Ne dedi lan bu şimdi demeden önce bir açın dinleyin; açılıştaki davulun küçük numaraları bitip phaser pedallı gitarlar ve kesik kesik blast-beat‘ler girdiğinde istemsizce salınmaya başladığınızda bir haaa farkındalığı gelecek zaten.

Swanö’nün muhteşem işçiliği sayesinde çok tanıdık bir prodüksiyona sahip Feeding the Machine. Bestelere de karışmış mıdır veya akıl vermiş midir bilemiyorum ama Mordkaul 23:15 süresini o kadar rafine kullanmış ki yağsız, sinirsiz güzelce tuzlayıp direkt kızgın tavaya atılacak kalın bir biftek gibi adeta Feeding the Machine. Herhangi bir rifin bir ölçü bile olsa fazla çalınmadığını, hiçbir solonun elemanı ikna edememişler, dedirtmediğini, hatta beş şarkıdan biri hakkında e bu da olacak tabii işte, albüm sonuçta, gibi bir doldurma hissiyatı vermediğini söylemek lazım.

Vurmuş geçmiş Mordkaul ve albümün 2. yarısı nasıl çıkacak bilmiyorum ama bu rafineliği, bu odaklılığı ve beste kalitesini korumayı becerirse son 10-15 senede dinlediğim en iyi İsveç usulü death metal albümlerinden biri ilan edebilirim Feeding the Machine‘i. Şimdi düşününce böyle iki kısım halinde yayımlamak da iyiymiş ha; 2. yarı patlasa bile bu taş gibi EP’le hayatıma devam edip ne olursa olsun Feeding the Machine‘i gayet iyi hatırlayacağım. Çakalsın Mordkaul, çakal. Hadi çıkarın albümü hemen.

86/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.