Kvaen – The Great Below
Merhaba.
“Çok sevdiğim bir grubun iyi bir albüm yapmasındansa hiç bilmediğim yepyeni bir ismin çıkıp aklımı alması bu müziğe dair en sevdiğim şeylerden biri…“ Megaloman gibi kendimden alıntı yaparak açıyorum yazıyı ama Kvaen’in 2020 yılında yayımladığı ilk albümü The Funeral Pyre‘ın son bölümünde yer verdiğim bu cümle, aradan geçen iki senede Kvaen hakkındaki duygu durumumdaki değişikliği açıklamanın en kolay yolu gibi geldi bana. Türkiye’deki ilk (tek de olabilir gerçi bilmiyorum) Kvaen yazısıyla grubu tanıtıp olur olmadık her yerde de defalarca Revenge By Fire paylaşmış biri olarak Kvaen’i kendi evladım gibi seviyorum. Haliyle çok iyi bir ilk albüm çıkarmış her grupta olduğu acaba başarının devamı gelecek mi tedirginliğiyle karışık bir heyecan, The Great Below ile ilgili Bandcamp üzerinden aldığım her yeni e-postada midemde minik kasılmalara neden oluyordu. The Great Below 25 Mart itibariyle resmen yayımlandı ve o gergin bekleyiş, nihayet sona erdi.
Peki yerini ne aldı? Açıkçası biraz rahatlama, biraz da hayal kırıklığı demeye dilim varmasa da hafif bir burukluk diyeceğim sanırım. Revenge By Fire gibi tüm zamanlarda en sevdiğim black metal riflerinden birinin sahibi, Bestial Winter gibi orta/düşük tempo, pagan soslu black metal kategorisinde hala hafızamda yer etmeye devam eden bir bestenin yaratıcısından daha fazlasını bekledim sanırım, bu yüzden de ne yaparsam yapayım The Great Below‘dan belli bir çizginin ötesinde keyif alamıyorum.
Peki bu The Great Below‘u kötü bir albüm mü yapıyor? Asla. Jakob Björnfot hem enstrüman hakimiyetini hem de bestekarlığını geliştirmiş pandemi sürecinde ve The Great Below, onun DISSECTION ekolünden gelen melodik anlayışı sürdürerek, üzerine de ince bir speed metal katmanı atarak kurguladığı şarkılarıyla hayli güçlü. Açılış parçası Cauldron of Plagues, tam da Revenge by Fire ayarında bir hız ve keskinlikle suratımızda patlıyor örneğin. Köprüdeki alto/tom davullarının bile ne kadar aceleci bir tavırda olduğunu duyunca kaynamaya başlayan kanım, 1:20 civarında blast-beat patladığında artık köpürecek noktaya ulaşıyor. 3:44 gibi hayli kısa bir sürede iş bitiriciliğini konuşturmuş Jakob.
İsim şarkısı da yine benzer bir hız şovu 2/4 davul, karpal tünel davetiyesi tadında bir tarama işçiliğiyle hız kesmese de nakaratında daha melodik ve rahat bir kanala geçileceğinin sinyallerini veriyor. 7:23’lük epik In Silence ile de Kvaen’in tıpkı The Funeral Pyre‘ın ikinci yarısında yaptığı gibi orta tempoya geçip biraz daha atmosferik, hatta yarı melankolik besteciliğinin kaliteli örneklerinden birine şahit oluyoruz. Ayrıca ilk cengaver gitar solosu da bu şarkıda patlıyor. Ben black metalde gitar solosunu çok anlamlı bulmasam da bu tip epik parçalarda anlatıyı kuvvetlendirdiklerine şüphe yok. The Great Below‘da JEFF LOOMIS‘in, Damnations Jaw‘da KING DIAMOND gitaristi Mike Wead’in, Ensamvarg‘da da NECROPHOBIC insanı Sebastian Ramstedt’in konuk gitar sololarını (akordeon da var bu parçada) duymak mümkün. Son olarak da albüm kapanışında FINNTROLL‘dan tanıdığımız Mathias Lillmåns’ın vokal, MEADOWS END insanı Robin Mattson’un da piyano desteği verdiğini ekleyeyim. Diğer her şeyi kendi çalıp söylüyor Jakob ve Kvaen’in tek kişilik bir iş olduğuna şaşırmaya devam diyoruz. Yine de bolca destek almış Jakob ve çeşitlilik açısından konuk müzisyenlerle elini güçlendirmiş.
Kvaen’i en çok kısa, net olduğu zaman seven biri olarak bu karakteri sadece Cauldron of Plagues ve Sulphur Fire parçalarda görebilmek beni biraz üzdü. Kaldı ki Sulphur Fire‘ın tekrarlı rifine de hiç ısınamadım ama bu kişisel zevk meselesi tabii, sevene bir şey diyemem. Ancak Your Mighty Has Fallen‘da da görebileceğiniz üzere olur olmadık solo girmesi beni biraz yoruyor. Dörtnala giderken bir anda çevirmeye yakalanmış, oto sanayi ile anlaşmış ayarsız bir belediye çalışanının istinat duvarı seviyesinde döktüğü kasise çarpmış gibi hissediyorum bu anlarda. Hem şarkının başında, hem sonunda vs. derken bu kadar solo beni baydı kısacası, bunu söylemem lazım.
Yine de özellikle ilk dört parçadaki melodik saldırganlık, Kvaen ateşinin kolay kolay sönmeyeceğini gösteriyor. Aynı şekilde kapanış parçası The Fire Within Him Burns (şarkı adı da zaten…) hem Viking metal tarafında hem de melodik black metalde Jakob’un söyleyecek daha çok sözü olduğunun ispatı. Ensamvarg gibi parçalardaki umut ışığı yayan melodiler, aradığım patlayıcılığı tam olarak bulamamak ve toplamda bu kadar gitar solosu ise The Great Below‘a dair tadımı kaçıran başlıca detaylar. The Funeral Pyre‘a kıyasla teknik olarak daha iyi olabilir, fakat black metalde ruhu tekniğin önüne koyan biri olarak ilk albümü bunun önüne koyacağım sanırım.
84/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON sayfasına göz atabilirsiniz: