Skepticism – Companion
Merhaba.
Acının ve kederin dışavurum biçimlerinin sonsuzluğu, hem etraftaki diğer herkesin de hayat karşısında ne kadar çaresiz kalabildiğini görüp bir nebze rahatlamak hem de insanın en temel duygularından biri odağında üretilmiş bu tip çözüm araçlarının yoğunluğu karşısında kendimi yaşıyor hissetmek açısından, beni ironik bir şekilde keyiflendirmiştir her zaman. BEATLES ile başlayan, BLACK SABBATH ile büyük bir devinim kazanan ve 80’lerin ortasından itibaren de son sürat ilerlemeye başlayan yolculuğunda karanlık, çaresiz ve mutsuz müziğin bugününe baktığımızda artık etiketlerin, tanımlamaların yetmediği bir noktada duruyoruz. Doom metal, death-doom (veya doom-death) drone, epik doom, gotik doom, sludge, stoner, hatta depressive suicidal black metal ve elbette funeral doom… Bu müziğe kıyamet, kötü talih, felaket, mahşer günü, mahkumiyet ve benzer kavramlara karşılık gelen doom etiketini yapıştırmak hangi dahinin fikriydi bilinmez ama bugün bu kusursuz kelime bile, doom çatısı altında üretilen müziği açıklamakta yetersiz kalabiliyor. İnsan oldukça doom metal olacak ve doom metalin en fena, en vahim, en yıpratıcı alt kollarından olan funeral doom metale bakıldığında, bu türün ortaya çıkışında Skepticism ismini göreceğiz her zaman.
Skepticism, yaptığı müziğin yoğunluğu ve açacağı yaralar hakkında net bir fikir sahibi olduğumdan, bilinçli bir şekilde uzak durduğum funeral doom metalin en büyük temsilcilerinden bir tanesi. THERGOTHON, FUNERAL, ESOTERIC, MOURNFUL CONGREGATION, AHAB ve diğer birkaç isimle birlikte olabilecek en ağır, en yıkıcı doom metali yapmaya çalışarak 1991 yılından beri düzenli bir biçimde insanı yerden yere vuruyorlar. Neyse ki bu öyle çıtır-çerez bir müzik olmadığından iki senede bir albüm yapamadıkları için diskografilerinde yalnızca 5 albüm var…dı geçtiğimiz Eylül ayının sonuna kadar.
Bir önceki Ordeal‘ın hücum kaydını düşününce aslında Companion, 13 yıl aradan sonra dinlediğimiz ilk gerçek Skepticism albümü. Ordeal‘daki ruh hallerini bilmek kolay değil (2014’te, o dönem çalıştıkları şirket albüm yapmıyorlar diye grubu kovunca hızlıca başka bir şirketle anlaşıp yayımladılar Ordeal‘ı, onun da etkisi vardır mutlaka) ama o albümün prodüksiyonu beni çok itmişti. Companion‘da ise her şey yerli yerinde ve olması gerektiği gibi. Türe hakim olmayanların şaşırabileceği şekilde fazlasıyla önde tutulan klavyenin hakimiyetinde, güçlü bir bas-davul ikilisi ve gitarla birlikte hayli derinden, geriden gelen vokal sayesinde funeral doom metalin tanımı tadında bir kayıt almış Fin topluluk. Eero Pöyry’nün klavyesi melodik olmaktan ziyade bir cenazenin fon müziği tadında zaten ve The Intertwined, Passage‘ın girişindeki tremolo ile The Swan and the Raven‘ın MY DYING BRIDE vari melodik gitarları dışında gitarlar da kesinlikle şarkı yaratmaktan ziyade bir ses duvarı inşa etme çabasında. Çaba demek haksızlık olur gerçi; uzaydan görülecek bir duvar inşa etmiş adamlar, ne çabası. Grupta tek gitar olduğu notunu da düşeyim bu arada bilmeyenler için.
Klasik bir Skepticism açılışı sayılabilecek Calla sonrası, pat diye girerek niyetini belli eden The Intertwined, bu müziğe gönlünü vermiş herkes için senenin en iyi parçası olmaya aday. Eero’nun şarkının dört bir yanına saçılmış klavyesinin yanı sıra orkestral düzeydeki davullar da tabuta çivilerin hangi anda çakılacağını göstermekte önemli rol oynuyor. Eero ise şarkının üç farklı modunda üç farklı (kilise organı, ahenksiz (dissonant) piyano ve belli belirsiz orkestral, melodik yaylılar) yaklaşımla yılların tecrübesini tek parçaya sığdırmış adeta. The Swan and the Raven‘a da (biraz da MDB hayranlığından tabii) çok sevdim ama The Intertwined, kusursuz bir parça olmuş gerçekten. Öte yandan Skepticism nedir sorusuna 2021’de bile böyle net yanıt verebiliyor olması da grubun ne kadar özel olduğunun bir kanıtı bana sorarsanız.
İnsanı Farmakon günlerine götüren bir sertlik ve death metal yoğunluğu ile açılan Passage ise albümde hem temponun (ondan önce yer alan, albümün en uzun parçası The March of the Four‘un ağırlığını da düşünürsek) kontrol edilmesinde hem de araya farklı bir şeyler yedirme konusunda çok yardımcı oluyor. Elbette grup karakterinden ödün verip tamamen death metale kaymamış ama açılış rifinin arkasına blast-beat atıp dissonant death metal etiketiyle bassanız, alıcısı çok olacaktır. 6 parça ile 50 dakikaya yaklaşan albüm, tür içerisinde çok uzun sayılmaz (son Esoteric albümü 100 dakikaydı mesela haha) ama bu sürede bile albümün ortasına biraz daha tempolu, rif odaklı bir parça koymak Companion‘ı yukarı taşımış kesinlikle. Evet, funeral doom metali seviyoruz ama bu da can kardeşim.
Aslına bakarsanız zaten Skepticism de bilindik funeral doom metal temposunun dışına çıkıp biraz daha hızlı çalmak istemiş gibi görünüyor. Temponun geneli için orta veya yüksek diyemem elbette ama sınırlarda gezen, neredeyse daha death-doom vari tempolara yaklaşan ölçülerin sayısı hayli fazla ve bestelerdeki Skepticism imzası hala yeterince kalın ve büyük olduğundan bu müziği bir kademe daha tempolu dinlemek, beni hem bir müzik yazarı hem de bir Skepticism hayranı olarak memnun ve tatmin etti doğrusu. Tabii madalyonun diğer yüzünde hastalıklı ve yetersiz beslenen yaşlı bir atın çektiği tek tekeri kırık bir kağnının hızında ilerleyen bir funeral doom beklentisine sahip dinleyici için fazla canlı, fazla haraketli gelebilir. Ne diyor bu manyak demeyin, funeral doom böyle bir şey haha.
Companion, bir türe can veren grubun o aradan geçen 30 yılın ardından hala türe katkı verebildiğini gösteren, Skepticism adını yeni dinleyicilere de ulaştırabilecek güçlü bir albüm. 90’larda çıkmış ilk iki-üç albümün yerini tutacak hali yok elbette ama buna da gerek yok, onlar orada durmaya devam ediyorlar nasılsa. Kış yakın, uzun ve yalnız yolculuklar ise çoktan başladı… Ne yapmanız gerektiğini biliyorsunuz.
86/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON sayfamıza göz atabilirsiniz: