Ioutunn – Access All Worlds
Merhaba.
Kaliteli müziğin ne zaman, nereden karşımıza çıkacağı hiç belli değil ve endüstriyel tüketimin bir parçası olmayan, tutkuyla üretilmiş müziğe aşık biri olarak metale bu kadar düşkün olmamın nedenlerinden biri de her an isimsiz bir grubun çıkıp enfes bir albümle ortalığı sallama ihtimalinin azımsanmayacak kadar yüksek olması… Tıpkı, Danimarkalı Iotunn gibi.
Bundan yaklaşık 11-12 yıl kadar önce, gitarist Jesper Gräs bir space rock grubu kurma tutkusuyla harekete geçiyor. Tahmin edeceğiniz üzere yolda olaylar gelişiyor ve 2016’da ilk EP çalışmasıyla çıkış yaptığında Jesper’in aklından biraz daha sert bir müzikle, arkasında Flemming Rasmussen‘in de prodüktörlük desteğiyle metal sahnesine atılıyor Iotunn. EP’nin thrash tabanını kendilerine uygun bulmamış olacaklar ki çok doğru bir kararla vokalist değişikliğine gidiyorlar albüm öncesinde. Access All Worlds, grubun daha ilk albümü; ama ne ilk albüm!
Poz kesmeyeceğim hiç (onun yeri belli), ben de herkes gibi Angry Metal Guy‘daki övgü dolu kritiği ve ayın en iyi albümü seçimi sonrasında odaklandım Iotunn’a. Metal Blade‘in bülteninde vardı ve önceden paylaşılan Voyage of the Garganey I‘i dinlemiştim ama yeni albüm açısından zaten bu ara fazlasıyla yoğun olduğundan BARREN EARTH vokalistinin (bu da var) yeni grubu diye lanse edilen, ilk bakışta Jotun (dev) kelimesinin uyduruk bir kombinasyonu gibi duran (meğer Danca ‘jætte’ kelimesinden türetilmiş ki o da aynı anlama geliyormuş zaten; bok değil, kaka) isminden dolayı umursamamıştım pek Iotunn’u. Ben nereden bileyim yazmam gereken tonla albüm varken, neredeyse 10 gündür sabah akşam Access All Worlds dinleyeceğimi? Günlerdir çıkamıyorum bu albümden ve şimdi siz de çıkamayın diye elimden geleni ardıma koymayacağım izninizle.
Dramatik, dakikalar ilerledikçe açılıp genişleyen, büyüyen albümleri seviyorum. AQUILUS, ATLANTEAN KODEX, WHILE HEAVEN WEPT veya bir zamanların OPETH‘i ve ENSLAVED‘i gibi türleri birbirine karıştırmaktan, uzun besteler yazmaktan çekinmeyen, destansı vokallerle hikaye anlatıcılığına soyunarak epik albümlere imza atan gruplara sevgim sonsuz. Iotunn da atmosferin dışına taşan bir atmosfer dahilindeki zengin müziğiyle daha ilk albümden gönlümde özel bir yer edinmeyi başardı. Kozmik atmosfer, bilim-kurgu sözler, power metal heyecanı, death metal ağırlığı, progresif besteler, melankolik melodiler, psikodeli ve çok daha fazlası; Access All Worlds‘de herkese göre bir şey var mutlaka.
Aynı anda birçok şey olurken hepsini detaylara saklayıp yüzeyde fazlasıyla minimalist, hatta neredeyse hiçbir şey olmuyormuş izlenimi veren besteler, hem defalarca dinleyip gizli saklı fikirleri keşfetmek isteyen dikkatli dinleyicilere hem de ilk dinlemede sarmazsa bir daha dönüp bakmayan dinle geç abi tayfaya hitap ediyor. Örneğin isim parçası Access All Worlds‘ün temelini oluşturan fikir metalin bile değil, neredeyse müziğin en temel kavramlarından yola çıkmasına rağmen vokal, davul ve solo gitar eşliğinde öyle dolu dolu hissettiriyor ki asla batmıyor kulağa. Aynı şekilde The Tower of Cosmic Nihility de ana melodisini ritmik davullar, epik temiz vokaller ve fonda ikinci gitarın kesik kesik, kısa sololarıyla zenginleştiriyor. O fikirden yola çıkıp basın liderlik ettiği canavar bir blast-beat ve sonrasında çiftkrosoğlu davul eşliğinde solonun çılgın attığı yerlere kadar ulaşıyor zaten. Sırf bu iki şarkıdan bile anlaşılabileceği üzere konuya çok temelden girip dinleyiciyi kendine bağlıyor Iotunn; sonradan ne tarafa sürüklerse sürüklesin, en kötü ihtimalle o akılda kalıcı temel fikre dönmesini bekleyerek, kabul ediyor insan bu maceraya atılmayı.
Bu müzik için başka bir vokal hayal edemeyecek kadar uygun bulduğum bir performansla Jón Aldará, Access All Worlds‘ün en parlak yıldızı. Brutal vokalinin gücünü zaten biliyoruz ama bu defa diğer gruplarındakinin aksine yoğun şekilde kullandığı temiz vokaliyle de derinlik katıyor albüme. Üstelik alışagelmiş şekilde “herkes aşırı iyi enstrüman çalıyor, benim de yardırmam lazım” tarzındaki, eğer vokalist değilseniz veya progresif metal ile yatıp kalkmıyorsanız muhtemelen çok da takdir edemediğiniz o standart progresif vokal performanslarının yerine neredeyse doom metal sınırında gezen, melankolik ve gerçekten de heavy bir vokal bu ve Iotunn’un en önemli silahlarından biri. Demin bahsettiğim The Tower of Cosmic Nihility‘deki gotik havası, Waves Below‘da iyice hırıltılı, kumlu bir hale getirdiği öfkeli vokalleri enfes! Daha Laihem’s Golden Pits‘deki modern black metal sınırındaki vaiz vokallerini saymıyorum bile… Açık söyleyeyim, gayet iyi bilmeme rağmen albümde başka vokal var mı yok mu diye bir-iki defa kontrol ettim. Zaten yakından takip ediyordum ama bundan sonra Jón Aldará nerede şarkı söylerse ben oradayım, bu nasıl performans arkadaşlar böyle.
Bu arada progresif metal fobisi olanlar hemen Laihem’s Golden Pits‘e bir kulak kabartsınlar; zaten dört-beş dakikalık süresiyle albümün en kısası ama Iotunn’un progresif anlayışının ne kadar brutal olduğunu görmek üzere albümdeki en iyi örnek bu parça herhalde. Bunun haricinde başta da belirttiğim gibi türler arası geçişlerden, iç içe geçmelerden, oradan oraya savrulmaktan ve savurmaktan çekinmiyor Iotunn ve öyle ki 14 dakikalık epik kapanış parçasında psikodeli dünyasına bile sokuyor dinleyiciyi. Tabii önemli olan fikirden ziyade uygulama ama şunu da rahatlıkla söyleyebilirim ki ister parçanın belirli bir kısmında öne çıkacak enstrüman olsun, ister tür geçişleri olsun, neye elini atsa altından başarıyla kalkmış grup ve bütüne yansıyan atmosferi de olumsuz anlamda hiç etkilememiş tüm bu çeşitlilik merakı. Ayrıca ne anladık kardeşim denilip geçilecek doldurma bir enstrümantal kısım ne de parça bazında doldurma bir beste var; yedi parça, bir saati bir dakika geçen albüm süresi içinde su olup akıyor.
Son olarak bu görkemli eserin herhangi bir noktada klavye desteği taşımadığını da belirterek tüm bu çılgınlığın gitar temeline oturduğu detayını vererek kapatayım artık. Pek dikkat edilmemiş gibi ama böyle epik, uzun albümlerde klavye çok başvurulan bir kurtarıcıyken Iotunn’un bu topa girmemesine de ayrıca işaret etmek gerek bence. Bunun dışında gerçekten uzun süredir böylesi dolu, güçlü, hem besteleriyle hem de performanslarıyla öne çıkan bir prog-power albümü dinlememiştim. Access All Worlds şimdiden 2021’de şu ana kadar çıkan tüm albümleri geçti Metalperver nezdinde; sene sonunda ne noktada duracak, beraber göreceğiz.
Klavye kullanılmaması gerçekten de enteresan bir detay. Benim kritikten ayrıldığım kısım vokalin sesi oldu. Öyle ki ilk dinleyişimde hiç çekmedi ancak birkaç tur döndürdükten sonra yavaş yavaş alışmaya başladım. Performans anlamında eleştirilecek bir durum yok, sadece ses rengini beğenmedim.
2., 5. ve son şarkı daha bir öne çıkıyor sanki. Özellikle ”The Tower Of Cosmic Nihility” enfes bir şey. İlk albümden voleyi vuranlar kafilesine dahil oldular bakalım devamı nasıl gelecek?.
Geri bildirim: Metalperver Haftalık – Metalperver
Albümü dinlerken bir an dalmışım, ayıldığımda uzaydaydım. Power metal etiketinden dolayı çok erteledim albümü ama atmosferiyle beni benden aldı. Yine de umarım bu albümden iyi albümler çıksın istiyorum. Umarım Imperial Triumphant kafasında bir albüm görürüz bu sene de.