Terminal Nation – Holocene Extinction
Merhaba.
Amerika’da ve büyük bir bölümü direkt etkilendiği için dünyada, işler yolunda değil. Sosyal adalet, soyut bir kavrama indirgenmiş vaziyette. Irkçılık, hiç olmadığı kadar yaygın. Polis şiddeti lütfediyorlar da yaşıyoruz seviyesinde. Kleptokrasi, yani hırsızlar rejimi, dünyadaki en yaygın yönetim biçimi. Küresel iklim sorunları ise yerlerde sürünen sağlık sistemiyle birleşip farklı bir cepheden hayatı daha geniş bir ölçekte tehdit etmeyi sürdürüyor. Medya mı? Hangi medya?
İşte Terminal Nation’ın yaptığı da bu tam olarak; olan biteni çatır çatır suratımıza vurmak. Muhalefetin ateşini besleyen yakıt görevi görüp tam da olması gerektiği gibi tamamen acımasızca, beyazların üstünlüğü öğretisini ve onu besleyen bütün güçleri alaşağı etmeye çalışıyor. Bir tutam grindcore, bir çimdik crossover thrash ve ağırlıkla da death metal ile powerviolence taraflarına uzanan hardcore punk pratiklerini kullanarak, yanlış olana parmak doğrultup filtresiz öfkesini çürümüşlerin üzerine saçıyor.
2014’te kurulan grubun ilk albümü Holecene Extinction. 2014-2019 arasını demo, ep ve split çalışmalarıyla geçirip ilk albümlerini 20 Buck Spin etiketiyle, yaklaşık iki hafta önce saldılar ortamlara. GATECREEPER, XIBALBA gibi isimleri tanıyanların yakınlık kurabileceği bir müzikleri olmasına karşın bu isimlerin aksine death metalden ziyade bir hardcore grubu olduklarını hissettiriyorlar hemen. Buna karşın death metalini öfkeli ve politik severler için de cebinde pek çok numara taşıyor Holocene Extinction. Death metali çok seven sert bir hardcore ekibi var kısacası elimizde.
Terminal Nation’ın saydığım diğer iki isim gibi İsveç tınısını yeniden üretmeye çalıştığı ortada. Fakat bu, grubun karakterinin yalnızca belirli bir bölümünü oluşturan bir özelliği. Jilet gitar tonları, dolgun davullar ve mideye çalışıp sistemi içeriden çökertmeye çalışan sert yumruklar atan öfkeli vokalle gayet İsveç yeraltı ortamlarından fırlamış bir death metal grubu gibi hissettiriyorlar ilk dinlemede. Özellikle normal şartlarda hardcore tarafını beslemesini bekleyeceğiniz kimi break-down bölümler, DISMEMBER cephanesinden alınmış fikirlerin yeniden işlenmiş hali gibi hissettiriyor bazen. Bu grup özelinde en büyük referans noktası ise Caskets of the Poor bu arada; canım Dismember ya. Kısacası isim şarkısının açılışından tutun da neredeyse doom-death harmanı sayılabilecek enstrümantal Expired Utopia‘ya kadar albümün çoğu anından benzer tatlarla death metal hissi almak mümkün fazlasıyla. Gitar tonları ve kimi orta tempolu chugging rifler dışında ise çoğu blast-beat bölümü (ki albümün büyük bir kısmını oluşturuyor) crossover-thrash kalıpları üzerinde ve elbette hardcore müziğine daha yakın konumlandırıyor albümü.
Grubun tür harmanı konusundaki marifetleri ve politik vahşiliği, albümü Metalperver’e taşımamın en büyük nedeni oldu aslında. On üç parça ve otuz beş dakika müziğin içerisinde ekstrem müziğin pek çok tarafına girip çıkıyor Terminal Nation. Hatta Holocene Extinction ve Orange Bottle Prison gibi parçalarda melodik, blues esintili gitar sololarına bile yer veriyor. Tüm bunlar esnasında ise saldırganlığından, öfkesinden, kudurmuşluğundan hiç taviz vermiyor. Bazı sözler gerçekten tam suratta patlasa da yeri geldiğinde “Kurtarılmak istemeyen bir dünyayı kurtaramazsın,” kadar basit ve düz bir söylemle bile ortalığı ayağa kaldırmayı başarıyor.
Grup en büyük ilham kaynakları olarak NAPALM DEATH, MADBALL, BOLT THROWER, DISMEMER gibi isimleri gösteriyor ve Holocene Extinction boyunca bu isimlerin yansımalarını yakalayabilirsiniz gerçekten. Örneğin ana vokalist (onun haricinde iki eleman daha vokallere destek atıp hardcore tarafı güçlendiriyor) bazen fazlasıyla Barney Greenway’i anımsatıyor ve bu bile Holocene Extinction‘a bir şans vermek için yeterli aslında zaten. Politik ve death metal tınısında, grindcore seviyesine yakın kuduruk bir hardcore dinlemek isterseniz grubu takibe almanızı öneririm, bu debut ileride ne yapacaklarını merak etmeme yetti de arttı bile.