Wombbath – Choirs of the Fallen
Merhaba.
24 Ocak’tan beri e-posta kutumda bekleyen bir albüm Choirs of the Fallen. Albüm 6 Mart’ta yayımlandı ve resmi tarihten önce inceleme yapma konusuna sıcak bakmadığım için ben de o arada bir şeyler yazamadım ama 1990’da İsveç’te kurulan death metal topluluğunun bu yeni albümü hakkında bir şeyler yazmak hep aklımın bir köşesindeydi ve nihayet albüm yayımlandı ve rahat rahat konuşabiliriz; death metalini Stockholm usülü sevenler sofraya buyursunlar.
Kökleri 1990’a kadar uzanan ve İsveç’te kurulmuş bir death metal grubunun nasıl bir müzik yaptığını az çok tahmin ediyorsunuzdur herhalde: Kendini kanıtlamış, sağır sultanın bile ezbere bildiği cız-bız gitar tonu (HM2 dediğimiz), hiçbir zaman eskimeyecek basit ama etkili davul ritimleri, har-hör edip duran boru bir vokal ve elbette olmazsa olmaz bir groove anlayışı; Wombbath, tüm bunları bire bir oranda kullanıp birçoğumuzun ayılıp bayıldığı o geleneksel death metali 2020’ye taşıyan bir albüm yazmış.
Aslında bu kadar ile kalsaydı Choirs of the Fallen ve bu tür death metal ile ilgili söyleyecek çok bir şeyim olmazdı herhalde ve üç-beş gaz cümle ile incelemeyi bitirir, albüme de en fazla yetmiş puan verir geçerdim. Çünkü artık bu bug gibi bir şey oldu ve yukarıda saydığım formülü doğru çalıştıran her grubu yere göğe koymayacaksak kapatalım gidelim, bırakalım bu işleri.
Neyse ki Wombbath, 2018’de yayımlanan son albümü The Great Desolation‘ın aksine (kısa ve nispeten düz bestelerden oluşan, net ama heyecansız bir albüm şeklinde özetleyebilirim) bu defa yeni bir şeyler denemeyi tercih etmiş. Tabii ilk birkaç şarkı yine paldır küldür girip İsveç usülü carte çekme metalinin en belirgin yönlerini öne çıkararak insanı oradan oraya savuruyor önce bir; Fallen‘ın direkt blast-beat ile girişinden, Crawling from the Pits‘in atmosferik girişi nihayete kavuşurken “ulan kesin dört sayıp girecekler şimdi,” diye düşündüğüm anda, onu da yapmadan pat diye dalmaları, We Shall Remain‘in death’n’roll dinamizmi enfes gerçekten ve her gün olsa yiyeceğim bir yemeği eleştirip ikiyüzlülük edecek değilim.
Fakat albümü diğer binlerce osdm albümünden ayıran şey, grubun özellikle daha uzun bestelerde ve albümün ikinci yarısında doom metale kaydığı anlara, melodik death metalden edinilmiş kısımlara, enteresan gitar sololarına yer vererek farklılaşmayı tercih etmesi olmuş. Özellikle Wings of Horror gibi parçalarda yer alan klavye dokunuşlarını veya A Vulgar Declaration‘ın akılda kalıcı solosu gibi detayları da düşününce Wombbath’in daha kapsamlı, daha incelik bir şeyler peşinde olduğu anlaşılıyor rahatlıkla. Devamlı aynı şeyi çevirip duran bir albüm değil kısacası Choirs of the Fallen.
DISMEMBER, TIAMAT, GRAVE, ENTOMBED gibi isimleri piyasaya duyuran efsanevi Sunlight Studio’nun dokunuşu ise asla yadsınamaz. Boğuk olmasa da bas davul tonları, muhteşem bir trampet ve tabii ki hızar tadında bir gitar-bas ikilisi. Vokal ise önde olmasına rağmen müzikten bağımsız tınlamıyor ve tek tek her şeyi rahatlıkla ayırıp geri birleştirebildiğiniz çok iyi bir kayıt alınmış. İsveç death metalinin bugünlere gelmesinde büyük emeği olan, ayıla bayıla dinlediğimiz kayıtlardan sorumlu Tomas Skogsberg’e de buradan selam edelim; miks gibi miks yapmış yine, oh.
Choirs of the Fallen atmosfer kasacağım derken baymanın, devamlı coşup çılgın atacağım derken tekrara düşmenin eşiğine kadar gelip bu iki sinsi avcıya da nanik yapıyor. Fakat yine de elli dakikaya yaklaşan süresi, böyle bir müzik için biraz fazla ve bir süre sonra eli başka bir albüme kayabiliyor insanın. Evet, bir dinamizm ve çeşitlilik söz konusu ama elli dakika ve on şarkı boyunca insanın heyecanını, gazını devam ettirecek güçte mi, tartışılır bence. Bunun haricinde İsveç usülü bam-güm death metal severler için uzun süre oyalanabilecekleri, klasik albümleri dinlemekten sıkıldıkları noktada alternatif olarak dinleyebilecekleri, genel dinleyicinin de içinden hiç değilse dört-beş parçayı rahatlıkla cebine koyabileceği taş bir bir iş. Neredeyse 20 sene sonra yeniden birleşip beş senede üç albüm yapan Wombbath elemanlarının kafaları belli ki yeni yeni geliyor ve umarım ileride de bu hız ve kalite ile üretmeye devam ederler. İsveçli İsveç ölüm metali yapınca da tadı bir başka oluyor kardeşim, kim ne derse desin.
85/100
Metalperver’in iyi bir site olduğunu düşünüyor, yaptığımız şeyi yapmaya devam etmemizi istiyorsanız aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreon sayfamıza göz atabilirsiniz:
Objektif bakmaya çalışınca incelemedeki her cümleye katılmakla birlikte neden objektif bakayım inceleme mi yazıyorum hahaha. Bende bir yapboz parçası gibi oturdu müzik, geçen açtım arka arkaya 3 defa dinledim. Klasik bir türü üstadları iyi yapınca tadından yenmiyor. Ayrıca biraz bokunu çıkardım fakat Thomas Von Wachenfeldt <3.
Geri bildirim: Sentient Horror – Rites of Gore – Metalperver