Deafheaven – Ordinary Corrupt Human Love
Merhaba.
Deafheaven, hakkında hiç konuşmak istemediğim bir grup. Neden? Açalım.
2013’te yaptığı Sunbather albümüyle ortalığı ayağa kaldıran, halkı sokaklara döken, meclislerde vekillerin birbirlerine anayasa fırlatarak kavgalar etmesine sebebiyet veren Deafheaven, o albüm sayesinde bir yandan tahayyül sınırlarını aşan bir deha, bir vizyoner oldukları yönündeki iddialar etrafında şekillenen yazılarla yere göğe sığdırılamazken bir yandan da eleştiri çerçevesini size gitar veren dükkanın tabelasına tüküreyim seviyesine çeken, ağzından salyalar saçan bir kitlenin sonsuz nefretini kazandı. Hal böyle olunca Deafheaven, yaptığı şeyden bağımsız bir şekilde insanların ya ölüp bittiği ya da öldürüp bitirmek istediği bir gruba dönüştü.
Önce şunu bir belirteyim: Deafheaven’dan nefret etmek kimseyi daha metalci yapmıyor. Dahası da var; nasıl ki Deafheaven’dan nefret etmek kimseyi daha metalci yapmıyorsa, kimse Deafheaven sevdiği için daha kaliteli, daha sofistike bir insana da dönüşmüyor aniden.
Bu ufak kamu spotundan sonra programımız kaldığı yerden devam ediyor.
Tüm bu aldatıcı sevgi ve acımasız nefret sarmalı yüzünden grubu yaptığı işin kendisiyle değerlendirmek imkansız bir hale geldiği için Deafheaven albümü kritiklemekten kaçındım genel olarak. Çünkü ne yazarsan yaz, ne anlatırsan anlat fikirleri bu şekilde uçlara çekilmiş insanlar üzerinde bir etki yaratmanın imkansız olduğunu anlayalı uzun yıllar oluyor. Fakat bir noktada da insanın kendisini dışarıya göre şekillendirmesinin yanlış olduğuna inandığım için artık bu işe dur demenin vaktinin geldiğini biliyordum. O yüzden daha önce olmadığım kadar rahat bir kafayla dinledim grubun yeni albümü Ordinary Corrupt Human Love‘ı ve yaklaşık altı aylık bir sürenin sonunda albüm hakkındaki fikirlerimin diğer her şeyden bağımsız bir şekilde oturduğuna inanarak geçmiş bulunuyorum şu an bilgisayarın karşısına. Grup elemanlarının bunalımları, basçının grubu bırakması, gitaristin alkol batağından kurtulması gibi konular da -on altı yaşında olmadığım için- ilgimi çekmiyor ne yazık ki, o yüzden dümdüz bir inceleme olacak benimkisi.
Ordinary Corrupt Human Love, uzun bir albüm. Yedi şarkıyla bir saatin üzerine çıkıyor Deafheaven ve dört şarkı on dakikanın üzerinde. Haliyle dur biraz da Deafheaven’ın son albümüne bakayım diye yaklaşılabilecek bir iş değil elimizdeki. Açıkçası beni bayıyor bir süre sonra ve Canary Yellow‘dan, yani albümün ilk yarım saatlik diliminden sonra, doyduğum için değil de ziyan olmasın diye yemeye devam ediyormuşum gibi bir durum çıkıyor ortaya. Tabii albümün geri kalanında da dinlemekten keyif aldığım bölümler yok demek değil bu. Canary Yellow sonrası kapanışa kadar biraz tekdüze ilerlese de Worthless Animal gerçekten iyi bir beste örneğin ve enfes gitarları sayesinde albüm sona ererken daha dengeli, daha lezzetli bir tat kalıyor damakta. Ben aç mıyım acaba ya; yemek üzerinden anlatılmaz ki kardeşim koca bir albüm.
Bir Deafheaven uzmanı olmamakla birlikte Ordinary Corrupt Human Love‘ın grubun kimliğini doğru şekilde yansıttığı bir albüm olduğunu düşünüyorum. Eskiden beri bu böyle miydi emin değilim ama sanki Deafheaven’ın metal olmak gibi bir motivasyonu pek yok gibi görünüyor ve bu bence gayet pozitif bir gelişme. Daha bir EXPLOSIONS IN THE SKY rüzgarlarının estiği, blues & alt-rock sololarıyla bezeli ve Honeycomb, Canary Yellow ve de Glint dışında -onların da bazı bölümleri- metal hissine yaklaşılmayan bir albüm bu. Grubun post-rock tabanı sayesinde uzayan pasajları, atmosfere dayalı ve hafif buruk, melankolik ruh hali sebebiyle anlık patlamalar haricinde düşük tutulmuş temposu ve tek boyutlu, pek sevemediğim vokalleri nedeniyle bir noktadan sonra bu da böyleymiş, okey noktasına gelinse de olan biteni başarısız bulduğumu söyleyemem. Aynı şeyi ne uzunlukta tüketmeye devam etmek istediğinize göre değişecek bir başarı eğrisi var Ordinary Corrupt Human Love’ın.
Bunun dışında da albümle ilgili söyleyebileceğim pek bir şey yok aslına bakarsanız. Şimdiye kadar Deafheaven’a dair gördüğüm bütün incelemeler istisnasız tek taraflıydı, o nedenle ben de trene atlayıp yükseklerden atıp tutarak kendinden geçen veya detaylarda boğulan bir yazı yazmak istemedim. Belki grubun hayranları için üstünkörü bir inceleme olmuştur ama sitede Deafheaven olması bile bir şey, öyle demeyin. Kaldı ki bu gözler “Deafheaven nihayet mazoşist döngüyü kırdı. Artık onlar da sevmek istiyor! Yaşasın karanlık müziğin sevgi dolu kralları!” yazıp albümü son on yılın en iyisi seçeni de, “Aslında gitarlar fena değil bazı bölümlerde ama tonlar yeterince sert değil. Bu kabul edilemez! Deafheaven dinleyen şerefsizdir!” yazıp koca bir sıfır basıp geçen incelemeleri de gördü… Hepsine akıl fikir diliyorum gerçekten.
Ordinary Corrupt Human Love için son söyleyeceğim şey ise zayıf vokal performanslı, post-rock tabanlı keyifli gitarlara sahip, daha kısa olması gerektiğine inandığım, sadede geldiğinde çok akılda kalıcı ve başarılı ama aralarda aynı ilgiyi üzerinde tutmayı başaramayan iyi bir albüm olduğu; hepsi bu.
P.S.:Hakkında konuşmak istemediğim bir grup dedikten sonra 690 kelime daha yazmış olmam.
77/100
ve üşenmeyip bu 690 kelimeyi de sayman.. :))
evet öyle bir grup ki seveni çok seviyor sevmeyeni de bildiğin nefret ediyor. Hipster black metal yakıştırmasına ben çok gülmüştüm 🙂 Ben seven tarafındayım ve new bermuda’yı hala açar dinlerim ama bu albümü, albüm kapağından tut son notasına kadar beğenmedim net.
Ahah, gösteriyor dosyanın kaç kelime olduğunu otomatik. 🙂
Geri bildirim: 2010’ların En İyi 10 Albümü – Metalperver