Skuggsjá – A Piece for Mind & Mirror
Norveç anayasasının 200. yılı kutlamaları çerçevesinde canlı bir performans sunmak için bir araya gelen Ivar Bjørnson ve Einar Selvik’in, proje çok beğenilince çıkartmaya karar verdikleri bir albümle karşınızdayım bu defa. Sırasıyla ENSLAVED ve WARDRUNA gibi eşsiz grupların içinden gelen bu iki adamın müzikal geçmişlerine bakınca ortaya ne tarzda bir şeyi, nasıl bir başarıyla ortaya koyacaklarını tahmin etmek aslında çok da zor bir iş değil. İnsan her zaman bir albümün içinde kaybolmak için pek bir şaşırma ihtiyacı da hissetmiyor neyse ki. “A Piece for Mind & Mirror”, o kadar iyi bir albüm.
Yine WARDRUNA’dan tanıdığımız Lindy-Fey Hella’nın insanın ruhuna dokunan yumuşak sesiyle başlayan bir girizgahla açılan albüm, sonrasında ise Nors dünyasının farklı karakteristiklerini yansıtmak için epeyce geniş bir çerçeve içinde devam ediyor. Kimi zaman ENSLAVED müziğini, kimi zaman ise WARDRUNA müziğini duyumsamak oldukça kolay hale gelirken, albümün büyük bir kısmında ise Norveç’li bu ikilinin kendi gruplarının müziklerini tekrar etmeye çalışmaktan ziyade kafa kafaya vererek yeni bir bakış açısı sunmaya çalıştıklarını görüyoruz. “A Piece for Mind & Mirror”ın asıl gücü de tam olarak buradan geliyor.
Yoğun olarak metal dinleyerek gelişen bir geçmişten geldiğim için ilk aşamalarda dikkatimi en çok cezbeden şarkı Makta Og Vanæra, For All Tid oldu. Bjørnson’un nefis böğürtüleri ve şarkının gittikçe karardığı anlar bir metal dinleyicisini kendine mıknatıs gibi çekecek kadar etkiliyken, 10 dakikanın üzerindeki şarkı süresi boyunca folk enstrümanları öylesine yedirilmiş ki şarkıya, parça yalnız bir progresif black metal şarkısı olsa olabileceğinden çok daha derin bir hale bürünmüş. Neredeyse her şarkı için de bu tarz tanımlamalar yapmak mümkün. Oldukça muazzam birer müzik zekasına sahip olan ikili, her şarkıyı olabileceğinden daha iyi hale getirmeyi başarmışlar. Parçaların belli bir noktasına kadar belli bir beklentiyle ulaştıktan sonra her defasında beklentilerinizin üzerinde bir nihayete erişmesi hissiyatı adeta paha biçilemez.
Dediğim gibi albümdeki şarkılar konsept dahilinde olabildiğince geniş bir çerçevede bestelenmiş. Hålogaland’ın efsanevi şeflerinden Tore Hund’un hikayesini bir kudret ve hiddet fırtınası içinde dinlerken de, Skuggeslåtten’ın oynak keman melodilerini dinlerken de, Kvervandi’nin acımasız yaylıları insanın yüreğine işlerken de aynı kültürün içinde hissediyor insan kendini ve benzer kökenlerden çıkmış fikirlerin ne kadar farklı yerlere gidebildiğini görüp hayrete düşüyor.
Birçok farklı folk enstrüman kullanan grup, aynı zamanda üyelerinin çok farklı vokal kaliteleri barındırmasıyla bu alanda da öne çıkmayı başarıyor. İlahi şeklinde söylenen pasajlar ile nadir kullanılan brutal vokal arasında da güzel bir dengenin sağlandığını düşünüyorum; albümü baştan sona dinleyince metal etkisi bariz olsa da dinleyicinin bir metal albümü dinlemiş hissiyatı içinde kalmadığı bir gerçek. Ortaya konmak istenenin de zaten ülkenin kültürel geçmişinin ve bu kültürün insanlara olan etkisinin bir yansıması olduğunu göz önüne alınca, elde edilmek istenen neticenin gözünden vurulduğuna inanıyorum.
Normalde folk müzikle, hatta folk metalle bile alakası oldukça düşük olan bir insan olarak bu albümü bu kadar beğenmiş olmamın sebeplerinden bahsetmeye çalıştım az çok. Sonuç olarak sanıyorum ki en büyük sebep, bize yansıtılmaya çalışılan şeyin gözümüze sokulmaya çalışılmıyor oluşu. Yerel enstrümanlar sırf orada olsunlar diye kullanılmıyor; her biri kullanıldığı şarkıyı bir ya da birkaç seviye yukarıya taşıdığı ve parçası olduğu müziğin temel taşlarından biri olduğu için kullanılıyor. Uzun lafın kısası, bu müzik bu kadar doğal olduğu için kendini dinletiyor.
90/100
Senenin en iyi üç dört albümünden biri bence. Konsepti ne, müzik nasıl olacak vs bilmeden ilk kez dinlerken de, şu sıralar onlarca kez dinlemiş halimle dinlerken de birebir aynı epikliği yarattı bende. Wardruna’yı çok, Enslaved’i baya çok sevdiğim için hem müzikal deha açısından hem de folk enstrümanların yarattığı atmosfer açısından, özellikle de bu havalarda, her dinlemede sunduğu şeyleri tekrar tekrar keşfederek dinlemeye doyamıyorum. “Makta Og Vanæra, For All Tid”deki gibi harika bir rif, “Skuggsjá”daki kümülatif ilerleyen epiklik ve “Kvervandi”deki monoton gerginlik, sadece bu albümde duyulabilecek, sadece bu iki adamın birlikte çalışmasıyla ortaya çıkabilecek benzersiz şeyler mesela. Kritik, albümü neden folk dinlemeyenlerin de kaçırmaması gerektiğini zaten gayet iyi açıklamış, dinlenilmesi ve dinletilmesi gereken bir albüm bence de. Ellerine sağlık abi.