Fen – Carrion Skies
AGALLOCH daha deneysel sulara geçip hayranları arasında bitmek bilmeyen tartışmalar yaratadursun, bıraktıkları bayrağı gayet kendinden emin bir şekilde taşımakta olan bir FEN gerçeği gün geçtikçe piyasadaki yerini sağlamlaştırıyor. Kritiğe Televole açan Melih Gümüşbıçak gibi başlamamın sebebi tamamen albümden gelen memnuniyetimle alakalı.
FEN çoğu kişinin bayıldığı “Dustwalker”ı çıkarttığında ben aslında hayal kırıklığına uğramıştım, çünkü ALCEST’ten sonra başka bir post-black metal grubu kendisini gittikçe post metal içinde kaybetmeye başlıyor gibi hissetmiştim. Bakış açınıza göre bu çok kötü olmayabilir, ama şahsen samimi bir şekilde black metalin bu temiz, atmosferik yönünü yansıtan gruplardan daha fazlasına ihtiyaç duyduğumuzu düşünüyorum. Progresif black metali pis, dezonant riflerle müthiş şekilde yapan ve adlarını artık milyonuncu defa telaffuz etmeye çok da fazla gerek duymadığım birkaç grubun başarısının ardından günümüzde artık kolunu sallasan 70 dakika üzeri, kapağından gitar tonlarına her tarafından pislik akan, şarkılarının yarısı ambient gerginliklerle dolu black metal albümlerine çarpar hale geldik.
FEN ise tıpkı AGALLOCH gibi black metalin işin daha melankolik, olabildiğince “temiz” tarafında yer almaya devam etmesi gereken bir grup. AGALLOCH minimalist olacağım derken ipin ucunu kaçırınca bu gereklilik daha da kuvvetlendi benim gözümde, çünkü başta da dediğim gibi bayrağı taşıyacak, çıkan yeni gruplar için bir kıstas görevi görecek bir gruba her daim ihtiyaç var. Bu tarz atmosferik black metal için de bunun en büyük adayı uzunca zamandır FEN.
Devasa uzunluktaki girişten sonra albüme geleyim. Dediğim gibi “Dustwalker” her ne kadar çoğunlukla iyi bir albüm olarak görülse de (ki öyle), grubun aslında biraz yoldan çıktığı bir kilometre taşıydı. Post-elementlerin gereğinden fazla yer almaya başladığı, ve maalesef ki metal dünyasında çok fazla görülen “biraz da olsa caz ya da post elementler içeren iyi grupların gittikçe metalden kopması sendromu”na yakalanır gibiydi FEN. Bu sendroma daha kısa bir isim bulan olursa lütfen iletin bana.
Grubun kendini bu kadar çabuk toparladığını görmek ise çok güzel. “Carrion Skies”daki her şarkının amacı baştan sona belli; hiçbir yoldan çıkmaya, gereğinden fazla uzatılmaya yer bırakılmamış. Neredeyse her şarkı 10 dakika limitinin etrafında gezinmesine rağmen, hiçbiri manasızca uzatılmış hissi vermiyor. Grubun geçmişine bakınca hiçbirinin ekstra bir orijinallik taşıdığını söyleyemeyiz; ama bu FEN’in ne yaptığını bildiği gerçeğini her şarkısında bize göstermeye devam ettiğinin önüne geçmiyor.
Bu cümleyi okuduktan sonra merak edip aşağıya bakınca göreceğiniz notun daha yüksek olmamasının sebebi de biraz bu orijinallik eksikliği. Her şarkı gerçekten iyiyken, her şarkı öne çıkan en azından bir pasaja sahipken (ki albümü dinlemeyecekseniz bile Menhir’in son iki dakikasını bir dinleyin, o nedir öyle), grubu bir adım ileriye taşıyacak o “şey” yok “Carrion Skies”da. Benim şimdiye dek en sevdiğim albümleri olan “Epoch”un halen bir adım olmasının sebebi de, arada geçen bunca yıldan sonra grubun o beklediğim patlamayı yapamamış olması.
Bu demek olmuyor ki FEN daha iyi olmayacak. Ben eminim ki “Carrion Skies”dan da, “Epoch”dan da daha iyi albümler yapacaklar, zira albümlerinin her anından olgunluk akan bir grup FEN, ve yetenekleri su götürmeyecek derecede yüksek. Tamamen bu çizgide devam etseler dahi, şu an için bu müziği onlardan daha iyi yapan bir grup yok.
80/100