Kritik

Dark Tranquillity – Endtime Signals

Merhaba.

Martin Brändström’ün Dark Tranquillity‘e dahli, grubun başına gelen en önemli olay herhalde. Daha gelir gelmez etkisini gösterdiği Haven albümü bir yana, zaman içerisinde yavaş yavaş grubu ele geçirdi adeta. Evet, DT hala Göteborg/İsveç melodik death metalinde zirvede duruyor; AT THE GATES‘in harika geri dönüşü bile onların tahtını pek sarsamadı desek yanlış olmaz hatta. İstikrar, Mikael Stanne’nin metal tutkusu ve Brändström’ün ufak dokunuşlarla grubu güncel tutması, DT’yi günümüzde hala geçerli ve güçlü kılarak yıllara meydan okumasını sağladı.

Ne var ki Niklas Sundin ve onun öncesinde Martin Herniksson’un ayrılıkları, Brändström’ün elini daha da güçlendirdi ve iyi bir şey mi, tartışılır. Ortada bir iktidar savaşı veya grubun müziğini şekillendirme yarışı olduğundan değil tabii; gelişen sürecin ve ortaya konulan eserlerin tespitini gerçekleştirmeye çalışıyoruz burada sadece. Beste tarafında sözü geçecek, demo kasetleriyle gelip parçaların temel fikirlerini gösterecek bir gitarist kalmayınca Dark Tranquillity biraz daha atmosfer, katmanlar ve ses manzaraları üzerine bir gruba dönüşmeye başladı. Brändström’ün klavyesi, eski ARCH ENEMY insanı Christopher Amott’un katkılarına rağmen Moment‘a hükmetmişti örneğin. 2024’e geldiğimizde kadroda Amott da yok artık. Bu duruma da alıştık sayılır gerçi, Construct‘tan beri kadroyu sabitleme konusunda zorluklar yaşanıyor maalesef. We Are the Void‘den, yani 2010’dan beri DT’nin prodüktörlüğünü/ses mühendisliğini Brändström’ün yaptığını da belirtmek lazım ayrıca. Kısacası bu köşesiz, -görece- yumuşak prodüksiyonların sorumlusu Brändström ve geride doğru düzgün gitarist kalmayınca DT’den şöyle sağlam bir death metal gitarı duyma ihtimalimiz azaldıkça azalıyor.

Tüm bunlara rağmen Endtime Signals öyle al yanaklı, zinde, hevesli bir biçimde açılıyor ki insanın zihnindeki bu düşünceler dağılıveriyor. Johan Reinholdz nihayet ANDROMEDA‘da duymaya alıştığımız melodik sololarına alan bulabilmiş, konserlere NAILED TO OBSCURITY atletiyle çıkarak ilk günden gönlümü kazanan taze davulcu (Jivarp’ın yeri her zaman ayrı olacak tabii) Ulf Joakim Andreas Strandberg Nilsson (isme bak) gençliğini hissettirdiği kısa blast-beat‘ler ile kan pompalamaya başlamış; arketipik sayılabilecek güçlü DT besteler, albüm adının aksine hiç de fena sinyaller vermiyorlar. Shivers and Voids, Unforgivable ve hatta orta tempo davulları ve soğuk piyanolarıyla Fiction dönemini fazlasıyla anımsatan Neuronal Fire, 2020 DT’sinden çok daha canlı tınlıyorlar.

Henüz iki hafta önce hem DT hem de THE HALO EFFECT ile canlı izlediğim Mikael Stanne’nin enerjisi, yıllar içerisinde çok az değişime uğrayan güçlü vokaliyle bir kez daha itici bir güç çıkarıyor açığa. Alıştığımız death metal hırıltılarının yanında bolca temiz vokal de kullanarak özellikle nakaratlarda akılda kalıcı, ilk andan vurucu bir performans sergiliyor. Yine çok tanıdık, sevilen bir beste anlayışından hareketlenen Not Nothing, melankolik ve yumuşak gitarlarla vitesi düşürdükten sonra Mikael’in imza vokalleriyle öne çıkıyor. DT’nin en büyük marifetlerinden bir tanesi de güçlü, agresif patlamalarla karamsar, huzursuz inşaları dengelemek; bu şarkı da bu konuda hiçbir eksilme yaşamadıklarının en son göstergesi olarak Endtime Signals‘ın hatırda kalacak parçalarından biri. Bu tarz bestelerde Brändström de ustalığını konuşturuyor bu arada. Arkası o kadar dolu ki, özellikle temiz vokal dörtlüklerinde devinim haricinde bir şey, melodi veya rif aramıyor insan.

Diskografinin farklı bölümlerinden referans noktaları yakalanabilecek Enforced Perspective, Our Disconnect gibi parçalarda yine albümün ilk yarısındaki heyecanı yaşamak mümkünken Endtime Signals, birkaç parçanın diğerlerini aşağı çekmesi nedeniyle çok daha iyi olabilecekken belirli bir çizgiyi aşamıyor. One of Us Is Gone alışageldik bir DT balladı havası estirse de geçmiştekiler kadar etkili değil. Ayrıca 12 parçada Wayward Eyes ve False Reflection’ı da sayarsak üç tane düşük tempolu, temiz vokal hakimiyetinde basit, düz parça var ki bu hem albümün ritmini bozuyor hem de enerjisini düşürüyor. Melankolik final False Reflection‘ın yazımında Niklas Sundin’in de yer aldığı belirtilmiş bu arada; bir daha açıp dinlemeyi düşünmesem de bu detayı bilelim. Bir de tabii 50 dakika, bu tür bir müzik için fazla uzun ve içeriye de bu tarz parçaları doldurup, aralara da düz oğlu düz A Bleaker Sun gibi şeyler koyunca toplamda düşüyor puanlar biraz.

Hiç utanmadan, sıkılmadan, 25 yılı aşan ilişkimizin anısına ihanet ediliyormuş gibi hissetmeden hala açıp Dark Tranquillity dinleyebiliyor olmaktan çok mutluyum. Endtime Signals‘ı dinlerken de hiçbir noktada yav ne yapıyorsunuz kardeşim : ( demedim. Tabii ki gruptan artık bir klasik çıkmasını beklemiyorum ve o kimya bir defa bozulduktan sonra git-geller, dağınıklıklar olması normal sayılmalı. Yine de Moment‘a nazaran daha bir grup işiymiş gibi hissettirmesi bakımından, kulağa biraz daha enerjik ve canlı gelen tınılardan, Mikael’in sanki hiç bitmeyecekmiş gibi duran enerjisinden çok memnunum, bu yüzden de her yeni albümde içten içe heyecanlanıp heveslenmeye devam edeceğim. Endtime Signals hala o albüm değil belki, fakat hiçbir şey değilse bile DT’nin hiçbir zaman hevesimi kırmayacağını, hüsrana uğratmayacağını garanti eden bir başka eser daha. İlk yarısındaki yüksek tempolu, özlediğimiz türden gaz şarkılar desen var; melankolik ve temiz vokalli klasik DT işlerinden de -biraz fazlaca ama- var. Eh, daha ne olsun bu saatten sonra. Ben razıyım.

80/100


Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 4.1 / 5. 10

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.