Benighted – Ekbom
Merhaba.
Bir death metal vokalistinin psikiyatri merkezinde çalışması çok tehlikeli bir kombo değil mi sizce de? Örneklendirmek ve tehlikenin boyutunu anlamak için uzağa gitmemize gerek yok; Fransız insan irisi Julien Truchan’ın Benighted ile yaptıklarını bir anlatsam anlarsınız bence. 1998’de kurulduktan kısa bir süre sonra black metalden brutal death metal/grindcore kırması bir tür çatısı altına yerleşerek hasta hasta (pun intended) albümler yapmaya başlayan Benighted, özellikle son albümlerinde yalnızca Fransa Dayak Vakfı Onursal Başkanı gibi davranmakla yetinmeyip birbirinden rahatsız edici -ve maalesef gerçeklerden esinlenen- konseptlerle insanı hem müzikal hem de psikolojik anlamda yıpratıyor. Yazının devamını okuyabilecek veya Benighted ile başa çıkabilecek gücünüz yoksa bu ilk ve son uyarınız gibi düşünün.
Tavşan deliğinden aşağı doğru inmek isteyenler için mesela 2017 çıkışlı Necrobreed‘de Julien, hamile kalabileceğini zanneden ve evde doğum yaptıktan sonra ertesi gün ortadan kaybolan bebeklerine dair halüsinasyonlar gören bir şizofreni hastasından etkilenmiş, karnına ölü hayvanlar diken ve sonra onları -sanki doğuruyormuşçasına- söküp evin bir köşesine yerleştirerek ölü havyanlardan kendine bir aile kuran birinin hikayesini anlatmıştı. 2020 çıkışlı Obscene Repressed‘deyse bu defa yalnızca 8 yaşındayken, doğumunda yarık damak problemi yaşamış ve sürekli yüzüne bandajlar sarılıp saklanmış, bu nedenle zaman içerisinde paranoid şizofreni geliştirmiş bir hastasından etkilenmiş, işin içine Oidipus kompleksi ve yamyamlığı da kattığı manyakça bir bir konsept yazmıştı. Öf o hasta çocukcağızı, albümü ve bilhassa Nails klibini düşündükçe hala tüylerim ürperiyor biraz.
Geçtiğimiz hafta yayımlanan Ekbom‘u kurcalamaya başlamadan önce, daha albüm adı duyurulduğu gün ya ulan kim bilir ne çıkacak altından diye araştırmaya başladığım Ekbom üzerinden yakaladığım konseptin genel hatlarını paylaşmak istiyorum sizlerle. Efendim Ekbom, Ulusal Tıp Kütüphanesi tarafından sanrısal parazitoz olarak tanımlanan, hastanın vücudunun görünmez böcekler tarafından istila edildiğine inandırıldığı bir psikiyatrik bozukluk olarak geçiyor. Hastalar, üzerlerinde gezinip duran ve çoğu zaman da derilerinin altına girdiğini iddia ettikleri bu böcekleri gerçekten görebildiklerine ve hissedebildiklerine yeminler ediyor, onları üzerlerinden atmak için kendilerini kaşımak, tırmalamak, yırtmak ve parçalamak şeklinde özetlenebilecek birbirinden tatsız hareketlerde bulunuyorlar. Korkunç görseller, birbirinden acayip vakalar var konuyla ilgili ama bize bu kadarı yetsin. Dur yere anksiyete tuttu ya bana da olursa diye. Huzursuz Bacak Sendromu’nun filan ben canını yiyeyim, bu ne böyle allaşkına.
Eh, ekstrem metal ve psikiyatri merkezinde çalışmak arasındaki ölümcül ilişki hakkında yeterince bilgilendiysek albüme geçelim bir an önce. Prodüksiyon ve performans anlamında grubun tepe noktalarından biri olarak kayıtlara geçirdiğim Ekbom, hikaye ve görsellere bakınca ilk akla gelecek benzetmeyle bir böcek istilası adeta. Akıl almaz hızlarda faaliyet gösteren, benim de yakından takip ettiğim (ve mesela Residual Blight cover’ladığı için aklımı oynattığım) davul tanrısı Kevin Paradis’in sonsuz davul saldırısı, insan zihninde o böcek istilası hissini rahatsız edecek derecede iyi destekliyor. Fazlasıyla brutal ve aynı oranda dinamik, hangi yönden saldıracağını kestiremediğiniz bestelerle oyununun zirvesinde bir Benighted var karşımızda. Hiçbir trendi umursamadan, yaşlandık triplerine girmeden çok ekstrem konular için çok ekstrem besteler üretiyorlar ve her seferinde dozu biraz daha yükseltebilmeleri, onları türün en iyileri arasına sokuyor.
Ekbom’da iki isim öne çıkıyor ki bunlardan ilki Kevin Paradis’i biraz konuştuk bile. Özellikle Nothing Left to Fear‘da ARCHSPIRE‘a kafa tutmaya çalışan bir blast-beat hızına çıkıyor Paradis ve öyle bir seviyeye alıştırıyor ki, yavaşladı zannettiğiniz yerlerde hala 240bpm gittiğini sonradan fark edebiliyorsunuz. Bu hıza rağmen sikletinden bir şey kaybetmiyor üstelik ve yeri geldi mi gümbür gümbür tınlayan, sert tuşeli vuruşlarla darbenin gücünü arttırıyor. Ekstrem metal dünyasının en önemli davulcularından bir tanesi zaten, o yüzden uzun uzadıya anlatmaya gerek yok ama çok özel bir performans sergilediğini söylemiş olalım.
Bir diğer sitayiş öznesiyse artık yapamadığı vokal türü kalmadığına beni iyice inandırmaya başlayan Julien. Pig squeal, derin kükremeler, rahmetli Trevor Strnad’ın (THE BLACK DAHLIA MURDER) çok iyi attığı kirli çığlıklar, yarı temiz ve daha melodik vokaller ve niceleri; cephaneliğinde her çeşit silah var ve bunları düzensiz bir sırayla fütursuzca harcamak yerine ihtiyaca göre devreye sokup her birinden maksimum verim alarak kulaklara maksimum hasarı veriyor Julien. Sadece 2:22 süren Scapegoat‘ta yaptıkları, Le vice des entrailles‘deki deliliği, A Reason for Treason‘da kendiyle atışmaları ilk aklıma gelen örnekler. Ayrıca davullar bu kadar yırtıcıyken ve genel anlamda brutallikten milim taviz verilmemişken vokale biraz daha alan açılmış olması önemli. Julien’in vokalleri hem cezalandırıcı hem de diğer albümlerden farklı olarak nakaratlarda biraz daha akılda kalıcı olacak şekilde kurgulanmış. DYING FETUS, MISERY INDEX gibi grupların daha radyo dostu (görece tabii) parçalarını sevenlerin ilgisini çekecektir.
İnsan üstü performanslara rağmen mekanik hissettirmeyen, fakat duymaya çalışırken de bitap düşürmeyen prodüksiyonun da hakkını vermek lazım. Benighted her şarkıda bir şeyleri ekleyip çıkararak dinamizmi koruyor zaten ama özellikle davul ve vokal tarafında miks&mastering biraz patlasa dinlenilmez seviyelere düşebilecek albüm, defalarca çevirmeye rağmen kulakları yıpratmayan bir hava yakalamış. 37 dakikalık ideal süresi, 3 dakika ortalama şarkıların her birinin tahmini mümkünsüz falsolara suratınızda patlayan groove, blast-beat, break-down, vokal kombinasyonları derken akıp gidiyor Ekbom. Bir yandan da biraz söz bakıp, klip izleyip içine girerek takip ederseniz zaten hepten kafayı yer gibi oluyorsunuz. Ben uyarayım da.
Sene sonunda listede kaç albüm olacak bilmiyorum ama Ekbom‘un olacağına emin gibiyim. Bence direkt başlasa ve biraz uzun ve ayrıksı bulduğum son parça tümden olmasaydı garanti etmişti yerini ama bu haliyle bile enfes. Mesela o şarkının girişindeki ses kaydı, Fame of the Grotesque‘in sonundaki kanalımıza abone olmayı unutmayıın! abla ve bazı detaylar, üstünkörü dinlemelerde anlamsız bulunabilir ama Benighted sevenler zaten her detayın bir amaç için orada olduğunu biliyor ve kurcalamayı seviyorlar. Ha, bilmiyorduysanız ama bir şekilde bu yazının bu satırına kadar geldiyseniz merakınızı cezbetmişimdir demektir; hemen gidin ve Benighted’ın aşırı rahatsız dünyasına adımınızı atın.
Benighted çok bildiğim bir grup değil ama yazı aşırı merak ettirdi abi. Adamların hiç acıması yokmuş, kafa göz girmişler. Scars’ı çok sevdim.