Dying Fetus – Make Them Beg For Death
Merhaba.
Kaçış rampası nedir, bilir misiniz? Uzun yollarda, genellikle agrea (bir çeşit mıcır), toprak, kum gibi sürtünmeyi arttırdığı için hızı azaltan malzemelerden yapılmış bir yoldur. Lastik patlaması, fren arızası gibi nedenlerle kontrolü kaybetmiş kamyonların, tırların ölümcül kazalara sebep olmadan durabilmelerini sağlar ve hayat kurtarıcıdır. Yardır yardır gelen bir aracın o yola girip zart diye duruşunu izlemenin de tuhaf bir tatmin ediciliği vardır hatta. Bakınız:
Dying Fetus dinlerken o rampayı da aşan, ardından tekrar yola veya bir yerleşim yerine dalıp önüne kattığını paramparça ederek yola devam eden bir tır hayal ediyorum. Vahşi, epey de acımasız bir görüntü, evet, fakat Amerikalı katliam triosunun müziğindeki kararlılık ve gaddarlık seviyesi, sanki karşılarında hiçbir güç duramazmış gibi hissettiriyor insana. Bu pek subjektif bir his de sayılmaz üstelik; her yeni albümünde alayımızı önüne katıp taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmıyor sevgili Dying Fetus’umuz.
Herkesi şaşırtıp 54 dakikalık bir albüm çıkararak dayağın süresini çok arttırdığı için kimileri tarafından “yeter ağabey, öldük” eleştirilerine maruz kalan Wrong One to Fuck With albümü sonrası tekrar özüne dönüyor Dying Fetus ve 38 dakikaya yaklaşan net, lafı dolandırmayan Make Them Beg for Death, dayakşör metalin tekdüze olduğunu düşünenlerin suratında bir gürz gibi patlıyor.
Kısa, tarzı net işlerin genellikle baştan sona aynı çizgide ilerlemesi beklenir. Sonuçta neyi nasıl yaptığı, nasıl bir his yaratmak istediği bellidir ve amaca uygun kalıplarla, çok da kafa yormadan yardırır. Dying Fetus ise her daim varyasyonu, dinamizmi yücelten bir grup ve hır gürden asla vazgeçmese de yöntem bakımından sürekli farklı silahlar kullanarak kendini taze tutmayı başarıyor. Make Them Beg for Death gibi hakikaten brutal, hakikaten gaddar bir albümü aralıksız birkaç tur dinlenebilir kılabilmenin altında yatan sır da bu. Dying Fetus vurdukça vuruyor, evet, fakat her seferinde başka bir silahla, başka bir yere vurup mazoşist bir zevkle “bir daha!” dedirtebiliyor dinleyicisine. İşte cesaret, işte feraset, işte fazilet, işte fedakarlık, işte mertlik, işte adam gibi adamlık!
Brutal death metal gibi öngörülebilirliği görece yüksek bir tür içerisinde Dying Fetus’un dinamik ses duvarları yaratma becerisine hayran olmamak elde değil. Bu bir başyapıt değil belki, hatta bir-iki şarkı “evet, bu bir Dying Fetus parçası,” dedirtecek kadar standart ama kompleks melodiler/sololar, basit ama ayılama rifler ve groove kombinasyonunu bir mühendis titizliğinde gerçekleştiriyorlar. Undulating Carnage veya Hero’s Grave açıp kaç farklı rif, kaç farklı fikir duyduğunuzu not almayı deneyin mesela. Durmuyor ya adamlar.
Öne çıkan şarkılardan biri de Feast of Ashes. Albümdeki solo sayısı pek fazla değil ama olan da John Gallagher’ın nerede durduğunu iyi gösteriyor. Zaten teknik rifler yazmakta ve bir yandan cayır cayır vokal yaparken bunları çalmakta sorun yaşayan olmadı hiçbir zaman. Giderek daha melodik ve ifadeli sololar yazarken şarkıların hayvanlığından kaybettirmemesiyse müthiş bir meziyet. 3:30 civarında, hiçbir ipucu vermeden girdiği solodan bilek düşmanı, neden bu kadar kısa çaldıkları için hayıflandırtan enfes bir rifle çıkıyor Gallagher. Şunu bir dinleyin mutlaka:
Benzer bir şeyi son CANNIBAL CORPSE yazısında da söylemiştim: Kabul edin ya da etmeyin, Dying Fetus gibi, CC gibi grupların büyüklüğünü gözardı etmek mümkün değil. Zaman değişiyor, tarzlar gelişiyor ama bu adamların ritmik vahşetine karşı durulmuyor, durulamıyor. Şöyle bir müzik yapıp yüzbinler, hatta milyonlar dinlenebilmek her metalcinin ıslak rüyalarından biri olsa gerek. Dying Fetus, bunu başaran ender isimlerden biri ve önünde saygıyla eğiliyorum. Make Them Beg for Death, 2023’ün en iyi birkaç albümünden biri.