Riot City – Electric Elite
Merhaba.
Kanada, hemen hemen her türde birden fazla kaliteli grupla müzik dünyasında önemli bir yer tutuyor. Maalesef NICKELBACK‘i de çıkardı bu memleket ama onu sineye çekince teknik death metalden black metale, thrash’ten progresife kadar her türde şak diye birkaç Kanadalı isim saymak mümkün mesela. Son birkaç senedeyse söz konusu heavy/speed/power kırması, 80’ler aşığı retro metal olduğunda Kanada’dan ilk aklıma gelen hep Riot City oluyor. Bunu sadece tek albümle (Burn the Night) başarmaları bir yana, uzun yıllar sonra sırf vokali için dinlediğim gruplara bir yenisi eklendi Riot City ile.
Gözünden lazer atan robot jaguar, gibi abartılı sıfatının sözlük tanımı olabilecek harika kapağı, grup adından akıllara hemen JUDAS PRIEST efsanesini getiren albüm adı, hatta elemanların tiplerine ve kıyafetlerine kadar her şeyiyle 80’ler diye bağırıyorlar zaten, o yüzden Riot City’nin ne yaptığını konuşmanın çok bir anlamı yok. Nasıl yaptıklarıysa başka bir hadise ve üzerine konuşmaya kesinlikle değer.

Bilenler için ilk albümde vokalleri üstlenen ve HELSTAR‘ı, Rob Halford’u, KING DIAMOND‘ın beklenmedik falsettolarını sevenlerin aklını oynatarak dinlediği gitarist Cale Sevy, Electric Elite‘de mikrofonu Jordan Jacobs’a devretmiş. 2019’da gruba dahil olan Jacobs’ın tarzı biraz daha farklı ve Geoff Tate, Tim Owens gibi yırtıcı isimlere daha yakın. Yine cayır cayır performansla Riot City’e aynı tabakta yepyeni bir lezzet katmış Jacobs ve yeni albüme dair ilk kulağa çarpan şey onun 80’lerin nostaljik havasını “ya bırak şimdi nostalji filan, hadi kopuyoruz!” gibi aşırı coşkuyla sunduğu enerjik vokalleri.
Spinal Tap referansıyla ifade etmek gerekirse ses seviyesi 11’e çıkarılmış, old school rif bombardımanında daha önce duymadığınız hiçbir şey yok belki ama Riot City’nin bu noktada bir iddiası bulunmuyor zaten. Gösteriyorlar ki NWoBHM destekli, power/speed hızlarında seyreden güçlü bir altyapıyı oluşturup gerisini hünerli, tutkulu bir vokaliste bırakmak da o retro 80’ler fitilini ateşlemek için fazlasıyla yeterli olabiliyor. Ne şanslılar ki iki albümlerinde de bundan 35-40 yıl önce olsa muhtemelen metal tarihinde yer edinecek vokalistlerin çok güçlü performanslarıyla istediklerini elde edebilmişler.
Robota testeron basma fikri kulağa ne kadar anlamsız gelirse gelsin, harika açılış Electric Elite ve Beyond the Stars gibi şarkıları dinlerken zihnimde böyle şeyler canlanıyor. Öyle errkek bir metal değil belki ama Jacobs’ın kitleleri rahatlıkla tahakküm altına alabilecek çığlıkları kulak zarınızı zorlar, Return of the Force‘un veya Lucky Diamond‘ın NWoBHM şovu dörtnala rifleri göğüs kafesini titretirken bu kadar 80’ler bünyeye fazla gelebilir ve sonucunda bıyıklarınız kalınlaşabilir, yoksa en azından göğüs kıllarınız sıklaşabilir mesela.
45 dakikayı aşan süresini, 10 dakikayı zorlayan kapanış parçası Severed Ties‘ı ve vokaldeki Geoff Tate havasını yoğunlaştırdığını düşündüğüm Ghost of Reality‘deki kendimce törpülenmesi gerektiğine inandığım fikirleri bir kenara koyarsak Electric Elite‘e dair negatif konuşmak. Sadece böyle bir vokalist, türe bu kadar hakim müzisyenlerle biraz daha yaratıcı ve taze besteler yazılamaz mıydı gibi bir ah keşke, durumum var; fakat o da Riot City’nin coşku seline kapılıp boğuluyor bir noktada. 80’ler heavy/power/speed dünyasını seven herkese gözünden lazer atan robotik jaguar şiddetinde tavsiyedir Electric Elite. Kaçırmayın.
85/100

Sadece vokal performansı için bile dinlenir. Fevkalade.