Véhémence – Ordalies
Merhaba.
Grupların farklıklaşmak, kalabalığın arasından sıyrılmak için çeşit çeşit yönteme başvurduğunu, hatta başta farklılaşma yöntemi gibi görünen bu fikirlerin zamanla sıradanlaştığına şahit oluyoruz. Fransız Véhémence, black metali Orta Çağ teması ile kaplayıp albüm kapağı, sözleri ve müziğiyle yekpare bir paket halinde sunuyor. Tabii kılıç kuşananın, at binenin; bunu o kadar iyi yapıyor ki fikrin ilk uygulayıcısı olmasa da Par le Sang Versé‘den beri Orta Çağ ve black metal denilince benim aklıma ilk sırada Véhémence geliyor artık. Normalde eğer promo gönderilmemişse çıkış tarihinden önce albüm dinlemek gibi bir huyum olmasa da Ordalies YouTube’a düştüğünden beri ona ait sekmeyi bir türlü kapatamam da işte bu yüzden.
2 Mart’ta Black Metal Promotion YouTube kanalında, 8 Mart itibariyle de tüm müzik marketlerde görücüye çıkan Ordalies, ilk albümünü 2014’te yayımlayan grubun 3. stüdyo marifeti. Ordalies, tam dozunda bir folk etkisiyle bütünleşmiş melodik, coşkulu black metal şarkılarından oluşuyor. Hyvermor’un her albümde üzerine koyan vokal performansının yanısıra grubun beste kabiliyeti, atmosfer yaratma becerisi de yerli yerinde; yani Véhémence, bildiğimiz Véhémence gibi ve bu da grubu bilenler için harika bir haber. Bu arada incelemeye geçmeden uyarayım: YouTube versiyonunda şarkı sıralaması yanlış. Bandcamp, Spotify veya Metallum’dan teyit edebilirsiniz. Mis gibi albümü enayi gibi yanlış sırayla dinlememize neden olan Black Metal Promotion’a da buradan sevgiler, ne diyeyim.
Véhémence bildiğimiz gibi dedik, daha önce hiç dinlememiş olanlar için ise açılış parçası De Feu at d’Acier, tüm Véhémence numaralarını tek bir şarkıda toplayıp grubu doğru şekilde tanımanız için gereken her şeyi yapıyor. Cızırdayan, çıtırdayan bir ateşin yanıbaşında çalınan klasik gitar ezgileriyle yapılan açılış, çeliğin kutsal bir kılıca dönüşüp asla sönmeyecek bir ateş gibi düşmanın kalbinde korkuyla parlayacağı patlayıcı bir blast-beat ile devam ediyor. Parça da kabaca bir kılıcın dövülmesinden bahsediyor bu arada. Tulzcha’nın tremolo gitarları yine hem melodik hem de agresif, fakat Hyvermor bu defa çok daha olgun bir vokal ile eşlik ediyor bu gitarlara. Temiz veya koro vokal kısımları hep çok başarılıydı bence (ki bu açılış şarkısında da var koral, coşkulu bir bölüm) ama black metal vokali bir adım geride kalıyordu. Bu albümde özellikle Notre Royaume… En Cendres, La Divine Sorcellerie ve Un Contre Mille gibi daha net, direkt parçalardaki baskın vokali çok başarılı. Un Contre Mille‘de ne çığlık ne böğürtü; haykırıyor sadece ve parçanın ikinci bölümünde iyice parlıyor.
Notre Royaume… En Cendres ve La Divine Sorcellerie‘in tremolo gitarlarına, Hyvermor’un vokaline, incecik bir tül gibi atılmış klavye katmanına, folk unsurlarını besleyen sitar, klasik gitar, hudry gurdy, İsveç arpı, çello, flüt ve diğer her şeye bayıldıysam da Ordalies‘in yıldızı davulcu Thomas Lietner kesinlikle. Zaten nefes almadan çalıyor ve yüksek tempo black metal davulculuğunu yalayıp yuttuğunu defalarca kanıtlıyor ama bir de hiçbir ritmi haddinden fazla uzatmayıp devamlı kitin farklı parçalarını kullanarak şarkıları dinamik tutuyor. Albümün zirvesi olarak gördüğüm La Divine Sorcellerie‘in 02:10’unda giren o mükemmel rifin (bir benzeri MARE COGNITUM‘un Ataraxia Tunnels‘ında vardı) arkasında bile saniye sabit kalamıyor Lietner. Eğer her seferinde doğru olmasa neredeyse rol çalmaya yönelik insanı yoran bir karaktere bürünebilirdi davul ama Lietner’in çaldığı her partisyon, devinim halindeki gitarlara, ateşe hava basan demirci körüğü kadar işlevli ve hayati bir biçimde yardımcı oluyor. Epeydir bu kadar süsten, şovdan uzak ama bu kadar güçlü, bu kadar doğru bir black metal davulculuğu görmemiştim. Melankoli tarafına geçildiğinde bile çok başarılı Leitner, gani gani tebrikler buradan.
Bir karşılaştırma yapmak için iyice sindirmeyi beklemek gerek (en az 20 defa dinledim, neyi sindireceksem gerçi daha) ama Ordalies‘i şimdiden Par le Sang Versé‘den daha çok sevdiğimi söyleyebilirim. Véhémence’in sınırlı cephane sahibi olduğu, bu Orta Çağ temasının grubun albenisini artıran sahte bir reklam unsuru (gimmick’in Türkçesi yok, ben ne yapayım) olabileceği düşünceleri zihnimi kurcalayıp duruyordu ama artık rahat bir nefes alabilirim; Ordalies ile zaten çok iyi bir formülü olgunluk, teknik hakimiyet gibi eklemelerle daha da sabit, net bir hale getirmeyi başarmışlar. Daha 3. aydayız ama şimdiden birkaç albüme 90 üstü verdim, hakkımızda hayırlısı olsun.
Son Ridley Scott eseri The Last Duel‘da da (tavsiyedir) kıyısından görebileceğiniz üzere “Çile” veya “Tanrı Yargısı” şeklinde çevirebileceğimiz L’ordalie (albüm ismi buradan geliyor), suçu kanıtlanamayan bir kimsenin masumiyetini belirlemek üzere fiziksel, ölümcül bir acı testinden geçirilmesidir. Eğer sanık günahsızsa, Tanrı onu koruyacaktır. Yani en azından teoride böyle yürüyor bu mevzu. Örneğin sanık kızgın bir demiri sekiz-on adım boyunca elinde tutar ve yargıç o eli sarıp mühürler. Üç gün sonra mühür kırılır ve bandaj açılır; yara temiz ve iyileşmekteyse sanık masumdur… Benim Ordalies‘e duyduğum sevginin gerçekliğini öğrenmek için böyle bir teste sokmazsınız diye umuyorum… Yahu bu nasıl bir manyaklıktır kardeşim.
91/100
Metalperver’e destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp PATREON sayfamıza göz atabilirsiniz:
Bu albümü çok beğenmiş olmakla beraber maalesef yeteri kadar dinleyebilmiş değilim. Ne zaman adam akıllı bu albümü dinlemeye niyetlensem elim sürekli Par le Sang Versé’ye gidiyor hala doyamadım o albüme.