Wilderun – Epigone
Merhaba.
Progresif ve senfonik metal ögeleriyle açılıp genişleyebilen besteler yazan, albümlerinde sinematik ve epik bir anlatı çatısı kurmayı hedefleyen Amerikalı Wilderun, özellikle 2019’da yayımlanan Veil of Imagination ile etki alanını hayli genişletmiş, hatta sene sonu listelerinde üst sıralarda yer bulup başarısını taçlandırmıştı. Aralara serpiştirdiği death metal anlarıyla ekstrem müzik sınırında kalmayı da başaran grubun esas albenisi ise zengin düzenlemeleri ve film müziği tadındaki şarkılarıydı elbette ve bu özelliği sayesinde tür sınırlarını aşıp farklı kesimlerden pek çok dinleyiciye ulaşmayı başardı Wilderun.
Üç yıl aradan sonra gelen Epigone, 2022’nin ilk önemli albümü oldu. Herhangi bir kadro değişimi yaşanmadıysa da artık Century Media çatısı altındalar ve bu da her şeyin biraz daha büyümesi anlamına geliyor. Pandemi yüzünden Veil of Imagination‘ın ekmeğini yiyemediler belki ama Epigone ile bu sorunu telafi edecekler gibi görünüyor, zira çıktığından beri nereye baksam suratıma Epigone fırlatılıyor internette. Gördüğüm en düşük not 9/10 ve ağız birliği edilmişçesine öv ha övülüyor albüm. Bu tip durumlarda genelde şüpheci bir ruh haline büründüğümü biliyorsunuzdur, haliyle Epigone‘u ameliyat masama yatırırken cerrahi aletlerimi daha bir özenle temizleyip daha dikkatli olmaya çalıştığımı söyleyerek başlayabilirim yavaştan.
Epigone kelime olarak bilinen bir sanatçının izini takip eden, taklitçi veya mürit gibi bir anlama geliyor. Sırf buradan yola çıkıp Epigone kendinden önceki iki başarılı Wilderun albümünü taklit etmeye çalışıyor, diyerek kritiği bitirebilirim aslında ama tembellik etmeyeceğim elbette. İlk yıllarında progresif metali folk metal ile birleştiren grup, artık folk tarafını iyice terk etmiş gibi görünüyor. OPETH, DEVIN TOWNSEND ve ağırlığı progresif metalde olan ekstrem isimler, günümüz Wilderun müziğini tanımlamakta daha yardımcı olacaktır. Tabii onlara kıyasla Wilderun daha ağır, epik kalıyor ve işin doğrusu Epigone‘ı benim gözümde hantal, yorucu ve sıkıcı kılan da bu.
Veil of Imagination‘da çok sevdiğim şeylerden şimdi şikayetçi olup kendimle çelişeceğimin farkındayım ama papaz her gün pilav yemiyor ve Wilderun’ın bu defa o kadar da iyi bir iş çıkardığını düşünmüyorum. 5 dakikaya uzanan akustik müzikli, temiz ve hikaye anlatıcısı tadındaki vokallere sahip açılış parçası zaten enerjiyi baştan düşürürken hemen arkasındaki Woolgatherer da ancak üç buçuk dakika sonra gitarını amfiye bağladığı için albüme girmekte zorlanmanız kuvvetle muhtemel. Neyse ki senfonik ögeleri blast-beat davullar ve melodik gitarlarla birleştirdiğinde Wilderun gerçekten de güçlü ve etkili olabiliyor da Woolgatherer hareketlendiğinde üzerime yağan ölü toprağını atıyor biraz.
Albümün devamı da üç aşağı beş yukarı bu şekilde ilerliyor; uyuyakalacak gibi olduğunuz anlarda bir anda vites yükseltip gözünü açıyor insanın Wilderun ama çok da ayık tutmayı başaramıyor. 66 dakika süresinde serbest bir düşünce akışı tadında, odaksız ve dağınık bir hali var Epigone‘ın. Dört ayrı parçaya bölünmüş Distraction serisi bir bütünlük hissi yaratsa da (gerçi onda bile mesela Disctraction III insana bir Hans Zimmer sountrack eseri dinliyormuş hissi veriyor) bestelerdeki bu yumuşak/agresif geçişlerindeki kopukluk, albümün genel atmosferini de baltalıyor benim için. Evan Anderson’ın temiz vokalleri çok gelişmiş, kabul, ama ona alan açmak için beste kalitesinden ödün verilmiş gibi geldi bana. Hala enfes ritim geçişleri ve ölçü ölçü takip ettiğinizde progresifçileri tatmin edecek oyunlar devam ediyor ama her şey çok kopuk ve günün sonunda ne anlatıyorsunuz toprağım? dedirtecek bir seviyede benim için. Boston çıkışı elemanlar hemşehrileri olan DREAM THEATER, KAYO DOT, NATIVE CONSTRUCT vs. gibi progresif devlerine yaklaşmak istemişler herhalde ama Wilderun’ı bu isimlerden çok daha metal kılan şeylerdi benim onları sevmemi sağlayan. Maalesef Identifier gibi görece yüksek tempoda ilerleyen sert parçaların bile tepe noktaları yeterince yukarıda değil ve özellikle metal coşkusu, tatmini arayanlar için vaat edilenler çok sınırlı ne yazık ki. Disctraction Nulla‘da kaotik, çılgın bir hal alıyor ortalık ama o bile tek başına heyecan uyandırsa da albümün son anında neden böyle bir kısım var, anlamlandırmakta zorlandım ben.
Davulu doğru dürüst duymayı engelleyen, sadece vokal ve klavyeye odaklı prodüksiyonun da etkisi vardır tabii ama Epigone şimdiden 2022’nin büyük hayal kırıklıklarından biri oldu benim için. Daha olgun, daha progresif veya daha teknik olabilirler ama Wilderun’dan beklediğim şeyler bunlar değilmiş belli ki. Belki sizin için durum farklı olur, diyerek bitireceğim çünkü fark ediyorum ki üzerine konuşmaktan bile sıkılmışım şimdiden. Neyse ki senenin hemen başında yayımlandığı için unutulması kuvvetle muhtemel; yıl boyu bir daha karşıma çıkmazsa üzüleceğimi sanmıyorum zira.
Hem önceki albümünü hem de bunu ne kadar dinlesem de bir türlü o çok övülen kaliteyi bulamadım. Bence tamamen Angry Metal Guy şişirmesi bir grup.