Stone Healer – Conquistador
Merhaba.
Dinlediğim şeye etiketleyip zihnimdeki geniş arşivde hangi rafa kaldıracağıma karar vermek için ihtiyacım olan süre çok düşük. Sadece sevdiğiniz şeyler yerine çıkan yeni müziğin büyük bölümüne hakim olmak gibi delice ve beyhude bir çabaya girdiğinizde birbirine benzeyen o kadar çok şey dinlemeye başlıyorsunuz ki, yeraltının doğal filtre sistemi ve vizyonlu şirketler olmasa devamlı eğilimleri yönlendiren benzer birkaç gruptan ilham alıp aynı rifleri sıralayan sıkıcı gruplara maruz kalacağımız korkunç bir metal sahnesi fikri, kabuslarınızın ana teması haline gelebiliyor. Tek Atış köşesinde potansiyeli olduğunu düşündüğüm amatör grupları tanıtırken bile sıkça X grubunu sevenler diye referans veriyor ve aslında bakın, bu grup X’i dinleyip onlar gibi müzik yapmış, diyorum. Metal dünyasında ortalamaya bakınca biraz kopyacı ve gelişim hızı çok da yüksek olmayan bir iklime sahip olduğumuzu söylemek yanlış olmaz herhalde.
Bununla birlikte bazen bazı gruplar çıkıp ortaya yeni bir şeyler koymaya çalıştıklarında tepki çekebiliyorlar. MESHUGGAH veya DEATHSPELL OMEGA gibi isimlerden bahsetmiyorum tabii ama çoğunluk aslında ya fikirlerinin altını dolduracak yeterliğe sahip olmadıklarından ya da sırf değişiklik olsun diye saçmaladıklarından, hızla geldikleri yere gönderiliyor. Bir yandan durağanlıktan şikayet edip bir yandan da yenilik karşısında panikliyor ve takip etmeyi bıraktığımızda “metal öldü ağğbi,” diye zırlayabiliyoruz ama hey, insan böyle bir canlı zaten.
Neyse, Amerikalı iki kardeşten oluşan progresif metal grubu Stone Healer’ı ilk duyduğumda zihnimde kabaca bu fikirler dolandı. Daha doğrusu açılış parçası One Whisper‘ın ilk üç dakikasından sonra tetiklendi düşüncelerim daha çok, çünkü cow bell, akustik gitar, blues gitarları ve yumuşak vokallerle tatlı tatlı ilerler, alışageldik bir tür progresif rock/metal albümü dinleyeceğimi zannederken ansızın tremolo gitarlar ve blast-beat ile konfor alanıma çomağı saplayıverdi Stone Healer.
Progresif black metal etiketiyle çıktı Conquistador ama aslında progresif metal tarafı black metal yönüne ağır basıyor denilebilir. En azından atmosfer anlamında black metale uygun bir ışık geçirmezlik, saldırganlık bulmak zor. Tabii bu tip bir anlayışla karşılaşınca insanın aklına ister istemez OPETH geliyor (işte başlıyoruz yine) ve aslına bakarsanız Surrender gibi parçaları dinlerken Stone Healer’ın Opeth’in black metale yatkın bir versiyonu olarak kodlamaya başlıyor beyin. Haksız da sayılmaz.
Spor yapanlar bilirler; hareketi kesip yeniden başlamak, örneğin ani ve aralıklı deparlar atmak çok zordur. Stone Healer tam olarak bunu yapıyor ve sürekli durup yön değiştirdikten sonra tekrar hareketlenen, yeniden duran, tempoyu bozan ve belirli bir düzenin, ritmin önüne geçmeye çalışan beste anlayışıyla taze fikirler sunuyor. Elbette ilhamını nereden aldığını belli ediyor ama Opeth’in progresif, akustik ve melankolik tarafını death metal yerine black metal fikirleriyle birleştirdiği için birçok Opeth öykünmecisinin arasından sıyrılmayı başarıyor.
Tam manasıyla yeni değilse de kafa karıştırıcı Conquistador; haliyle kolay bir albüm değil ve aşure damgasını vurup geçmeden önce normalden biraz daha fazla şans tanımak gerektiğine inanıyorum. Aslında Stone Healer’ın ruhani dalgalanmalarına alışmak, müziğe ayak uydurmaya çalışmaktan daha kolay çünkü ve bir kez grubun içe dönük tarafını kavradığınızda geleneksel kalıpların dışına çıkan bestecilikleri de daha anlamlı bir hale gelmeye başlıyor. Özellikle vokalist (gitar ve bas da onda) Dave Kaminsky’nin screamo seviyesine yakın (biraz daha pişmiş bir vokal olsa çok daha başka şeyler konuşuyor olurdu, o da ayrı) vokallerindeki duyguyu yakalamak hiç zor değil ve belki ilk bir-iki dinlemede vokale odaklanmak daha rahat bir alışma süreci geçirmenin önünü açabilir.
Muhteşem basları ve özellikle de agresifleştiği bölümlerdeki akıcılığıyla Torrent of Flame, şimdilik favori parçalarımdan biri ama Dave’in temiz vokaliyle birlikte gitarlarda da Mikael Akerfeldt etkisinin tavan yaptığı kısmlar da fazlasıyla çekici. Aslında uzun uzadıya dalıp parçalardan bahsetmek istiyorum ama günün sonunda Conquistador, ona karşı kendi savaşınızı vermeniz gereken albümlerden biri ve ne söylenirse söylensin bazıları için ikna edici olmayacak. Ben Kaminsky kardeşlerin çıkış noktalarını çok beğendim ve umarım zamanla üzerlerinden Opeth etkisini atıp black metal ile progresif fikirler arasında daha dengeli bir düzen tutturabilirler. Bazen çok dağılıyor ve albümün bütüncül bir atmosferi olduğunu söylemek zor ama Conquistador gelecek vadeden bir ilk albüm. Kaminsky’ler iç dengelerini tutturabilirlerse isimlerini daha çok duyacağımıza, birçok grubun Stone Healer’dan ilham almaya başlayacağına ve progresif metalde tremolo/blast-beat ikilisini çok daha fazla duyacağımıza eminim. Bence bu, çok heyecan verici.