Vampire – Rex
Merhaba.
İsveçli Vampire’ın ismini duyunca insan ister istemez eski, köklü bir grup bekliyor ama aslına bakarsanız daha 2011 yılında kuruldular. O zamana kadar kimse Vampire ismini almamış mı diye hayret etmemek zor. Ben etmiştim en azından biraz.
Vampire, kısa sürede yeraltı piyasada kendine hatırı sayılır bir şöhret kazandıran ilk demo ve albüm (2012- Vampire demosu ve 2014-Vampire albümü) sonrasında hiç hız kesmeden üretmeye devam ederek 2017’de yayımladığı With Primeval Force ile ilk albümündeki başarının tesadüf olmadığını kanıtlamıştı. Grubun death/black metal ilhamlı, bol bol thrash etkili hızlı, karanlık müziği, özellikle de kullanılan temalarla (korku, ölüm, fantastik edebiyat) çok uyuştuğundan kısa sürede kabul gördü dinleyici tarafında. Net, vurucu ve atmosferi de boşlamayan iki albümle saygı duyulan bir isme dönüşmeyi başardılar. Yeni albüm Rex ile de bu ivmeyi koruyup yükselmeye devam edeceklermiş gibi görünüyor.
MERCYFUL FATE vari bir başımıza iş gelecek hissiyle açılan ve hızla black/thrash sularına dalan isim şarkısı Rex, albümün de ağır toplarından. Rekviem‘de bir kez daha sunacakları bu enfes black/thrash şöleni dışında birçok türe daha temas ediyor Vampire. Örneğin Inspiritus‘ta NWOBHM etkilerini duymamak imkansızken Wiru-Akka da bu etkiyi direkt IRON MAIDEN seviyesinde çift-gitar numaralarıyla katmerliyor. Serafim ise grubun orta tempodaki hünerlerini görmek açısından iyi bir parça. Özellikle verse rifleri ICED EARTH diye bağırdı, içeri Jon Schaffer gidip beni mi çağırdınız dedi. Aman yok dedim, al cıncırını git. Çok bozdun sen.
NWOBHM ve karanlık müzik denilince aklınıza TRIBULATION gibi, DISSECTION gibi isimler geliyorsa doğru yerdesiniz demektir; Vampire müziği bu taraflara da fazlasıyla yaklaşıyor bazen ve çok melankoliye kaçmayan bir gotiklik, karanlığı şöyle daha dramatik kılan bir katman atıyor müziğinin üzerine. Rex‘in büyük çoğunluğu at sırtında, yüksek tempoda geçse de demin bahsettiğim Serafim gibi, Anima ve kapanıştaki Melek-Taus‘un son bölümündeki akustik kısımda olduğu gibi bazen epey şaraplı, kadifeli bir hal alabiliyor. Aynı şirket çatısı altında oldukları, yurtdaşı olduğu Tribulation’dan etkilendikleri ortada.
Olumsuz tarafta ise ortalaması dört dakikayı anca bulan parçaların keyifli oldukları kadar akılda kalıcılık kısmında eksik olduklarından bahsedilebilir bana kalırsa. Rex, Moloch, Serafim ve Melek-Taus albümü sırtlasa da hit olabilecek, grubun adını yayabilecek bir şarkı yok aslında albümde ki bence bu tip müzikte önemli hit çıkarabilmek. Bunun dışında prodüksiyon da, her zaman olduğu gibi, bir eleştiri noktası oluşturuyor. Vampire müziğinde bas gitara pek yer yok galiba ve her seferinde cızırtılı, sıcak bir kayıt alıp retro sevenlerin gönüllerini titretseler de bu konuda gelişecek alanları geniş fazlasıyla. Yine de Rex‘in önceki iki albüme kıyasla daha güçlü, daha tok tınladığını söyleyebilirim. Fakat eğer bu bile kulağınıza batarsa diğer iki albümün sizi daha da yoracağına eminim.
Nostaljik gibi görünen ama bugünden bir şeyler barındıran bu tip karanlık grupları seviyorum açıkçası. O nedenle Rex‘i ekstra mı beğendim diye düşünüyorum bazen ama bence Vampire, üç albümde geldiği noktanın daha ilerisini hak eden bir grup ve eğer bu müziği seviyorsanız WORMWITCH ve TRIBULATION‘ın arasındaki boşluğa Vampire’ı yerleştirebilirsiniz rahatlıkla. O yüzden Rex‘e bir, hatta birkaç şans verin derim. Bir de, şey, o ne güzel logo öyle ya.