Mojo Bozo’s Electric Circus – Germ City
Merhaba.
Biliyorum, bu ara sitedeki albüm inceleme sıklığında bir azalma var ve ULCERATE gibi, KATATONIA gibi dev isimlerin yeni albümleri gelmişken beklediğiniz ilk yazı bu değildi ama bir durun bakalım, belki burada da işinizi görecek bir şeyler vardır, kim bilir?
Efendim Mojo Bozo’s Electric Circus, bizleri Amerika Birleşik Devletleri’den selamlayan bir psikodelik, progresif, surf rock topluluğu. Walsh kardeşler ve Jeremy Hayes isimli üç müzisyenden oluşan grubun birkaç gün önce yayımlanan yeni albümü Germ City, hafta sonu boyunca yeni albüm yayımlamış birçok ismin önüne geçip çoğu zamanımı çalmayı başardı açıkçası.
Tabii artık karantinada 45 günü geride bırakmış, sosyal yaşamı video konferans programlarına sıkışmış ve motivasyon bulmakta zorlanan biri olarak bazen insanı yıpratadabilen metalden uzaklaşıp biraz daha ferah bir şeyler dinleme isteğiyle de alakalı olabilir bu durum ama Germ City, bu noktada da zaten o kadar da masum bir albüm değil aslında. Yine de Metalperver’de her gün incelediğim, paylaştığım şeylere kıyasla çok daha rahat dinleyebileceğiniz, çok daha ılımlı bir müzik yapıyor Mojo Bozo’s Electri Circus ve ben şimdiden onların fanı olduğumu söyleyebilirim rahatlıkla.
Kimi ufak interlude bölümleri ve albümün genel havasını destekleyen kısa parçacıklarla birlikte toplam 13 parçadan oluşan albüm, yalnızca 38 dakika sürüyor ki aslında bu tarz bir albüme göre süre olarka kısa. Ancak grup devamlı yeni bir şeyler denediği, gitarlar hiç susmadığı ve 38 dakika içinde kimi uçuk seslerden ibaret atmosferik geçişler bulunmadığı için dolu dolu bir albüm aslında Germ City. İlk şarkı Germs itibariyle hissettirdiği o devinimli, hafif uçuk rock hissi albüm boyunca devam ediyor.
Ten Years Tired‘ın bas ritimleriyle 70’lerin ortasında, bir dans pistinde hissedebilir, hemen arkasındaki Fool’s Gold veya License to Kill sayesinde “NIRVANA ölmemiş!” diyebilir, ismiyle müsemme Mutation geçişi sırasında grubun metal köklerine uzanabilir, From the Heart‘ın ana melodisini nereden tanıdığınızı düşünürken çıldırabilir, Endless Nights‘ın Binbir Gece Masalları kafasıyla kendinizi hülyalı bir çöl akşamında, yıldızlarla dolu gökyüzüne dalıp gitmiş halde bulabilirsiniz…
Bir STOLEN BABIES sertliğinde veya o çarpıklıkta olmasa da benzer bir burada bir şeyler ters havası var Germ City müziğinde ve nedense bu tip bir atmosfer, her zaman cezbediyor beni. Görünen şatafatın, şaşanın arkasında çok daha bir hikayenin olduğu düşüncesi, hayal gücüyle birlikte albüme bakış açımı da değiştiriyor. Tabii şarkı sözleri de süper masum değil ve oradan oraya savuruyor Mojo Bozo sirki sizleri.
Gitar işçiliğini de hem dolu, hem zengin (farklı müziklerden ve dönemlerden aldığı ilham sayesinde bu büyük oranda, yoksa duymadığımız şeyler değil) hem de detaycı bulduğum albümün herkese göre olmadığı ve ekstrem metal ile yatıp kalkanlar için bir anlam ifade etmeyeceği ortada. Fakat 8 dakikanın üzerindeki süresiyle son parça Hopeless Dreams dışında ortalaması 3 dakikanın bile altındaki, rock sınırlarında kalıp farklı dönem ve kafalara atlaya atlaya ilerleyen tekrarsız parçalar bir şekilde yakalayacaktır bence sizi de. Vokal çok özellikli değil belki ama sesi ve yorumu, bu garip sirkin sunuculuğu rolünün altından kalkmasına yetiyor. Eğer siz de benim gibi ara sıra böyle kafa açan ilginç rock albümlerine meraklıysanız Germ Ciy, son dönemde dinlediğim en taze işlerden biri. Zaten en fazla yarım saatinizi kaybedersiniz ama eminim hepimizin yeni bir gruba, yeni bir müziğe şans vermek için yeterince vakti var bu ara.