Marrasmieli – Between Land and Sky
Merhaba.
Binlerce albümle haşır neşir olduktan sonra insan artık çoğu zaman bir albümün içeriğini kapağından bile tahmin edebilir hale geliyor ve hem kendi beğenilerim hem de genel eğilimler doğrultusunda şunu söyleyebilirim ki dağ-bayır-akarsu üçlüsünden en az ikisini, güneş batımı veya doğuşunu, sıcak renk paletini, bulutlu bir gökyüzünü içeren pastoral albüm kapaklarının altında yatan müzik nadiren yanıltıyor, nadiren üzüyor.
Finlandiyalı Marrasmieli, ne zaman kurulduğunu bilmediğimiz ama ilk EP’sini 2018’de yayımlamış, ilk albümü Between Land and Sky‘ı da 2020’nin Ocak sonunda paylaşmış, dolayısıyla epey yeni olduğunu düşündüğüm bir grup. Tabii ki (o kapakla, o albüm ismiyle ne olacaktı başka, değil mi?) folk unsurları barındıran atmosferik black metal icra ediyorlar. SAOR, WODENSTHRONE, WINTERFYLLETH gibi isimleri seviyorsanız, folk&pagan odağında doğa sever black metal seviyorsanız şu an epey doğru bir yerdesiniz kısacası.
Dalga sesleri, gün doğumunu müjdeleyen kuş sesleri ve dingin bir flüt melodisiyle açılıyor Between the Land and Sky. Çizgisini belli eder etmez de tremolo gitarlar, tiz bir prodüksiyon ve yüksek temponun üzerinde salınan folk ezgileriyle konuya giriveriyor pat diye. Doğanın basit hizmetkarları olduğumuz mesajıyla yoğrulmuş sözler, agresif olsa da saldırganlıktan uzak bir black metal vokaliyle aktarılıyor. Açıkçası vokali pek sevmedim. Hatta sanıyorum Marrasmieli’yi 2020’nin en tepesine (şimdilik tabii) koyamamamın yegane sebebi, black metal ile ilişkilendirmesi zor vokaller oldu.
Müziğe dönecek olursak bu türdeki en önemli konu denge; black metal altyapısını bozmamak, folk mevzusunun suyunu çıkarmamak, ciddiyetini kaybetmemek, hem akılda kalıcı hem de sert kalabilmek hiç kolay değil ve Between the Land and Sky, daha ilk albüm olmasına rağmen çok başarılı bu konuda ve Marrasmieli için insanı heyecanlandırıyor. Embrace the Eternal, harika bir açılış şarkısı ve yüksek temposu, akılda kalıcı melodileri, dörtnala ritimleriyle tepe noktasından giriyor mevzuya. Those Who Are Long Gone daha karanlık, melankolik ve tremolo egzersizi tadında başlıyor; şarkının büyük bölümü de bu kafada. Fakat son bölümde yine folk ezgileri öne çıkıp şarkıyı farklı bir noktada bitiriyor. O noktada sözü devralan Karakorum ise senfonik black metale de kayan yapısıyla, koro vokalleriyle, gaz davullarıyla coşuyor. Bu ikili albümde en çok keyif aldığım şarkılar. BATHORY ve hatta biraz da MOONSORROW sevenlere özellikle tavsiye bu Karakorum; ikinci yarısına çok çıldırıyorum bu aralar.
Kısacası iyi bir akış ile hem dengeli hem de dinamik besteler, uzun sürelerine de rağmen Marrasmieli’nin çıkış albümü olduğunu hiç hissettirmiyor. Ayrıca albümün prodüksiyonu da ateş ediyor arkadaşlar, ateş! Ferah ferah kaydedilmiş, berrak bir kayıt almışlar ve gürül gürül bas gitar her zaman için büyük bir artı ekliyor haneye. Bir tek Aollot‘un 6. dakikasında, pat diye kesiliyor gitar ve çok batıyor kulağıma. Keşke biraz daha uzatıp daha organik bir hava yaratılsaymış. Manyağı için tam olarak 6:18’den bahsediyorum.
Car car konuşuyorum ama kendi türünde senenin en önemli yapıtlarından biri oldu bile Between the Land and Sky. Eminim az okunan yazılardan biri olacak bu ve sene sonunda yine bilenin bildiği bir grup olarak kalacak yaptığı tür nedeniyle ama Marrasmieli, bu yılın en iyi çıkış yapan grubu olmaya aday kesinlikle. Albüm yanıyor ya. Biliyorum, bedava ulaşabildiği bir şeye para vermek kabus gibi bir şey çoğunluk için ama harcanacak en verimli €4’lardan biri olabilir, benden söylemesi.
Çıktığı ilk günden beri müthiş keyifle dinliyorum albümü. 2020 nin benim için de Belore ile birlikte en keyifli keşiflerinden biri oldu (Plague var bir de gerçi 🙂 ) . Albümde her şey o kadar dengeli ki başladığı andan bittiği ana kadar müzik inanılmaz bir akışkanlıkla seyrediyor. Bestelerde, düzenlemelerde ve prodüksiyonda en ufak bir tekleme yok. BM sevenlerin kesinlikle kaçırmaması gereken bir albüm.
Yaptıkları müziği gerçekten çok beğendim ama Nadir kritiğinde söylediklerinizi paylaşıyorum: Yılın en büyük işlerinden biri olabilecekken prodüksiyon yüzünden zar zor dinleyebiliyorum. Kullandığım kulaklık falan da iyi aslında ama, sanırım bana hitap etmiyor böylesi prodüksiyonlar.
Daha ilk albüm olduğu için gözardı edilebilir prodüksiyon kusurları sanki. Biraz da potansiyeli, ileride olabileceklere dair verdiği ipuçları yüzünden büyüyor albümün değeri zaten. Yakınlarda yeni bir kulaklık aldım (Crossfade 2), bir de onunla deneyeyim madem konusu açıldı. Buraya geri döneceğim tecrübe ettikten sonra.
Grubun potansiyeli insanı heyecanlandırıyor hakikaten. Bir de, elinizdekinin yanında benim kulaklık epey basit kalıyor, haha. Keyifli dinlemeler.