Yerli Pazarı: Edgeflame – Bludgeon the Incarnated
Merhaba.
Ankara topraklarından fışkıran sonu gelmez metal gruplarından bir diğeri Edgeflame, yeni albümü Bludgeon the Incarnated ile karşımızda.
7 Şubat günü yayımlanan albüme geçmeden önce biraz Edgeflame’den bahsedelim: Gitar/vokal Tolga Sert tarafından 2010’da kurulan Edgeflame’in kadro konusundaki istikrarsızlığı bir yana, Tolga’nın tutkusu ve azmi sayesinde üretimde herhangi bir sıkıntı çekmiyor gibi görünüyor. Bludgeon the Incarnated, thrash sevdalısı grubun on senelik kariyerindeki 4. stüdyo albümü.
Tolga Sert (gitar/vokal) haricinde 2015’ten beri grupta yer alan Burak Sarıgül (bas gitar) – Doğukan Gürel (davul) ikilisi ve gruba 2018’de katılan gitarist Ege Baydar’dan oluşan dört kişilik kadronun elinden çıkan Bludgeon the Incarnated, tamamı agresif Amerikan thrash metali bestelerinden oluşan yedi parçayla, kabaca yarım saate yaklaşan bir albüm ve aslına bakarsanız bu haliyle epey kısa bir iş. Fakat bu kısalık, grubun lehine işliyor. Nasıl mı?
The Aphorist adındaki iki dakikalık kısa girizgah sonrasında albümü gerçekten açan ilk şarkı Providence At Dawn itibariyle Edgeflame tüm silahlarını aynı anda ateşleyerek var gücüyle üstünüze saldırıyor. Kesik ataklarla ritmik davullar, bol taramalı thrash rifleri, hızlı sololar ve Tolga’nın agresif vokalleriyle sağlı sollu girişiyor albüm. Fakat boksta rakibe maçın hemen başında top-tüfek saldırmanın bir riski vardır: Eğer rakip bu şok saldırılarıyla yıkılmazsa, büyük ihtimal ilerleyen rauntlarda – siz de yorulmuş ve tüm saldırı gücünüzü açık edip sürpriz unsurunu da yok ettiğiniz için – ağzınıza yapıştırabilir aduketi…
ANTHRAX, EXODUS, MEGADETH gibi isimlerin geçmişe bıraktıkları derin ayak izlerini takip eden Edgeflame’in paletinde çok fazla boya yok aslında. Gitarlara bakıldığında thrash metal için gayet yeterli ama özellikle vokalin biraz tek boyutlu kalan performansı, davulun sert ama yine de tekdüze haliyle birleşince şarkıları ayrıştırmayı güçleştiriyor. O yüzden de albümdeki durum tam olarak boks örneğindeki gibi olmasa da aynı çizgide ilerliyor Bludgeon the Incarnated. Fakat başta söylediğim gibi bu noktada süre faktörü devreye giriyor ve tam ben eleştirmeye başlayacakken bitiveriyor albüm!
Birden fazla yön değiştirerek en ilgimi çeken şarkı olan Chamber Scars dışında (ortasındaki bas solosu harika) isim şarkısı olan Bludgeon the Incarnated‘in o kasvetli hali de fazlasıyla başarılı. Zaten birçok şeyin birikmişliğiyle ortaya çıktığını düşündüğüm bulutlu bir atmosferi var albümün. Tolga’nın vokalindeki en olumlu şey de bu galiba.
Neredeyse bir aydır, fırsat buldukça açıp dinliyorum Bludgeon the Incarnated’ı. Özellikle sonsuza uzanan albümler dinleyip bunaldıktan sonra en fazla yarım saatte konuyu kapatan bam-güm bir thrash albümü ilaç gibi geliyor zaten her zaman. Fakat açıkçası bu sürecin sonunda agresif ama saldırgan olmayan, ısıran ama koparamayan, tutan ama çekemeyen bir imaj oluştu zihnimde Bludgeon the Incarnated ile ilgili. Bu haliyle dikkate değer, fakat daha iyi bir vokal ve biraz daha dinamik besteler ile Edgeflame’in bir sonraki işinin Bludgeon the Incarnated‘ın üzerine rahatça çıkacağını söyleyebilirim.