Kritik

King Gizzard & The Lizard Wizard – Infest the Rats’ Nest

Merhaba.

Birçok grup birkaç demo/EP ve onlarca albümle dolu bir diskografi için otuz-kırk yıl gibi sürelere ihtiyaç duyarken 2010’da kurulan Avustralyalı deneysel topluluk King Gizzard & The Lizard Wizard, göğsünü gere gere savunduğu minimalizm karşıtı duruşunu desteklercesine, tam 15. stüdyo albümünü yayımladı geçtiğimiz aylarda. Dokuz yıl, on beş albüm. Üstelik bu psikodelik ekip neredeyse her albümde farklı bir türü merkeze oturtup bir öncekinden alakasız bir albüm yapıyor. Psikodelik rock, progresif rock, modern folk, caz, soul, asit rock ve şu an bu satırları okumanızı sağlayacak olan son albümü Infest the Rats’ Nest ile heavy/thrash metal… Yahu siz hayırdır? diyesi geliyor değil mi insanın?

Bu dev üretkenlik elbette kalite tartışmalarını da beraberinde getiriyor ve yalnızca 2017 yılında beş albüm yayımlayan doğurgan yedilinin bütün diskografisine hakim değilim elbette, onunla mı uğraşacağım çünkü yani. Ancak Infest the Rats’ Nest, DEEP PURPLE, LED ZEPPELIN, BLACK SABBATH, MOTÖRHEAD, METALLICA ve Bay Area ortamına yakınlığıyla bizleri de yakından ilgilendiren bir albüm ve grubun metal ile hiç alakası olmayan takipçilerinin kafalarını bir hayli karıştırıp bu sayede de beni fazlasıyla eğlendirdiği için, biraz kurcalayalım istedim.

Infest the Rats’ Nest, yaşadığımız gezegenin artık yaklaşmaya başladığını iyiden iyiye hissettirmeye başladığı sonuna, insanlığın – en azından zengin kesimin – Mars’ta kolonileşmesine, yaşadığımız çevresel apokalipse ve insanlığın virütik tabiatına dair kimi zaman sert, kimi zaman mizahi eleştiriler ve serzenişlerle dolu bir albüm ve KGATLW, tıpkı 80’lerde olduğu gibi eğer bir şeyden şikayetçiyseniz yapacağınız en iyi şeylerden biri gitarı elinize alıp cazır cuzur bir şarkı yazmak olduğunu düşünmüş olacak ki albüm doğal olarak o dönemin sert albümlerine öykünüyor bariz bir biçimde.

Bu direkt yaklaşım her ne kadar mesajı daha anlaşılır kılsa da müziğe de sirayet etmiş ve grup, esinlendiği gruplarla mesafesini koruyamıyor çoğu zaman. Tabii hayatında hiç Highway Star veya Hole in the Sky gibi şarkıları dinlememiş insanlar için çekici olabilir ama aslında daha ilk iki şarkı Planet B ve Mars for the Rich‘ten anlaşılıyor grubun nasıl bir şey amaçladığı. Tema itibariyle doom metale kaymaya müsait albüm, 70’lerden ve 80’ler başlarından fazlasıyla etkilenmiş ve demin saydıklarımın yanı sıra Perihelion gibi şarkılarda da Black Sabbath’ı, onların patladığı dönemi duymamak imkansız. Yine de ortaya çıkan şey hiç fena değil ve minimalist gitarlar, direkt sözler ve heavy metalin doğumunda ortaya çıkan, o günden beri de asla şaşmadan doğru sonuç veren kusursuz formüller, Infest the Rats’ Nest‘te de işliyor tıkır tıkır.

İstisnasız her şarkıda olan biten her şeyi, her küçük dokunuşu ve süslemeyi daha önce bir yerlerde duymuş olmak ve bu tanıdıklık hissi tebessüm ettirirken özellikle ikinci yarıya sirayet eden Motörhead, Metallica ve SLAYER etkisi, beni çok eğlendiriyor doğrusu. Organ Farmer, Self – Immolate ve Hell, albümün en yüksek tempolu, en coşkulu şarkıları bu anlamda. Ayrıca belirli bir duruş sergilese de insan eritmekten, organ tarımcılığından vs. bahseden sözler de gayet gaz.

AURA NOIR sevenleri bile güldürürken düşündürecek Venusian 2, albümdeki favorilerimden biri. Her şeyin birbirine ne kadar yakın olduğunu görmek için iyi bir örnek ve ufak bir de trivia: Aslında yedi kişiden oluşan grubun diğer elemanlarının başka projelerle meşgul olması sebebiyle Infest the Rats’ Nest, yalnızca vokalist Stu Mackenzie, gitarist Joey Walker ve davulcu Michael Cavanagh tarafından kaydedilmiş. Demek ki üç kişiyle müzik yapınca ister istemez böyle şeyler çıkıyor ortaya, haha.

Bir ara Türkiye’de inanılmaz patlamıştı KGATLW ama “Anadolu rock ağğbii!” uyuşturucu tayfanın kafasını şişirdi muhtemelen Infest the Rats’ Nest. Kabul, bir dönem gerçekten de kullandılar bazı motifler ama adamların el atmadığı tür kalmamış, hala KGATLW üzerinden Erkin Koray güzelliyor bizimkiler… Neyse, öyle bahsedildiği gibi gerçek bir thrash metal albümü değil elbette ve yarım saatin biraz üzerinde süresiyle, tepe noktaya yaklaşırken pat diye bitiveriyor. Yine de yaratıcı hiçbir an barındırmamasına rağmen heavy metal kültürüne sahip, dinlediği şeyin arkasındaki fikirleri okuyabilecek dinleyiciler için keyifli bir dinleti sunacağına kefilim, o yüzden bir yarım saat ayırıp bakmakta fayda var.

73/100

Yazıyı/albümü değerlendirmek için:

Average rating 0 / 5. 0

Siteye destek olmak için aşağıdaki düğmeye tıklayıp Patreona göz atabilirsiniz👇
Become a patron at Patreon!

Korhan Tok

Üniversiteden sonra metali bırakmadım.

Bir Yorum Bırakın

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.